SEYR Fİ’L EF’AL
Allah Zülcelâle hamd ü senâlar olsun.
Rasûlüne, âline, ashabına, tabiîne, tebe-i tabiîne, bütün enbiya ve rasûllere, onların âl ve ashablarına ve bütün sâlih ve muttakî kullara salât ve selâmlar olsun.
Allah Zülcelâle hamd ü senâlar olsun.
Rasûlüne, âline, ashabına, tabiîne, tebe-i tabiîne, bütün enbiya ve rasûllere, onların âl ve ashablarına ve bütün sâlih ve muttakî kullara salât ve selâmlar olsun.
“Fırka-i Nâciye”den olmanın bir hayli zorlaştığı günlerde yaşıyoruz. Müslümanlar olarak çok zorlu imtihanlardan geçiyoruz. Hak-bâtıl ve doğru-yanlış tefrikinin mühim mesele haline geldiği ve kafaların karıştığı ve karıştırıldığı hengâmedeyiz. Bir kısım ilâhiyatçı ise bu kafa karışıklığının baş aktörü… Allah’tan, insanımızın maziden tevârüsle sahip olduğu sağlam akidesi ve mevhibe-i ilâhiyye olan irfanı var.
Mekke’de, Müslümanlara karşı Arap müşriklerce temsil edilen güçlü bir muhalefet vardı. Medine’de ise Yahudilerin büyük çoğunluğu Hz. Muhammed (s.a.v)’in peygamberliğini kabule yanaşmadıkları gibi, her fırsatta Arap müşriklerle işbirliği yapmaktan ve Müslümanlara karşı planlar hazırlamaktan geri durmadılar.
Daha fazlasını oku »HZ. PEYGAMBER’İN GAYRİMÜSLİMLERLE İLİŞKİLERİ
İslâm, bizim müntesibi olmakla şereflendiğimiz ama muhtevasına müdahalemizin olmadığı bir dindir. Zaten din de beşerin el sürmediği, olduğu gibi vahiy ürünü olan sistemin adıdır. Asılları itibarıyla vahiy menşeli oldukları halde Yahudilik ve Hıristiyanlığın, ittiba edilebilir bir din olmayı kaybetmelerinin ana nedeni, beşer elinin muhtevasına değmiş olmasıdır.
Müslümanlar, Hakk’a iman edip, hak ve hakikati üstün tuttukları için, feraset, basiret ve cesaretle her daim uyanık olarak, batıla karşı nöbet tutarlar.
Uyanık olanlar, ne kendilerinin aldatılmasına ne de başkalarının aldanmasına göz yumanlardır. Bu ise Hakk’ı üstün tutmakla, hakikati gözetmekle, ona karşı yapılacak taarruzlara karşı müteyakkız olmakla mümkündür.
Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü hareketi/ideolojisi İslam dünyasında çıkmış olmayıp, Katolik kilisesi tarafından 1960’ların sonunda ortaya atılmıştır. Bu hareketi İslam dinine, Kur’an’a, Sünnete uygun göstermek isteyenler gerçekleri tahrif etmektedir.
“Sen milletlerine (dinlerine) tabi oluncaya kadar Yahudiler ve Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar.” (Bakara 120)
İlk İnsan İlk Din
Cenab-ı hak bu dünyayı yarattıktan sonra canlıların hayatlarını sürdürmelerine imkân verecek şeyleri yarattı. Otlar, ağaçlar, sular, yapraklar vs. Ardından onlarla geçinecek olan hayvanları yarattı. Mahlûkatın bütününe hükmedecek olan insanı ise en sona bıraktı ve diğer canlılara hâkim kıldı. Allah Teâlâ insanoğluna diğer mahlûkattan farklı olarak verdiği akıl sebebiyle onu din sahibi kıldı. Kendisine Kitap verdi. Aklı ile o kitabı anlayarak dünya hayatına tatbik etmesini istedi. İnsana yerine getirmesi gereken şeyler ilk olarak Âdem (a.s) vasıtasıyla bildirildi. Diğer bir ifadeyle yeryüzü dinle yani İslâm ile ilk olarak Âdem (a.s) vasıtasıyla tanıştı. O günden bugüne Cenab-ı Hakk’ın mahlûkatına bildirdiği tek din işte bu İslâm’dır.
Daha fazlasını oku »İZZET ALLAH’IN, RASÛLÜ’NÜN VE MÜ’MİNLERİNDİR
Cenab-ı Allah Rahman’dır, merhameti bütün varlığı kuşatmıştır. Rahim’dir. Ahirette mü’minleri bağışlayacaktır. Cenab-ı Hak insanları en mükemmel şekilde yarattı. “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat 51/56) buyurmuştur Cenab-ı Hak.
Hayatımızı bizlere nasip ve müyesser buyuran Allah Teala, kitab-ı ilahîsinde bizlere örnek göstermiş olduğu Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)’in hayatına hayatımızı tabii kılarak Rasûl-i Ekrem (s.a.v)’in sünnetlerini yaşamayı da cümlemize nasip ve müyesser kılsın.
Daha fazlasını oku »RASÛLULLAH’A İTTİBA ETMEDEN KURTULUŞ OLMAZ