İçeriğe geç
Anasayfa » PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V)’E SEVGİYİ DİLE GETİREN MISRALARLA ÖZELLİKLERİ ve GÜZELLİKLERİ DÜŞÜNMEK…

PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V)’E SEVGİYİ DİLE GETİREN MISRALARLA ÖZELLİKLERİ ve GÜZELLİKLERİ DÜŞÜNMEK…

 

Elinde alâmet,

İzinde selâmet,

Tek isim… Muhammed…

Ne bir harf, ne kelâm

Esselâm, esselâm…

Necip Fazıl

Rasûl-i Ekrem (s.a.v)’in 23 yıllık risâlet dönemi, Allah (c.c)’tan korkan, haklara saygılı bulunan insan yetiştirmekle geçmiştir. O’nun irfan mektebi kâmil insan yetiştiriyor, deve çobanını büyük devlet adamı yapıyor, keçi çobanını ilim adamı seviyesine yükseltiyordu. Hülâsa; O’nun terbiyesinden geçen, O’nun güzel ahlâkı ile ahlâklananlar özelliği, güzelliği olan “güzel insanlar” oluyorlardı. Ve onlar, hayırda yarışta birbirlerini geçmek için can atıyorlardı.

Bizse, bugün hayırda yarış, insanî özellik ve güzellikleri kazanmada yarış yerine daha çok dünyalık elde etmek yarışındayız. İnsanlar menfaatlerinden ve ihtiyaçlarından başka bir şey düşünemez hale gelmişler. Bu sebeple gönüller harap, manevî zenginlik kaybolmuş, içteki güzelliklerden, insanî özelliklerden eser kalmamış. Sohbetler hep dünyalıklar üzerine. Gönülleri hoş edecek, insanı düşündürecek, ona bir zenginlik kazandıracak hikmetli sözler, mısralar duyamıyoruz.

İşte bunun için düşündük ki, gönlümüzü hoş edecek, bizi insanî özellikler, güzellikler açısından düşündürecek, bize bir zenginlik kazandıracak, düşünce ağırlıklı, duygu ağırlıklı, hikmetli mısralar arasında biraz dolaşalım. Bunun için de Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e sevgiyi dile getiren mısralardan bazılarını seçtik.

Öncelikle yıllar öncesinden günümüze kadar değerini muhafaza ederek gelen Yusuf Has Hacib’in kıymetli eseri Kutadgu Bilig’in ‘Peygamber aleyhi’s-Selam’ın Medhini Söyler’ bölümünden aldığımız şu mısralara bakalım:

Bayat rahmeti erdi halkı öze

Kılınçı silig erdi kılkı tüze

‘O Ümmeti üzerine Allah’ın bir rahmeti idi; güzel tavırlı, dürüst ve kendisine güvenilir bir tabiatta idi.’

Tüzün erdi alçak kılınçı silig

             Uvutluk bağırsak akı kirıg lig

‘Asil tabiatli, alçakgönüllü ve güzel tavırlı idi; hayâ sâhibi, şefkatli, cömert ve eli açık idi.’[1]

Görüldüğü gibi Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in güzel ahlâkından güzellikler samimiyetle ifade edilmiş.

Bu güzelliklerden bir tanesini burada nakledelim:

“Bir gün Rasûlullah (s.a.v)’a gelen bir adam keçi sürüsünün geniş bir alana yayılmış olduğunu gördü. Yardım isteyince Rasûlullah (s.a.v) bütün sürüyü ona verdi. Geriye dönen adam, halkına İslâm’ı kabul etmelerini çünkü Muhammed (s.a.v)’in fakirlik korkusu olmayacak kadar cömert olduğunu söyledi.”[2]

Şimdi de Yunus Emre’nin ‘can içinden’ söylediği şu mısraları okuyalım:

Sen hak peygambersin şeksüz gümansuz

Sana uymayanlar gider imansuz

Âşık Yunus n’eyler dünyayı sensüz

ADI GÜZEL KENDÜ GÜZEL MUHAMMED[3]

