İLÂHÎ ADALET
Allah Teâlâ’ya hamd; Rasûlüne, Rasûlünün… Daha fazlasını oku »İLÂHÎ ADALET
Allah Teâlâ’ya hamd; Rasûlüne, Rasûlünün… Daha fazlasını oku »İLÂHÎ ADALET
Mukaddes Kitabımız Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın birçok âyet-i kerimesinde Allah Teâlâ, hangi cins ve milletten olursa olsun insanlara, hayvanlara ve bütün mahlûkâta karşı, her işte, her hal ve harekette adalet üzere bulunmamızı, adaletle hareket etmemizi emrediyor:
“Ey iman edenler! Allah için (O’nun emir ve yasaklarına riâyetle) hukukunu ayakta tutan (insan)lar, adaletle (şehadet eden) şahitler olsun. Bir kavme (karşı beslediğiniz) kin, sakın sizi (onların haklarında) adaletsizliğe sevk edip de suç işletmesin. (İntikam hissine mağlup olmayın, her halde) adaletle hükmedin ki o, takvaya en yakın olan (vasıta)dır. Allah’tan korkun, şüphesiz ki Allah ne yaparsanız (ondan) hakkıyla haberdardır.”[1]
“Adâlet” ve “kıst” kelimeleri müterâdif (eş manalı) kelimelerdir. Kur’ân-ı Mübîn’imizde bazen biri, bazen de diğeri kullanılmıştır. Adaletin zıddı ise zulüm ve haksızlıktır.
Lügatte “istikamet, doğruluk” gibi manalara gelen adalet muhtevası geniş/zengin bir kelime olması hasebiyle: “insaf”: her şeyi yerli yerince yapmak ve her şeyi yerli yerine koymaktır. Zulmün her türlüsünden kaçınmak, her çeşit aşırılıktan uzak durmak, hakkın ve haklının yanında olmak gibi manaları ifade eder. Adaletin zıttı ise zulüm, haksızlık ve insafsızlıktır.
Mahkemeler, gasp edilen hakları sahiplerine… Daha fazlasını oku »ADALET VE ŞAHİTLİK
“Çok adaletli” anlamına gelen “el-Adl” ism-i cemîli Kur’ân-ı Kerim’de; “O ki seni yarattı, düzeltti ve dengeli yaptı.”[1] yetinde insanın vücut yapısının dengeli ve estetik olduğunu ifade etmek için “adl” kökünden gelen fiil kullanılmıştır.
Adalet, adalet, adalet… Pek çoğumuzun, günümüzde olmadığından yakındığı bir mefhum. Hangi inanç ya da ideolojide olursa olsun herkesin istediği ve muhtaç olduğu bir değer. Peki nedir adalet, nasıl âdil olunur ve bu anlayış topluma nasıl hâkim olur?
“إِنَّ الْمُقْسِطِينَ عِنْدَ اللهِ عَلىَ مَنَابِرَ مِنْ نُورٍ، عَنْ يَمِينِ الرَّحْمَنِ عَزَّ وَجَلَّ، وَكِلْتاَ يَدَيْهِ يَمِينٌ؛
الَّذِينَ يَعْدِلُونَ فيِ حُكْمِهْمْ وَأَهْلِيهِمْ وَماَ وَلُوا.”
“Verdikleri hükümlerde, ailesinin ve halkının yönetiminde adaletle davranan yöneticiler, -kıyamet gününde- Allah nezdinde Arşın sağında nurdan minberler üzerindedirler”.[1]
Ey ma’şer-i insâniyyet! Muhakkak Allah Teâlâ adl ile “i’tidâl ve istikâmet ile” emir buyuruyor. (Nahl Sûresi, 90)
İnsanoğlu, var oldu olalı, doğru-yanlış birçok fikrin ardınca gitmiş ve fikirleri uğrunda zamanını, malını hatta canını dahi göz kırpmadan verebilmiştir.
İnsanı bunca fedakârlıklara sevk eden temel unsur sevgidir. Bu sebeple Allah Zücelâl’in en büyük nimetlerinden biri olan sevgi meylinin mecrâını çok iyi tespit etmek gerekmektedir.