Meşhur bir sorudur: “Çok gezen mi yoksa çok okuyan mı bilir?” Bu soruya verilen bir cevap çok hoşuma gider: “Çok okuyup gezen bilir!” Evet gezginlik bir merak, onun da ötesinde bir kültürdür. Tabii ki maddî imkân da işin içerisindedir ama en başta gelen şart, merak ve gezgin kültürüne sahip olmaktır.
Talebelerime ve dostlarıma bu kültürü vermeye çalıştığımı herkes bilir. Yeni yerler tanımak ve insanlarla yakın ilişki kurmak, dostluk ve yakınlık köprülerinin inşasına da sebep olmaktadır. İnsanlar birbirlerini tanıdıkça daha sağlıklı bir iletişim ve değerlendirmelere sahip olmaktadırlar. Bu sebeple imkân ve zaman buldukça, eşimle birlikte yeni yerler görmek ve farklı insanlarla tanışmaya çalışmaktayız. Tabii ki, profesyonel fotoğraf çekme merakım bütün bunların üstünde gelmektedir. Fotoğraf, hatıraların sabitlenmesine, unutulmaktan kurtulmasına ve geleceğe bir hâfıza bırakılmasına vesile olmaktadır. Bu bakımdan fotoğraf çekmeyi ve usûlünce depolamayı önemsiyorum.
Ekim ayının başında yolumu Antakya’ya düşürdüm. Antakya, geçmişi olan şehirlerimizdendir. Anadolu’daki ilk İslâm mabedi olan Habîb-i Neccâr Camii bu şehrimizdedir. Asi Nehri, şehrin sembolüdür. Florası, yemekleri, farklı inanç ve mezhebe mensup insanların barış içerisinde yaşaması ile Hatay bir huzur beldesidir. Hatay, bilindiği gibi 1939 yılında Türkiye’ye katılmıştır.
Merkezde Habib-i Neccâr Camii’nden başka Ulucami, Affan Kahvesi, çarşıları, Mozaik Müzesi, Tıbbî ve Aromatik Bitkiler Müzesi, Saint Pierre Kilisesi, Kurtuluş Caddesi’nde Havrası, dar ve otantik sokakları, Defne Sabunu, geleneksel Hatay Sofrası ve çok çeşitli bitkilerden elde edilen yağlarıyla Antakya insanı cezbetmektedir. Defne Sabunu da Hatay ile özdeşleşmiş bulunmaktadır.
Hatay, insan ve inanç farklılıkları bir yana flora çeşitliliği ile de çok zengin bir şehrimizdir. Rengârenk çiçek ve bitki örtüsünü her mevsim görmek mümkündür.
Antakya, Kırıkhan, Reyhanlı, Samandağ görülmesi ve gezilmesi gereken yerlerdir. Buralarda tarihî mekânlar bir yana bitki örtüsünü çekerken bile heyecana kapılıyorsunuz. Fotoğraf çekmenin zevkine varıyorsunuz. Hele, Hatay mutfağı dillere destandır!.. Damak tadı, temizliği ve ucuzluğu Hatay mutfağının özelliğidir.
Kırıkhan’da Darb-ı Sâk’ın önemi XIX. asırda buraya Bâyezîd-i Bestâmi adına bir mescid ve makam yaptırılmasından gelmektedir. Bu sebeple binlerce insan buraya ziyarete gelmektedir. Yakın zamanda, Darb-ı Sâk etrafıyla birlikte ele alınarak restorasyon ve çevre düzenlemesi yapılmıştır. Mescid dışında bir köşede, Hatay’ın Türkiye’ye katılmasını sağlayan Sökmenoğlu ailesinin mezarları yer almaktadır.
Sanayisi ile İskenderun, Bâyezîd-i Bestâmi makamını barındıran Darb-ı Sâk Dağı ve Kırıkhan, Türkiye’nin tek Ermeni Köyü olan Vakıflı ve Samandağı görülmesi gereken bir yerdir. Vakıflı Köyü, tehciri kabul etmeyip buradan kalan Ermenilerin yaşadığı bir köy…
Hâsıl-ı kelâm, Hatay gezilmesi ve görülmesi gereken şehirlerimizdendir.
Fotoğraflar: Süleyman Berk*
* Doç. Dr., Yalova Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi.