Allah Zülcelal ve’l-Kemâl Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerine celâl zâtına, kemâl sıfatlarına layık hamd ü senâlar ve şükürler olsun. Bizlere sağlık, sıhhat ve afiyet bahşeden Rabbimiz, her birimize mahşerde Rasûlullah’ın sancağı altında, Arş-ı A‘lâ’nın gölgesinde bir araya toplanmayı, cennet âleminde de Rasûlullah’ın komşuluğunda bir araya gelip oradan da cemal-i ilâhisini müşahede etmeyi nasip ve müyesser buyursun.
Kategori: 2017/4 – 48
İhtiyar Züheyr, sabaha karşı uykusundan ter içinde uyandı. Rüyasında gökten bir ip uzatıldığını, tutunmak için uzanıp gayret ettiği halde, bir türlü o ipi tutamadığını görmüş ve çok üzülmüştü. Züheyr, kavminin en tanınan ve sevilen şairiydi. On bir çocuğunu da kendi gibi şiirle büyütüp yetiştirmiş ve her birini birer söz ustası haline getirmişti. İctimai olarak kabiliyetli […]
Neşre Hazırlayan: Abdullah Taha İmamoğlu ** Bizim mukaddes İslâmiyet’te ulemâ-yı kirâm için bir mevki-i mümtaz, ruhaniyet bulunmadığı mesail-i müsbetedendir. Herkes çalışır, öğrenir ulemadan olur. Âhâd-ı nâs ile beraber işini gücünü görür. Birisi de çalışmaz, öğrenmez, cahil kalır. Bu da ulemadan ayrılmaz. Dünya için ahiret için beraber çalışırlar. Mücadele-i hayatiyede birlikte bulunurlar.
Cenâb-ı Zülcelâl, Kur’ân-ı Kerim’de insanlığa rehber olarak gönderilen peygamberlerin dört ana vazifesinin olduğunu bizlere bildirmektedir. Bu vazifeler şunlardır: Tilâvet-i Kur’ân: Kur’ân okumak. Ta‘lîm-i Kitâb: Kur’ân-ı Kerîm’i öğretmek. Ta‘lîm-i Hikmet: Hikmeti öğretmek. Tezkiye-i Nefs: Nefsi temizleyip arındırmak.
Hep merak ederim; Hz. Peygamber’i (s.a.v) ve kutlu arkadaşlarını görenlerin ve onları yakından tanıyanların pek çoğu İslam’a girmişken bizleri görenler ve bizleri tanıyanlar neden İslam’a yaklaşamıyorlar? Rakamları hızlıca hatırlayalım: Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz tebliğe başladığında yeryüzünde Müslümanların sayısı sadece bir kişi idi. Hira’dan inerken kendisinin dışında Müslüman yoktu yeryüzünde. Mekke’ye inip evine ulaştığında Müslüman sayısı ikiye […]
Kur’ân-ı Kerîm’de iki yerde “Razı olacağın salih amel yapmamı ilham et!”[1] diye geçmektedir. Demek ki görünüşteki salih amel, gerçek salih amel değildir. Gerçek salih amel, görünüşte salih gibi olan değil; kalpte ihlâsın bulunduğu, riyanın, gösterişin, desinler ve duysunlar düşüncesinin bulunmadığı, sırf Allah rızası için yapılan, Allah’ın razı olduğu ameldir.
عَنْ مَحْمُودِ بْنِ لَبِيدٍ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: «إِنَّ أَخْوَفَ مَا أَخَافُ عَلَيْكُمُ الشِّرْكُ الْأَصْغَرُ» قَالُوا: وَمَا الشِّرْكُ الْأَصْغَرُ يَا رَسُولَ اللهِ؟ قَالَ: «اَلرِّيَاءُ، يَقُولُ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ: إِذَا جُزِيَ النَّاسُ بِأَعْمَالِهِمْ: اذْهَبُوا إِلَى الَّذِينَ كُنْتُمْ تُرَاءُونَ فِي الدُّنْيَا فَانْظُرُوا هَلْ تَجِدُونَ عِنْدَهُمْ جَزَاءً» […]
Bismillâhirrahmânirrahîm Elhamdülillahi Rabbi’l-âlemîn. Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ Rasûlinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Riya; lügatte, gösteriş yapmaya denir. Istılahta manası ise; ibadet ve itaati Allah’tan başkasını murad ederek yapmaktır ki buna küçük şirk de denilmektedir. Şirk iki türlüdür. Biri, insanı İslam milletinden çıkaran büyük şirk ki, bu, Allah ile beraber başka ilahlar edinip onlara tapmaya […]
Nebevî Rehberlik İman, ibadet ve ahlak yanında; hukuk, iktisat, siyaset, savunma, eğitim, psikoloji ve benzeri farklı alanlarda her biri birer ideal nebevî ölçü olan hadîs-i şerîfler, Rahmet Peygamberi’nin müstesna yorumları ve eşsiz hayatî uygulamalarıdır.
Meşhur bir sorudur: “Çok gezen mi yoksa çok okuyan mı bilir?” Bu soruya verilen bir cevap çok hoşuma gider: “Çok okuyup gezen bilir!” Evet gezginlik bir merak, onun da ötesinde bir kültürdür. Tabii ki maddî imkân da işin içerisindedir ama en başta gelen şart, merak ve gezgin kültürüne sahip olmaktır.