İçeriğe geç
Anasayfa » 2015/2 - 38

2015/2 – 38

Bir Rıza Kapısı: Ticaret

Muhterem Hocam; Müslüman, ticaretle imtihanında nelere dikkat etmeli, Müslüman bir tacir nasıl olmalıdır?

Kuran-ı Kerime göre biliyorsunuz dünyaya tapmak yok ama dünyayı bütünüyle unutmak da yok. “Dünyadan nasibini unutma.”1 buyuruyor Allah Teâlâ. Yani İslamiyet denge dinidir. Başka bir ayet-i kerimede de Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Rabbimiz!  Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik, güzellik ver.”2 Dünyada da mutluluk, güzellik ahirette de mutluluk güzellik. Onun için bir insan, Allah’ın yarattığı rızıklardan da faydalanarak dünyada kendisine tanınan hayat çilesini kimseye yük olmadan tamamlaması lazım. Bu da Allah’ın emri. Kimseye yük olmadan kendin çalışarak mutlaka bir iş yapacaksın, Allah da senin karnını dolduracak. Meryem anamız mesela; doğum sancıları tutunca kenara çekilmiş, kuru bir depmeceye dayanmış. Çünkü evlenmeden hamile kalmış, karnı da büyüyünce insanlardan utanıyor; kaçıyor şehrin kenarlarına, kırlara; kuru bir depmeceye dayanmış “Ya Rabbi! Ben şimdi burada ne yiyeceğim, ne içeceğim?” Evet, o zaman diyor Allah (c.c.) hazretleri “Dayandığın hurma kütüğünü sars elinle.”3 Bir hareket istiyor yani. Meryem, Allah’ın sevdiği bir kimse, kadın. Ona hiç çalışmadan da verebilirdi. Kanun bu, yani “Hurma kütüğünü sars elinle.” diyor. “Göreceksin, delirmiş hurmalar, ermiş, olgunlaşmış hurmalar dökülecek. Ayağınla da vur yere, oradan da su fışkıracak. Ye, iç gözün aydın olsun.”4 İnsan mutlaka kendine düşeni yapacak, ondan sonra Allah, rızkını gönderecek. Allah (c.c.), yarattığının rızkını yaratıyor, ama kanunu var; önce sen çalışacaksın, kimseye yük olmayacaksın.Daha fazlasını oku »Bir Rıza Kapısı: Ticaret

İslam Nazarında Ticaret ve Kesbin Ehemmiyeti – İskilipli Mehmet Âtıf

Bir kavim ve bir hükümet terakkî2 edip akvâm-ı sâirenin3 zulüm ve esâretinden ve onlara ihtiyâcından kurtulmak için bütün mensûbîn-i hükûmet4tehzib-i ahlâk5 ettikten ve bunun neticesi olarak ittifâk6 ve ittihâd eyledikten7 ve gerek memûrîn-i hükûmet8, gerekse efrâd-ı ahâli9şer’an10 ve kanûnen muayyen olan vezâif-i umûmiyye11 ve husûsiyyelerine12 kemâliyle13riâyette bulunduktan14 sonra kuvve-i mâliyeyi15 derece-i kemâle16îsâl17husûsunda son derece sa’y u gayret18 etmek lazımdır.Daha fazlasını oku »İslam Nazarında Ticaret ve Kesbin Ehemmiyeti – İskilipli Mehmet Âtıf

Ticaretin Kalbine Yolculuk

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ وَبِهِ التَّوْفِيقُ وَهُوَ الْمُسْتَعَانُ وَبِهِ الثِّقَةُ وَعَلَيْهِ التَّكَلاَنُ الْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِ الْعَالَمِينَ وعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمعِينَ

İnsan, mutlak ğanî (gayr-i muhtaç) olan Rabbine fakir (muhtaç) olarak yaratılmış bir ‘abddir; dolayısıyla ğınâ/fakr ayırımı, rubûbiyet/ubûdiyet ilişkisine dayanır. İnsanın cennette Rabbine ihtiyacı manevî bir ihtiyaçtı. Zira cennet, insanın vatanı idi; âyetin ifade ettiği gibi: “Doğrusu senin acıkmaman ve çıplak kalmaman (ancak) cennettedir Orada asla susuzluk çekmez ve güneşte yanmazsın” (Tâ-Hâ, 20/118-119). Bu âyet, aynı zamanda insanın susama, acıkma, örtünme gibi temel ihtiyaçlarla dünyaya geldiğini belirtir. Rabbimiz, kâinatı ikili bir mantığa istinaden yaratmıştır; bu, dinin tüm boyutlarında görülebilir. Din, ‘Alîm ile ‘Âlem arasındaki rubûbiyet/ubûdiyet ilişkisine bağlı ğınâ/fakr ilişkisinden çıkar, fakir (muhtaç) insanın ihtiyacına karşılık olarak ğanî (gayr-i muhtaç) Allah tarafından gönderilir. O halde ekonominin “ihtiyaçları karşılama yolu” olarak tarifine göre din bir büyük ekonomi olarak görülebilir. Din, insanın tüm ihtiyaçlarını karşılamak için gönderilmiş ilahî bir ekonomidir.Daha fazlasını oku »Ticaretin Kalbine Yolculuk

