İçeriğe geç
Anasayfa » Arşiv Selim DEMİRCİ

Selim DEMİRCİ

BAZI KUR’ÂN KAVRAMLARI YA DA KUR’ÂN’A BAŞVURUYORUZ O DA SÜNNETİ İŞARET EDİYOR

 

Müslüman olmamızın bir gereği olarak hiçbir ihtilafa mahal bırakmaksızın “Kitab”lı bir peygambere inanıyoruz ve bundan dolayı ortak bir ismi taşıyoruz. Yine hiçbirimiz Peygamber Efendimiz’in bir kitapla gönderilmesinden hareketle Yahudilikte olduğu gibi, kitap adına peygamberin kurban edildiği ‘Tevrat’ merkezli bir dinî düşünceye sahip değiliz. Böyle Peygambersiz bir ‘İsrailoğlu’ ahlâkı kokan itikadımız olmadığı gibi Kitab’ın hükmünün olmadığı tamamıyla ‘İsa’ merkezli bir itikadî zemine de sahip değiliz.

Esasında bu iki uca da sapmamamız dahi nasıl bir vasatta, ‘vasat’ ümmet olduğumuzu ortaya koymaya yetmektedir. Çünkü neden son ümmet ve seçkin olduğumuza dair sayılan birçok husustan biri de bizdeki Kitab-Sünnet arasındaki ayrılmaz bağdır.

Daha fazlasını oku »BAZI KUR’ÂN KAVRAMLARI YA DA KUR’ÂN’A BAŞVURUYORUZ O DA SÜNNETİ İŞARET EDİYOR

Modern Hayatın Alerji Kaynağı: Kendimizde Olan Nimetlere ve Başımıza Gelmeyen Musibetlere Şükür

Ortalama bir hayat seviyesi olan insanların evi ile biraz sıkıntıyla hayatlarını devam ettirenlerin kullandığı eşyalar, yedikleri veya giydikleri arasında muazzam farkların olmadığı dönemler çok da uzak değil. Orta yaşa yaklaşan kuşak için çocukluk dönemi hatırası olarak bir evden bir eve girildiğinde zenginin evinin mesela perdesinin kalitesi ile fakirin arasında uçurumun olmadığı bir hayat anılarda tazedir. Bir konağa girdiğinizde oranın en varlıklısı ile yoksulu arasında bir tesbit yapabilmeniz için en azından uzun bir zamana ihtiyacınız olurdu.

Daha fazlasını oku »Modern Hayatın Alerji Kaynağı: Kendimizde Olan Nimetlere ve Başımıza Gelmeyen Musibetlere Şükür

SEBATSIZ KARİYER HESAPLARI YA DA TEPEDE KAÇ KİŞİ KALDI?

Hangi tepeden bahsediyoruz, sebat/sabır gibi, seküler hayatımızı şekillendiremeyen önemli bir kavramı kim paranteze alarak kendi istediği düzleme koyabilir ki gibi sorulara en azından başlığın hakkını vermek adına cevap aramaya çalışacağız. Bu cevapların doğrudan bir muhatabı olmasa da dolaylı muhatapları ve doğrudan hedefleri var. İtiraf gibi gelebilecek bu ifadeler metnin bir iğneleme ya da münakaşa için değil bir “muhasebe” için yazılmaya çalışıldığına özellikle vurgu yapmak için söylenmiştir. Şu durumda böyle bir muhasebeye ihtiyaç olmadığını düşünenlere yönelik herhangi bir hadsizliğimizin olamayacağını belirtmek isteriz. Onlar için en azından meselenin muhasebeye değer tarafları olduğunu belirtmek de karşılıklı kardeşlik hukukumuzun bir gereği.

Daha fazlasını oku »SEBATSIZ KARİYER HESAPLARI YA DA TEPEDE KAÇ KİŞİ KALDI?

YERİN ALTI MI, ÜSTÜ MÜ DAHA HAYIRLIDIR?

İnsanın fıtratında taşıdığı ilâhî lütuflardan birisi de onun kendi başına hayatını idame ettiremeyeceği hakikatidir. Bunun tabiî bir sonucu olarak muhtaç bir varlık olduğunu çok iyi bilir insan. Ya da biraz daha kayıtlı bir ifade ile söylersek, kendisini farklı bir yerde konumlandırmayarak dünyada “insan” olarak kalmaya niyetli olanlar için bu böyledir. Giydiklerimizi, yediklerimizi, evlerimizi ve bizi kuşatan beşer eliyle ortaya çıkıvermiş şeyleri gözlerimizin önüne getirip, bunların hepsini tek başına yapmak zorunda bırakılsaydım acaba ne olurdu gibi bir sorunun anlamsız olduğu açıktır.

