İçeriğe geç
Anasayfa » Bir Saadet Beratı İSTİKAMET

Bir Saadet Beratı İSTİKAMET

              Rasûl-i Ekrem (sav) meâlen şöy­le buyurmuştur: “Dosdoğru ol, insanlara karşı huyun güzel ol­sun.”1 Yani mümkün olduğu ve gücün yettiği kadar istikamet göster ve halka karşı ahlakını güzelleştir istikamet; söz­de, işte, birlikte yaşamak ve iyi geçin­mekte kısaca bütün maddiyat ve ma­neviyatta aranır Güzel huy ise ‘‘Sana yapılmasını istediğin şeylerin başkaları­na da yapılmasını; istemediğin şeylerin de başkalarına yapılmamasını istemek” diye tarif buyrulmuştur.

Alimlerimiz, bu hadis-i şerifi şerh ederken şunları kaydetmiştirler: “isti­kamet, dosdoğru olmak demek, dinin emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçınmak demektir ve iki türlü­dür:

  1. Hakk’a doğruluk etmektir ki; bu ona fiilen itaat etmek ve muha­lefetten sakınmaktır.
  2. Halka doğruluk etmektir ki; bu da onlara güzel davranmak ve onlarla iyi geçinmektir.

Evet; istikamet, herkesin bulun­duğu yerden dinin gösterdiği yola gitmesi ve gerek insanların gerek diğer yaratılmışların hukukunu ko­rumasıdır. İstikamet, kişinin bütün hizmetlerinde her türlü alış veriş ve muamelelerinde tükenmez bir ser­mayesidir. İstikamet sahibi sorumlu­luktan, mahcup olmaktan korkmaz. Çünkü onları davet eden yollarda bulunmaz. Her zaman alnı açıktır Serbest gezer; istediği gibi konuşur; sözü her yerde geçerli ve itibarlı olur istikamet sahipleri umdukları derecede servet bulmasalar bile hiçbir vakit aç kalmazlar. Sevilirler; aranırlar; hoş karşılanırlar iyi bir yüz­le kabul olunurlar. Bunlar dünyadaki faideleri… Ahiretteki mükâfatları da ayrı.

İşte dünya ve ahiret saadetini kazandıran istikamet… Rasûl-i Zîşan Efendimiz “Allah’a iman ettim de sonra istikamet et” 2 buyurmuş. Boşuna değil. Çünkü İslâm adeta her hususta istikametten ibarettir. Bir kere Allaha iman ettin mi o ima­nı istikametle imza ederek üzerinde sabit kal. O imana ait olan ahkâma, hukuka riayet ve devam et. İnsani mertebelerin en uç derecesi istika­mettir. İstikamet yiğitliğin, samimiye­tin baş tâcıdır istikamet, bir saadet beratıdır ki; onu elde edenler bü­tün fena şeyleri güzel göstererek aldatmaya kalkan şeytanların şerle­rinden kurtulurlar.

İstikamet sahipleri, oldukları gibi görünürler halka görünmek istedikleri gibi olurlar. Alemin “desinleriyle demesinleriyle” bağlı de­ğildirler. Hakk’ı bilir Hakk’ı severler. Hakk’ı söyler Hakk’ı kabul ederler. Hakk’ı gizlemez Hakk’a dair hiçbir şeyde çekiştiricinin kınamasından korkmazlar.

Hulasa, onların bu gibi mezi­yetleri saymakla bitmez. İşte bunun içindir ki Kur’an-ı Kerim’de bu gibi büyük insanlara müjdeler veriliyor.

“Hakikat; o kimseler ki ‘Rabbimiz Allah’tır’ dediler sonra (amel­de) doğruldular. Onların üzeri­ne (ölümleri anında) melekler an be an iner iner(de şöyle der) durur(lar); “Gerçek siz (ölümden ve ondan sonrasından) korkmayın (arkada bıraktığınız aile ve evlat­tan dolayı) üzülmeyin (hemen biz size onlar hakkında halef oluruz) o (dünyada iken peygamberin diliyle) vaad edilmekte olduğunuz cennetle müjdelenin (sevinin) çünkü siz ona kavuşacak ve içinde temelli kalacak­sınız.”

“Biz dünya hayatında da ahirette de sizin dostlarınızız. Sizin için orada (ahirette) nefislerinizin arzu edeceği (her) şey vardır Sizin için orada isteyeceğiniz (bütün) şeyler vardır.”

“(Bu isteyeceğiniz şeyler) çok yarlığayıcı çok esirgeyici (olan Al­lah nezdin)den bir konukluk olarak (size sunulacaktır).”

İşte her hususta doğru hareket eden müminlere böyle müjdeler verilmiş oluyor .O halde mümin kulların üzerine düşen, şu mealde­ki Ayet-i Celîle’ye kulak vermek ve gereğini yapmaktır:

“Ey iman edenler: Allah(a karşı gelmek)’dan korkun. Ve doğ­ru olanlarla beraber olun.” Yani Allah’ın emirlerini yerine getirmek yasaklarından uzak durmak suretiy­le Allah’tan korktuğunuzu ve doğru olduğunuzu ispat edin. Her biriniz inanılır güvenilir adam olun .Ve son­ra imanlarında, sözlerinde, amelle­rinde sadık olanlarla beraber olun demek oluyor. Anlaşılıyor ki sadece ferden doğru olmak yetmiyor. Bir de doğrularla beraber olmak gere­kiyor.

Yazık o kimseye ki Allah’a kar­şı gelmekten çekinmez, doğrularla asla beraber olmaz. Vatanı içinde “eğrilik” ile şöhret bulur akran ve emsali arasında “yamukluk ve fena­lık” ile tanınmış olur.