İçeriğe geç
Anasayfa » 2007/3 – 7

2007/3 – 7

NÛR-İ MUHAMMEDİYYE

Rahman ve Rahim Allah (c.c)’ın adıyla

Hamd ü senalar cemaliyeti ile zahir, celaliyeti ile galip, rububiyeti ile zahiren ve batınen kendi varlığından başka varlıkları terbiye etmeye muktedir olan Allah Zülcelâl üzerine olsun.

Varlıkları terbiye etmeye muktedir olan O’ndan başka bir Rabb olmadığı gibi, O’nun yapmış ve yapacak olduklarını da O’ndan başka yapacak bir varlık olmadığını da ikrar ederek Allah Zülcelâl vel Kemâl Hazretlerine hamd ü senalar ederiz.

Salât ve selamlarımız mahlûkattan, zahir ve batında cemal ve celal sıfatlarında emsali bulunmayan Rasûl-i Kibriya Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimizin, âlinin, ashabının, tabiînin ve kıyamet gününe kadar ona tabi olanların üzerine olsun. Ayrıca Hz. Âdem (a.s)’den bu yana gelmiş bulunan bütün nebi ve rasûller ile salih kullar üzerine olsun.

Daha fazlasını oku »NÛR-İ MUHAMMEDİYYE

ŞUURLU BİR MÜSLÜMANIN ALAMAAT-I FAİKA VE FARIKALARI (ÜSTÜN VE AYIRICI İŞARETLERİ)

            Şuur:

Lügatta: Anlamak, idrak etmek, hissetmek, farkına varmak, sezmek … gibi manalara gelir. (Mu’cemü’ el-Lüga)

Müfessirlere göre, “şuur” kelimesinin manası çok geniş ve derindir. (Bkz. Elmalılı Tefsiri cilt:1 sayfa:223)

Daha fazlasını oku »ŞUURLU BİR MÜSLÜMANIN ALAMAAT-I FAİKA VE FARIKALARI (ÜSTÜN VE AYIRICI İŞARETLERİ)

ŞUURLU MÜSLÜMAN

Sanki müslümanın şuursuzu da olurmuş gibi, mecmuamızın bu sayısı, “Şuurlu Müslüman”ı ana konu edinmiş. Bizim de bu mevzuda yazı yazmamız talep edilince, ister istemez bu netâmeli bahse girmiş olduk.

Bir Müslüman için her hususta ilk müracaat kaynağı olan, Kur’an-ı Kerîm’e baktığımızda; insanoğlunun “şuur” meselesindeki za’f ve ihmali gerçeği ile karşılaşırız.[1] Demek oluyor ki Müslüman, şuur konusunda zaaf ve ihmalle karşı karşıyadır.

Daha fazlasını oku »ŞUURLU MÜSLÜMAN

ŞUUR

Arapça’da sevgilinin zülfünün bir teline şa’r denir. Ş harfinin önüne a harfi getirirseniz zülfünün teli olur. İ harfi getirirseniz şiir olur, u harfi getirirseniz şuur olur. Hepsinde de dikkat, incelik manası vardık.

Daha fazlasını oku »ŞUUR

HAYATI DÜNYAYA HASRETMEK BİZE BİR ÇIKIŞ SUNAMAZ

             “Ey nas, geliniz, dinleyiniz, belleyiniz, ibret alınız. Yaşayan ölür, ölen fena bulur, olacak olur. Yağmur yağar, otlar biter. Çocuklar doğar; analarının babalarının yerini tutar. Sonra hepsi mahv olur gider. Vukuatın ardı arkası kesilmez. Hemen birbirini vely (takip) eder. Kulak tutunuz, dikkat ediniz. Gökte haber var, yerde ibret alacak şeyler var. Yeryüzü bir ferş-i eyvan (döşenmiş salon), gökyüzü bir yüksek tavan. Yıldızlar yürür, denizler durur. Gelen kalmaz, giden gelmez. Acaba vardıkları yerden hoşnud olup da mı kalıyorlar, yoksa orada bırakılıp da uykuya mı dalıyorlar? Yemin ederim, Allah’ın indinde bir din vardır ki, şimdi bulunduğunuz dinden daha sevgilidir ve Allah’ın bir gelecek peygamberi vardır ki gelmesi yakın oldu. Gölgesi başınız üstüne geldi. Ne mutlu o kimseye ki ona iman edip de o dahi ona hidayet eyleye. Vay o bedbahta ki ona isyan ve muhalefet eyleye. Yazıklar olsun ömürleri gafletle geçen ümmetlere…

Daha fazlasını oku »HAYATI DÜNYAYA HASRETMEK BİZE BİR ÇIKIŞ SUNAMAZ

İSLAMÎ DURUŞ

Her insanın bir duruşu vardır. Bilerek bilmeyerek, isteyerek istemeyerek, ortaya koyduğu, hayatı boyunca sergilediği bir duruş..

Kişiliği, karakteri, kimliği, yapısı, ırkı, kanı, ailesi, okulu, eğitimi, tarihi ve coğrafyasının etkisiyle şekillenen bir kişilik duruşu vardır herkesin.. İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliklerden biri, belki de en önemlisi budur.

Daha fazlasını oku »İSLAMÎ DURUŞ

BEŞERÎ İRADE ÜZERİNDEKİ MUHTEMEL MÜESSİRLER

 

İnsanın maddî âlemdeki ilk sermayesi olan ve baba tarafından ana rahmine bırakılan nutfe-i maneviyyenin helal veya haram gıdadan teşekkül etmiş ve rahme besmele ile gönderilmiş olup-olmamasının, ana-baba arasında. Bu münasebetin meşruiyyet zeminini oluşturan nikâhın mevcud bulunup-bulunmamasının, o nutfeden vücûda gelecek “insan”ın kaderi, karakteri, tahassüs ve tefekkürü üzerinde çoğu tesbît edilemeyen pek çok tesirler icra ettiği inkar olunamaz. Mesela, nik1ihsız bir münasebetten doğmuş olan bir çocuğun şuuraltı, bu gerçeğin kendisini muzdarip kılan buhranlarıyla dolu olacağından bunların onun tefekkür, tahassüs ve –binnetice- iradesine aksetmeme imkânsızdır.

Daha fazlasını oku »BEŞERÎ İRADE ÜZERİNDEKİ MUHTEMEL MÜESSİRLER