İçeriğe geç
Anasayfa » 2018/5– 55

2018/5– 55

MADDE İLE MÂNÂ BİRLEŞMEZSE İNSANLIK BİRLEŞMEZ*

Allah Zülcelal ve’l-Kemâl Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerine Celâl Zâtına, Kemâl Sıfatlarına lâyık hamd ü senâlar, Rasûl-i Ekrem Efendimiz’e (s.a.v) sayısız sonsuz salât u selamlar olsun.

Allah Teâlâ, bir rahmet sofrasında daha bir araya toplanma fırsatını bizlere nasip buyurduğu gibi bir gün cennet âleminde Rasûlullah’ın (s.a.v) komşuluğunda da bir araya gelebilmeyi her birimize nasip ve müyesser buyursun.

Daha fazlasını oku »MADDE İLE MÂNÂ BİRLEŞMEZSE İNSANLIK BİRLEŞMEZ*

Nefha-i Muhammed (sav.) -Allah Teâlâ’nın, Bir Kulunu Sevmesi-

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: «إِذَا أَحَبَّ اللَّهُ عَبْدًا نَادَى جِبْرِيلَ: إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ فُلاَنًا فَأَحِبَّهُ، فَيُحِبُّهُ جِبْرِيلُ، فَيُنَادِي جِبْرِيلُ فِي أَهْلِ السَّمَاءِ: إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ فُلاَنًا فَأَحِبُّوهُ، فَيُحِبُّهُ أَهْلُ السَّمَاءِ، ثُمَّ يُوضَعُ لَهُ القَبُولُ فِي أَهْلِ الأَرْض»

Ebû Hureyre radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Daha fazlasını oku »Nefha-i Muhammed (sav.) -Allah Teâlâ’nın, Bir Kulunu Sevmesi-

NEFSİNLE MEŞGUL OL Kİ RABBİNE YAKLAŞASIN!

Geçici dünya hayatında imtihan edilen Müslümanın temel hedefi, Rabbinin rızasını kazanmaktır. Bunun için Müslüman, gücünün yettiği oranda kulluk vazifesini yerine getirmeye çalışır. İşlediği hayır ve hasenat, terk ettiği günahlar ve samimi niyeti ile Rabbinin rızasına yakınlaşır. Hayatının her alanını kuşatan bir kulluk bilincine sahip olduğu ölçüde iyi bir kul kıvamı elde edebilir. Fakat Müslümanın iyi kul olmasının önünde bazı engeller vardır.

Daha fazlasını oku »NEFSİNLE MEŞGUL OL Kİ RABBİNE YAKLAŞASIN!

İSLAM BİZE YETER

Bugün sizin üzerinizdeki nimetimi tamamladım, size din olarak İslam’ı seçtim.[1]

Rabbimiz, insanı evvela kendi katında yarattı ve insan Rabbinin kontrolündeydi. Henüz dünyaya gönderilmeyen insana, nasıl yaşaması gerektiği konusunda Allah her şeyi hazır bir şekilde sunmuştu. Ekonomik bir sistem kurmasına, üretim yapmasına, bir hukuk sistemi oluşturmasına; yediği herhangi bir şeyin sağlığa zararı olup olmadığı konusunda kafa yormasına gerek yoktu. Daha sonra yaşam koşullarını hiç bilmediği bir dünyaya gönderildi. Bu yeni dünyasında insana hiç bir şey hazır olarak sunulmadı ama merhamet sahibi Rabbimiz; onu kendi haline de bırakmadı. Ona yaradılışına (fıtratına) en uygun sistemi gönderdi. Bu sistem, İslam’dır.