İzaha gerek var mı? Tam bir teslimiyetle duyarak, hissederek ve Yunus gibi can içinden tekrar tekrar okuyalım. Ve yine Yunus’un diliyle aşk ile salât ü selâm getirelim ki, günahlarımızdan arınalım:

Ol âlem fahri Muhammed nebiler serveridür

Vir salâvat ışk-ıla ol günâhlar eridür

Anadolu’nun İslâmlaşmasında büyük gayreti olan Hoca Ahmed Yesevî de şöyle diyor:

Gece yatıp uyumaz, tilavetli Muhammed;

Garip ile yetime mürüvvetli Muhammed.[4]

Garibe, yetime, düşküne yardım… Misafire ikram…

O’nun terbiyesinden geçen, O’nun ahlâkı ile ahlâklananların sergilediği bir güzellik tablosu bizi derin derin düşündürmelidir:

“Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor.

Bir gün Huzur-ı Risâlet’e bir adam gelerek:

—Açlıktan tâkatim kesildi, dedi. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, zevcelerinden birine haber gönderdi. O da:

—Seni Hak Peygamber gönderen Zât’a yemin ederim ki, yanımda sudan başka bir şey yoktur, dedi. Sonra diğerine haber gönderdi. O da evvelki gibi cevap verdi, hatta hepsi aynı cevabı verdiler. Bunun üzerine Nebî aleyhisselâm:

—Bu gece bunu kim misâfir edecektir? Buyurdu. Ensar’dan biri:

—Ya Rasûlallah! Ben misâfir ederim, dedi, onu evine götürdü ve zevcesine:

—Peygamberin misâfirine yemek hazırla, dedi.

Diğer rivâyete göre, zevcesine:

—Yanında yemekten ne var? Dedi.

—Çocukların yiyeceği kadar bir şey var, dedi.

—Öyle ise onları bir şeyle avut, sofraya gelmek isterlerse onları uyut. Misâfirimiz eve girince lâmbayı söndür, ona kendimizi de yiyormuş gibi gösterelim, dedi. Sofraya oturdular. Misâfir karnını doyurdu, onlar da aç yattılar. Sabah olunca ev sahibi Peygamber’e gitti; Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

—Bu gece misâfirinize yaptığınız muâmeleden Allah râzı oldu, buyurdu.”

(Hadisi, Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir.)[5]

Ve aşkın, samimiyetin dile getirildiği mısralardan meydana gelen Süleyman Çelebi’nin Mevlidinden iki güzel mısraya bakalım:

Her kemâlât ile kâmil şâh idi

Anun içün ol Habibullah idi[6]

Türk edebiyatında en güzel naatı yazmış olan Fuzûlî, suya hasret bir insanın durumu ile sevgisini ifade ediyor:

Ya Habîballah yâ Hayre’l -beşer müştâkunam

Eyle kim leb-teşneler yanub diler hem-vâre su

“Ey Allahın sevgilisi, ey insanların en hayırlısı! Nasıl ki çok susamış, dudağı susuzluktan çatlamış olanlar harâretle yanıp her ân su isterlerse, işte ben de senin öyle tutkununum.”[7]

Nâbi de Efendimiz (s.a.v)’in huzurunda edebe riâyete dikkat çekiyor:

Sakın terk-i edebden kûy-i Mahbûb-i Hudâ’dır bu

Nazargâh-ı İlâhîdir makam-ı Mustafâ’dır bu

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri ile güzellikleri sıralamaya devam edelim:

Ne güldü kahkahayla ol ne söğdü nesneye hergiz

Güzel sözlü güleç yüzlüydü her an ol kerem kânı

Gınayı sevmeyip fakrı severdi fahr ederdi hem

Kılıp miskinleri kendiye ihvân ol kerem kânı

Severdi bal ve helvâ hem kabak sirke tirit amma

Doyunca yememişti arpadan nan ol kerem kânı  

Gel ey Hakkı unut halkı Habîb-i Hak’dan al hulku

Ki Hak’dan hüsn-i hulk almıştı meccan ol kerem kânı[8]

 

