İçeriğe geç
Anasayfa » 2015/3 - 39

2015/3 – 39

EBEDÎ KURTULUŞ İÇİN HAKK’A İTTİBÂ

5

Allah Zülcelâl ve’l Kemal Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerine sonsuz şükürler olsun ki; bizleri insan olarak yaratmış ve insanlığın esaslarını muhafaza edenlere dünya ve ahiretin saadetini vaad buyurmuştur.

Sahip olduğu isimle irtibatlı olarak bilinmelidir ki insan hemcinsiyle samimi olup ünsiyet eden bir varlık olarak yaratılmış ve bu özelliği sebebiyle de kendisine güzel bir ahlak lütfedilmiştir. İnsanlara lütfedilen bu güzel ahlakı devam ettirebilmeleri ancak güzel ahlak sahibi insanlara tabi olmaları ile mümkündür. Eğer insan kendisine lütfedilen bu güzel ahlakı muhafaza edemeyip kötü ahlak sahibi insanlara tabi olursa; o kötü insanların kötü ahlakları ile ahlaklanır da gün be gün insanlık seviyesinden aşağıya doğru düşmeye başlar.

Daha fazlasını oku »EBEDÎ KURTULUŞ İÇİN HAKK’A İTTİBÂ

Birlik ve Hâkimiyet

Gayet mühim iki şey vardır ki insanları ona zaruret sevk eder, din irşat eder. Terbiyenin, tahsilin de bu hususta yardımı olur. Bu iki şeyin her biri diğerini gerektirir. Milletlerin feyzi, azameti, yükselmesi… ancak o iki şeyle mümkün olabilir ki biri vahdet (birlik, beraberlik), diğeri hakimiyet (egemenlik).

Cenab-ı Hakk bir milletin ayakta kalmasını dilerse fertlerinin fıtratına bu iki sıfatı koyarak onu olgun bir varlıkhalinde meydana getirir. Artık o milletin hayatı o sıfatlardan olan nasibi nisbetinde uzayarak devam eder.

Daha fazlasını oku »Birlik ve Hâkimiyet

Adam Seçmek

İslâmiyet en küçük içtimâî birlik olan âileden devlete kadar bütün idârî faaliyetler için şekilden ziyâde ruh emretmiştir. Bu ruh üç esasla gerçekleşir.

1. Ahkâm-ı ilâhiyenin tenfizi yâni şeriat kanun ve kaidelerine uygun hareket etmek.

2. Emânetin ehline tevdii yâni amme selâhiyet ve iktidarını kullanacak şahısları liyâkatlerine göre tâyin etmek.

3. İstişâre etmek.

Daha fazlasını oku »Adam Seçmek

İmanın ve Takvanın Sigortası

Küfür, fuhuş ve ahlaksızlık mikrobu salgın bir hastalıktan daha beter ve daha tehlikelidir. Hem daha tez bulaşır hem de daha süratle yaygınlaşır. Gerçek bu iken ne yazık ki birçoğumuzun hasta olmamak için bu bulaşıcı mikroplara karşı göstermiş olduğumuz hassasiyetin {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}1’ini bile kişinin manevi hayatını karartan, ebedi esarete mahkûm eden böylesi çok tehlikeli ve amansız mikroplara karşı gösteremiyoruz. Maalesef adeta balıklama olarak kendimizi bu tehlikenin içine atıveriyoruz. Avrupalılaşma uğruna öz değerlerimiz hayâ ve iffet duygularımız pervasız ve insafsızca peşkeş çekiliyor, heba edilip ayaklar altına alınıyor. Oysa her Müslüman, İslam’ın dışında kendisine gelecek olan her çeşit izzet ve şerefe hem kapılarının hem de pencerelerinin kapalı olduğunu  haykırmalı değil miydi? Tevbe suresinin 119. ayetinde Allah (c.c) şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! (Ey müminler! Ey Ümmet-i Muhammed!) Allah’tan sakının (muttaki, mütedeyyin kimseler olun) ve sadık kimselerle beraber olun. (Sadık kimselerin içinde yaşayın ki kurtuluşa eresiniz.)” Ayet-i kerimenin işaretinden şu anlaşılıyor: İmanın muhafazası takva ve salih amellerle; takvanın korunması ve daha yüksek derecelere ulaşması ise sadık kimselerle beraber olmakla mümkündür. Takva, Kur’an-ı Kerim’de müştaklarıyla beraber 238 yerde geçiyor. Takva nedir? Takva, tevhid inancına uygun bir hayat yaşamaktır. Nefsin, şeytanın, insan şeytanların, mahlûkun arzusuna göre değil de Hâlık Teâla Hazretlerinin istediği ve razı olacağı şekilde yaşamaktır takva. Takva, pıtrak dikenin çok olduğu bir yerde yalın ayak yürürken insanın ayaklarına diken batmaması için adeta vücudunun her parçasının dikkat kesilmesi gibi ruh, bedeni terk edinceye kadar elini, dilini, belini, gözünü, gönlünü, kulağını, ayağını haramlara dokundurmaması ve ömrünü bu şekilde geçirmeye özen göstermesidir.Daha fazlasını oku »İmanın ve Takvanın Sigortası