Daha fazlasını oku »YERİN ALTI MI, ÜSTÜ MÜ DAHA HAYIRLIDIR?

Her Ortam Bize Uyar (Mı?)

Bir giriş cümlesi olarak kurulan ‘hepimiz aynı dünyada yaşıyoruz’ ifadesini, yazı malzemesi olarak faydalanmaya elverişli olmasına rağmen kullanmayacağız. Aksine aynı şehir, aynı mahal, aynı apartman ve hatta aynı evin içinde bile bambaşka dünyalar yaşadığımıza göre bunu kocaman bir genelleme olarak değerlendireceğiz. Boyumuzu aşmasa kocaman bir yalan diyebilirdik altı çok da dolu olmayan bu genellemeye. Çünkü aynı dünya üzerinde ‘bambaşka’ dünyalar yaşadığımızı görmek için Afrika kıtası ile Avrupa’ya ve buranın yaşam standartlarına bakmamıza gerek yok. Aynı apartmanın üst katlarının gündemi, sofrası, sabah uyandığı saat, gece yatma saati, izlediği/takip ettiği/okuduğu şeyler arasında küçük bir mukayese bile dünyaların farklılığı konusunda bir fikir verecektir…Daha fazlasını oku »Her Ortam Bize Uyar (Mı?)

Fazla Tüketimin Ne Zararı Olabilir ki! En Azından İnsan Helâk Olacağını Bilir!

Kur’an-ı Kerim’in önümüze koyduğu eşsiz önderlerden birisi Salih (aleyhisselâm) peygamberdir. Salih peygamber bozguncu/müfsid bir topluluğu düzeltmek/ıslah etmek için gönderilmiştir.1

Semud kavminde bulunan ve düzeltilmesi gereken fesad unsuru en başta pek tabiî olarak şirkleri idi. Ancak ayet-i kerimeler bizlere Semud’u diğer kavimlerden farklı olarak başka özellikleri ile de tavsif etmektedir. Ovalarında köşkler kuran, dağları oyarak kayalardan evler yapan, bu nimetler içinde kendini gayet güvende hisseden, bağların ve pınarların arasında dünyalık bir konfor içinde yaşayan, ekinlerin ve meyvesi yumuşak, hoş hurma ağaçlarının içinde, neşe ve zevk içinde eğlenen bir topluluktur Semud kavmi.2

Daha fazlasını oku »Fazla Tüketimin Ne Zararı Olabilir ki! En Azından İnsan Helâk Olacağını Bilir!

Zihinlerimiz Güncel mi? En Azından Profillerimiz Kadar

Yukarıdaki başlık “profiller”, “zihinler” ve onların “güncelliği” arasında bir yerde durduğu için üçü arasında bir sıralama endişesi duyularak atılmıştır. Bu üçü arasında nerede durduğumuzu sembolik bazı durumlarda göstereceğimiz anlık tepki ortaya çıkaracaktır. Yeni yeni vasıtalarla tanıştığımızda, bu vasıtaları ortaya koyan zihnin öngördüğü düzlemde mi bunlardan istifade ediyoruz? Ya da bu vasıtalar bizim için ‘işimizi görecek’ birer alet olarak mı kalıyor?Daha fazlasını oku »Zihinlerimiz Güncel mi? En Azından Profillerimiz Kadar

“EBU ZER HOUSE”

Hemen söyleyelim hamdolsun böyle bir yer yok. Ya da düzeltelim henüz böyle bir yer yok. Mü’minlerin para ile imtihanının bu denli yoğun olmadığı dönemlerde yukarıdaki gibi bir başlık atılamazdı. Hatta düşünülemezdi. Pek tabiî olarak görür görmez hepimiz yadırgadık bu başlığı. Meşhur sahabî Ebu Zer el-Gifârî (r.a) yerine bir başka sahâbî’yi koysak durum değişir miydi? Meselâ Ebu Eyyûb el-Ensârî (r.a) olsa.

Daha fazlasını oku »“EBU ZER HOUSE”

KEFİLİM OLUR MUSUN?

Sahabe-i Kiram’dan Abdullah İbni Mes’ud (r.a.) Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

Bilerek faizi yiyen, yediren, ona kâtiplik eden, bilerek ona şahit­likte bulunan kimse, dövme yapan ve güzellik için yaptıranlar Kıya­met günü Muhammed’in dili ile lanete uğramışlardır. (Müslim, Musakât 105)

Daha fazlasını oku »KEFİLİM OLUR MUSUN?