İbrahim Hakkı Hazretlerinin mısralara aktardığı gibi, “Peygamber Efendimiz (s.av)’in hayatında zenginler için de güzel örnekler vardır. O, Cabir b. Abdullah’ın da belirttiği gibi hayatında kendinden istekte bulunan hiçbir fakire ‘Hayır’ veya ‘Yok’ dememiştir. Bütün Arap yarımadasına hükmedecek derecede büyük bir devlete sahip olduğu zaman herkese bol bol dağıttığı halde kendisi yine arpa ekmeği ile karnını doyurmaya ve hasır üzerinde yatmaya devam etmiştir.”[9]

Ümmet için duâyı Yahya Bey söylüyor:

Makbul duâ gibi varup Hazret-i Hakka

El götürüben ümmetini kıldı temennâ

“Kabul olunmuş duâ gibi Allah’ın huzuruna varıp elini kaldırarak ümmetini diledi(ümmetinin günahlarının bağışlanmasını diledi).[10]

Ve Erzincanlı Salih Baba da ümmetin halini ve yapılması gerekeni belirtiyor:

Çok salât ile selâm olsun Resûlü Ahmed’e

Bu kadar isyân ile bizlere demiş “ümmetî[11]

Bugün bizim hüznümüzün, garipliğimizin ifâdesini de Mehmed Âkif’e bırakalım, O seslendirsin:

Yıllar geçiyor ki, yâ Muhammed,
Aylar bize hep Muharrem oldu!
Akşam ne güneşli bir geceydi…
Eyvah, o da leyl-i mâtem oldu!
Âlem bugün üç yüz elli milyon
[12]
Mazlûma yaman bir âlem oldu!
Çiğnendi harîm-i pâki şer’in;
Nâmûsa yabancı mahrem oldu!
Beyninde öten çanın sesinden
Binlerce minâre ebkem oldu.
Allah için, ey Nebiyy-i mâsûm,
İslâm’ı bırakma böyle bîkes,
İslâm’ı bırakma böyle mazlûm.

Âkif gibi İslâm coğrafyasındaki acıyı dile getirecek, umut ışığını gösterecek şâirler bugün nerededirler?

Süleyman Çelebi’nin samimi, temiz, güzel ifâdesi ile millete mal olan Mevlid’inden duâ niyetine söylenenler duâmız olsun:

Nûr-i Ahmed izzetine ey Hudâ

Eyleme bizi Muhammed’den cüdâ

Son olarak da rahmetli Cahit Zarifoğlu’nun mısraları ile sükût edelim:

 

Allahım

O güzeller güzeli

Hangi iyilikleri diledi senden

Dilerim ben de öylelerini

 

Allahım

Peygamber Efendimiz

Hangi şerlerden sığındıysa sana

Upuzak tut benden de onları[13]

 

[1] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, Çeviri-metin, Reşit Rahmeti Arat, T.T.K Yay.

[2] Siret Ansiklopedisi, C.1 sh. 55

[3] Yunus Emre, F. Kadri Timurtaş

[4] Ahmed-i Yesevî, Divan-ı Hikmet, Prof. Dr. Kemal Eraslan, Kültür ve Turizm Bak. Yay.

[5] Riyazu’s-Salihin, Cilt 1, sh. 586–587, D.İ.B. Yay.

[6] Süleyman Çelebi, Mevlid, F.K. Timurtaş, M.E. B. Yay.

[7] Fuzûlî, Su Kasidesi Şerhi, Adem Çalışkan, sh 133, D.İ.B. Yay.

[8] A. Öztemiz Hacıtahiroğlu, Hz. Peygambere Şiirler Antolojisi, sh. 96–97, Yağmur Yay.

[9] Doç. Dr. Ferhat Koca, K. Kerim’e Göre Hz. Peygamberin Örnek Hayatı, sh. 26–27, T.D.V Yay.

[10] Yahya Bey, Mehmed Çavuşoğlu, sh 28, Kültür ve Turizm Bak. Yay.

[11] Ahmet Doğan, Salih Baba, sh. 27,Kültür ve Turizm Bak. Yay.

[12] 1913 senesinde

[13] Cahit Zarifoğlu, Şiirler, sh. 422, Beyan Yay.