Daha fazlasını oku »İSLAM BİZE YETER

İBADETLERE RAĞBET ŞEHEVÂTTAN KAÇINMAK* – (Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı)

Malumunuz olsun ki, Allah Zülcelâl ve Tekaddes Hazretleri, içinde yaşadığımız dünyayı pek şirin ve cazibeli bir imtihan salonu olmak üzere yaratmıştır. Ona, öyle çekidüzen vermiş, gönülleri çekecek o kadar ince güzellikler ihsan buyurmuştur ki; onun lezzetleri karşısında ölümler unutulmuş; faziletler, hakikatler bırakılmış; akıl ve mantıklar, ahlâki ilişkiler, neşeler, insaflar alt üst olmuş; türlü insanî kıymetler çiğnenmiş; en karanlık zulümler, cinayetler irtikâp olunmuş; içinden çıkılmaz derin sapıklıklara, katrânî azgınlıklara düşülmüştür.

Daha fazlasını oku »İBADETLERE RAĞBET ŞEHEVÂTTAN KAÇINMAK* – (Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı)

Selam – (Ahmed Naîm)

Hazırlayan: Abdülmelik Zaîm

قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا تَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلَا تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا أَوَلَا أَدُلُّكُمْ عَلَى شَيْءٍ إِذَا فَعَلْتُمُوهُ تَحَابَبْتُمْ أَفْشُوا السَّلَامَ بَيْنَكُمْ

Bu hadîs-i şerîfi ecille-i rüvât-ı[1] ashâbdan Ebu Hureyre radiyallâhu anh’tan mervî olan Sahîh-i Müslim hadîslerindendir. Mü’minlerin tabîbu’l-kulûbu olan Hazret-i Rasûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz bize buyuruyor ki: “Nefsimi yed-i kudretinde tutan Zât-ı Ecel ü A‘lâ’ya kasem ederim ki siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Size bir şey göstereyim mi ki siz onu yapınca sevişesiniz? Kendi aranızda selâmı ifşâ ediniz.”

Daha fazlasını oku »Selam – (Ahmed Naîm)

HÜSN Ü AŞK’IN ŞAİRİ ŞEYH GÂLİB

Takvim yapraklarının 18. asrın ikinci yarısına yeni yeni denk düştüğü bir vakitte Mekteb-i edep denilen bir vahdet hareminde, varlığın göz bebeği, bu âlemin öz çekirdeği Mehmed adında bir âdemoğlu geldi dünyaya. Rüzgârın önündeki yaprak misali bir o yana bir bu yana savrularak âşıkların baş eğerek girdiği Yenikapı Mevlevihane’sinin kapısına geldi. Burada elif okudu ve Mesnevî’den dersler almaya başladı çocuk yaşında. Mesnevî ahlâkıyla bezeli yüreğinden fezayan eden kelimelerle nice şiirler yazdı. Ancak karışıklığa yol açmaması ve özgünlüğü korumak adına şiirlerini Galip adıyla yazmaya başladı. Hem Fuzûli, Hayâli, Nâbi ve Nedim gibi üstâdlara nazariyeler yaptı hem de deruniyetini kaybetmeye yüz tutmuş divan şiirine yeni bir soluk getirdi. Genç yaşında edebiyat mahfillerinin aranan adamı oldu Galip. Sultan Muhammed Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaşlarda divan şiirinin tekrarlanan teşbihlerine tahammül etmek yerine, ince girift hayallerle birlikte işitilmedik teşbih mecazlarına daldı ve İranlı şair Şevket-i Buhâri’nin sebk-i hindi üslûbunu kendine şiar edindi. İstanbul’un ateşle imtihan edildiği 1782’li yıllarda, Şeyh Gâlib’in yüreği de cayır cayır tutuştu. Bu ateşin dumanı tütüyordu büyük şaheseri Hüsn ü Aşk’ın sayfalarında. Yirmi bir yaşında Fatih’e gemileri karadan yürüten bu aşk, Şeyh Gâlib’e ateşten aşk denizlerini mumdan kayıklarla geçiriyordu.

Daha fazlasını oku »HÜSN Ü AŞK’IN ŞAİRİ ŞEYH GÂLİB