Faiz ve Zaruret

Faizin haram olduğuna iman eden bir Müslümanın faizden uzak durması lazım gelir. Aslında aklın gereği de budur. Çünkü insanın, aldığından fazlasını geri ödemesi akıl kârı değildir. Ancak şartlar, ihtiyaçlar, sıkıntılar… kişiyi bazen akla ve imana ters işler yapmaya, faizli kredi kullanmaya zorluyor. Bunu yaparken de insan genelde “Başka çarem yok, mecburum.” mazeretine sığınıyor. Böylece âhirette azaptan kurtulacağını umuyor. Çünkü biliyor ki İslam çaresiz kalanlara çare, meşakkate düşenlere teysîr sunuyor: “Allah dinde size zorluk kılmadı.”1, “Allah size kolaylık ister, size zorluk istemez.”2 gibi âyet-i kerimeler İslam’ın bu meziyetini ifade ediyor. Ayrıca yine birçok âyet-i kerime zor durumda kalanların haram olan bazı şeyleri yemesine izin veriyor. İşte günümüzde nakit sıkıntısına düşen bazı Müslümanlar İslam’ın bu genel esaslarının (umûmâtının) kendilerini kurtaracağını düşünerek ve bu konuda verilen şartlı fetvaların da şartlarını göz ardı ederek faizli kredi alıyor. Biz bu kısa yazımızda bu yaklaşımın doğru olup olmadığını ortaya koymaya çalışacağız.

Daha fazlasını oku »Faiz ve Zaruret

Cihanşümul ve Kalıcı Refah İçin İslamî İktisat Anlayışının Gerekliliği

Hiç şüphesiz, İslam’ın, hayatın her alanındaki ve boyutundaki meselelere dair sürdürülebilir ve cihanşümul çözümler getirdiğine inanıyoruz. Tehvid anlayışının bir gereği olan dünya-ahiret bütünlüğünün sonucu olarak insanın iktisadi faaliyetleri de Kur’an ve sünnet kaynaklı bilgi ışığında, müesses İslam fıkhının zengin tecrübesi ve rehberliğinde düzenlenmiştir.

Daha fazlasını oku »Cihanşümul ve Kalıcı Refah İçin İslamî İktisat Anlayışının Gerekliliği

Bir Zulüm Sistemi Olarak Borca Dayalı Para Sistemi

Adları ne olursa olsun dayandıkları iktisat tanımı sebebiyle mevcut iktisadî sistemlerin inancımıza ne kadar aykırı olduğu ortadadır.

“İktisat; kıt kaynaklar ile sınırsız insan ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağını inceleyen bilim dalıdır.”

Tanımda yer alan “insan ihtiyaçlarının sınırsızlığı” fikri bir Müslümanın düşünce dünyasında ne kadar problemli ise bu düşünce temel alınarak oluşturulmuş bir bilim dalı da o denli problemli ve çözüm üretmekten uzaktır. Tabii ki bir Müslüman için.

Daha fazlasını oku »Bir Zulüm Sistemi Olarak Borca Dayalı Para Sistemi

Dünyevîleşme “Hayatımızın Öncelikleri” Krizini İşâretler

Giriş

İnsan yaratılış itibariyle fizik ve metafizik eşiğinde durabilen iki boyutlu bir varlıktır. Maddî varlığının mayası olan çamur yönü onu sürekli dünyevîleşmeye, maddî varlığına hayat veren aşkın yönü ruh ise metafizik âleme kanatlandırmaya dâvet eder. Bir anlamda insan, özüne mündemiç bu fizik ve metafizik boyutlar arasında gelgitler yaşayan bir varlıktır. Aslolan, insanın birbirini tamamlayan maddî ve mânevî varlık boyutları arasında sahih bir denge kurmasıdır. Sarkacın zaman zaman metafizik öze doğru zaman zaman da maddî öze doğru kaymasını bu denge önler. İslâm öğretileri dünden bugüne fizik ve metafizik boyutlar arasındaki ifrat ve tefrit kaymalarını dengeleyen bir referans kaynağı olmuştur. Zira İslâm, insan zaaflarını görmezden gelmez; ancak terbiye etmeyi, fıtrata uygun kanalize etmeyi hedefler.

Daha fazlasını oku »Dünyevîleşme “Hayatımızın Öncelikleri” Krizini İşâretler

İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe ve Ticaret Âdâbı

Ahde vefa, emanete riâyet, doğruluk, insanlara güzel muamele, ölçü ve tartıya dikkat etme, kul hakkından kaçınma, aldatmama, yalan söylememe, karaborsadan ve faizden uzak durma gibi hususlar İslam’da ticaretin temel ilkelerindendir. İşte bu temel ilkeler, Endonezya ve Malezya’da milyonlarca insanın İslam’a girmesine vesile olmuştur. Çünkü bu ülkelere hiçbir İslam ordusu girmemiş; Müslüman tüccarların sergiledikleri güzel ahlak ve âdâb-ı muaşeret, bu bölgelerde yaşayan insanların gönüllerini fethetmiş; milyonlarca insan İslam’la şereflenmişlerdir.

Daha fazlasını oku »İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe ve Ticaret Âdâbı

Kadının İş Hayatındaki Yeri

Aile, İslam’ın en ciddi müesseselerinden biridir. İnsanlığın devamı nikâha ve aileye bağlıdır. Bazı istisnai haller olsa da diğer din ve dünya sistemlerinde de durum aynıdır. Nikâh, ailenin, aile de İslam milletinin çekirdeğidir. Bir insan, hayat boyu bir arada kalmak için evlenir. Cennet hayatında da bu dünyadaki beraberlik belli şartlarla devam edecektir. Onun için boşamak Allah Teâlâ’nın sevmediği bir helaldir.

Daha fazlasını oku »Kadının İş Hayatındaki Yeri