Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü hareketi/ideolojisi İslam dünyasında çıkmış olmayıp, Katolik kilisesi tarafından 1960’ların sonunda ortaya atılmıştır. Bu hareketi İslam dinine, Kur’an’a, Sünnete uygun göstermek isteyenler gerçekleri tahrif etmektedir.
Diyalog ne demektir, gayesi nedir?
- Müslümanların, İslam dininin yegâne hak ve geçerli din olduğu inancını yıkarak; Musevîliğin ve Nasranîliğin de hak olduğu, bunların müntesiplerinin de ehl-i necat ve ehl-i cennet olduğu bozuk inancını hâkim kılmak.
- Bu maksatla “İbrahimî dinler” kavramını ortaya çıkarmışlardır. Kur’anda “İbrahim Yahudi ve Nasranî değildi, o Müslim ve hanîfti” buyuruluyor, Diyalogçular ise “üç İbrahimî dinden” bahs ediyor. Bu ne çelişkili bir iddiadır!..
- Günlük bir Müslüman gazetesinde “Ehl-i Kitab ile Âmentüde İttifakımız Var” başlıklı bir yazı yayınlanmıştı. Bunda Müslümanların Ehl-i Kitab ile imanın altı temelinde bir ve müttehid olduğu iddia edilmekteydi. Yani Tevhid ile Teslis birmiş, Kur’anı inkâr edenlerle Müslümanlar birmiş, Peygamberimizi inkâr edenlerle Peygamberlik konusunda aramızda birlik varmış… Bundan büyük hezeyan ve yalan olamaz… Doğrusu şudur: Ehl-i Kitab ile Müslümanlar Âmentüde ittifak halinde değildir. Aralarında büyük ihtilaf ve anlaşmazlık vardır…”
Kur’an-ı Kerim “Allah katında (hak ve geçerli) din İslâmdır.” buyuruyor. Bu konuda sarih âyet vardır. Diyalogcular bu âyeti inkâr etmiş olmaktadır.
Son Peygamber Rasûl-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya Efendimizin risaleti, daveti, dini, Kitabı kendisine ulaşmış bir kimse, bunlara iman etmez, aksine yalanlar ise onun için necat ve cennet yoktur.
İslam’ın tek hak din olduğuna dair 14 asırlık çok kuvvetli ve sarsılmaz bir icmâ bulunmaktadır.
Dünyanın büyük İslam ülkelerindeki güvenilir İslam üniversitelerine, medreselere, ifta merkezlerine, ulema heyetlerine, gerçek şeyhlere, kadılara, müftilere sorulacak olursa, yukarıda beyan edilen hususların doğruluğunu, bunlara ters düşen Diyalog ve Hoşgörü bid’atinin yanlışlığını beyan ve tasdik edeceklerdir.
Bazı diyalogçular, diyalogtan maksadın Ehl-i Kitab ile iyi geçinmek olduğunu iddia ediyorlarsa da, bugünkü diyalog faaliyetlerinin bu sınırı fazlasıyla aştığı ve İslam’ın temel kaynaklarının asla kabul etmediği vahim bid’atlere saptığı besbellidir.
Dinlerarası diyalog hareketi ve ideolojisi tamamen İslam dışıdır ve Müslümanlar için hazırlanmış bir tuzaktır.
Dinimizde diyalog yoktur, tebliğ ve davet vardır.
Tevhid ile Teslis asla bir olamaz. Birbirleriyle uyuşmayan bu iki akidenin ikisini de doğru ve hak olarak göstermek akla, mantığa, vicdana, Kur’an’a, Sünnete, icmâ-i ümmete, izana aykırıdır.
Kaldı ki, genel ve geniş mânâsıyla İslam, Âdem aleyhisselam’dan beri hak dindir. İslam’ın inanç temelleri ve ana ilkeleri başlangıçtan beri aynıdır. Teslis inancını Pavlos çıkartmıştır. Hazret-i İsa Efendimizin böyle bir inaçla ilgisi olamaz.
Biz Müslümanlar bütün Peygamberlere iman ederiz. Onlardan hiçbirini inkâr ve tekzib etmeyiz. Böyle bir inkâr kişiyi Müslümanlıktan çıkartır.
Yine biz Müslümanlar Allah’ın göndermiş olduğu bütün kitaplara iman ederiz. Tevrata da, İncil’e de. Lakin bu kutsal kitaplara zamanla kul sözü karıştırılmıştır. Kur’ana, Tevhide, Muhammed aleyhissalatü vesselamın ilahî vahiy ve ilhama dayalı öğretilerine ters düşen yerlerini kabul etmeyiz, onlara tahrif edilmiş parçalar olarak bakarız.
Hazret-i Muhammed’in gelmesinden sonra, ondan önceki dinlerin hükmü kalmamıştır. Risalet-i Muhammedî kendisine ulaşan herkes iman etmekle mükelleftir.
Diyalogcular, bilerek veya bilmeyerek imansızlığı meşrulaştırmak istiyorlarsa, bunun neticelerine katlanmaya, cezasını çekmeye hazır ve razı olmalıdırlar.