Mü’min Seven ve Sevilendir

[arabic-font]عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللهُ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: اَلْمُؤْمِنُ يَأْلَفُ وَيُؤْلَفُ، وَلَا خَيْرَ فِيمَنْ لَا يَأْلَفُ وَلَا يُؤْلَفُ[/arabic-font]

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Mümin; seven ve sevilen kimsedir. Sevmeyen ve sevilmeyende hayır yoktur.”1Daha fazlasını oku »Mü’min Seven ve Sevilendir

Sirayet

Dilimize Arapça’dan geçen sirayet kelimesi, genellikle hastalıklar için “bulaşma”, “geçme” gibi anlamlarda kullanılıyor. Biz ise, dini, eğitimi, psikolojiyi ve insanlar arası iletişimi ilgilendiren bir anlamına vurgu yapmak, meşhur bilim adamlarınca önce kuram ardından da yaygın kabul haline gelmiş bir modele işaret etmek üzere bu kelimenin üzerinde duracağız.Daha fazlasını oku »Sirayet

Her Ortam Bize Uyar (Mı?)

Bir giriş cümlesi olarak kurulan ‘hepimiz aynı dünyada yaşıyoruz’ ifadesini, yazı malzemesi olarak faydalanmaya elverişli olmasına rağmen kullanmayacağız. Aksine aynı şehir, aynı mahal, aynı apartman ve hatta aynı evin içinde bile bambaşka dünyalar yaşadığımıza göre bunu kocaman bir genelleme olarak değerlendireceğiz. Boyumuzu aşmasa kocaman bir yalan diyebilirdik altı çok da dolu olmayan bu genellemeye. Çünkü aynı dünya üzerinde ‘bambaşka’ dünyalar yaşadığımızı görmek için Afrika kıtası ile Avrupa’ya ve buranın yaşam standartlarına bakmamıza gerek yok. Aynı apartmanın üst katlarının gündemi, sofrası, sabah uyandığı saat, gece yatma saati, izlediği/takip ettiği/okuduğu şeyler arasında küçük bir mukayese bile dünyaların farklılığı konusunda bir fikir verecektir…Daha fazlasını oku »Her Ortam Bize Uyar (Mı?)

Matematik Dehâsı Bir Âlim GELENBEVİ İSMAİL EFENDİ (v. 1205/1791)

Bir âlimin, naklî ilimlerin yanında aklî ilimlerde de bilgi sahibi olması şüphesiz ona birçok meziyet kazandırır. Kullandığı deliller daha kuvvetli olur, kabiliyetleri harekete geçer, ifadesi daha açık olur, ufku genişler, meselelerin derinliklerine nüfuz eder, meseleleri ele alış tarzı ve bakış açısı gelişir. Bunda da iki grup ilim arasında dengenin sağlanması şarttır. Bu meziyetlere sahip bir âlim, ulemanın gözbebeğidir. Bunlardan bir taraf noksan olursa böyle bir kimsenin ufku darlaşır, basireti kısalır. İkisini dengeli bir şekilde götüren âlime ise din ve ilim hizmetinde muvaffakiyet nasip olur.Daha fazlasını oku »Matematik Dehâsı Bir Âlim GELENBEVİ İSMAİL EFENDİ (v. 1205/1791)