NİYE YARATILDIM?
Allah Zülcelâl ve’l Cemâl Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerine ebedî hamdler, sayısız sonsuz şükürler olsun ki, bizlere nihayetsiz nimetler ihsan buyurmuş ve bize yarattığı varlıkların en faziletlisi olma şerefini bahşetmiştir.
Allah Zülcelâl ve’l Cemâl Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerine ebedî hamdler, sayısız sonsuz şükürler olsun ki, bizlere nihayetsiz nimetler ihsan buyurmuş ve bize yarattığı varlıkların en faziletlisi olma şerefini bahşetmiştir.
Bayram ferah ve sevinç günü demektir. Bayram günlerinde erken kalkmak, yıkanmak, misvaklanmak(yani dişleri temizlemek), gül yağı gibi temiz, güzel kokulu şeyler sürünmek, halince elbiselerin en güzelini giyinmek, Hâk Teâlâ’nın nimetlerine şükür için ferah ve sürûr göstermek, rast gelecek din kardeşlerine karşı güler yüzlü bulunmak, mümkün mertebe fazla sadaka vermek, bayram gecelerini ibadetle ihya etmek müstehaptır, güzeldir.
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
وَبِهِ التَّوْفِيقُ وَهُوَ الْمُسْتَعَانُ وَبِهِ الثِّقَةُ وَعَلَيْهِ التُّكْلاَنُ
الْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِ الْعَالَمِينَ
وعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمعِينَ
وَمَنْ تَبِعَهُمْ بِإحْسَانٍ إِلَى يَوْمِ الِّدينِ
Son yıllarda Türkiye’de yaşanan korkunç ahlakî yozlaşma, özellikle din ve dil alanına yansıyor. Dil alanındaki tedennî, sanal medyanın dipsiz kuyularında kaynayıp gidiyor, pek fark edilmeden Türkçe her geçen gün ölüme doğru gidiyor. Ancak din alanındaki tedennî, toplumu uçlara savuruyor. Bunun ana sebebi, peygamber varisi âlim ve şeyhlerin câmiye bağlı medrese ve tekke gibi kurumlar sayesinde yaşattığı “sünnet olarak din” anlayışının çözülmesi.
Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’in pek çok yerinde bizlere sabrın faziletinden bahsetmiş ve sabredenlerin mükâfatlandırılacağını vaat etmiştir.[1] Sabır denilince her ne kadar ilk akla gelen bela ve musibetlere karşı sabırlı davranmak olsa da kulluk gereği olan ibadetlerde ve itaatte sebat etmek de son derece mühim olup bela ve musibetlere karşı sabırdan ayrı değerlendirilemez. Zira imtihan olunmak üzere gönderildiğimiz dünyanın geçici nimetlerine aldanıp kulluk vazifelerimizden taviz vermeye başlarsak ebedi olan cennet yurdunu da basit dünya menfaatleri uğruna kaybetmiş oluruz.
Genel anlamda, meşakkatler karşısında metânetli bir duruş sergilemek şeklinde ifade edebileceğimiz sabır, Kur’ân’ı Kerîm’de yer alan en temel kavramlardan birisidir. Rabbimiz Allah (c.c), mü’minlere, dünya hayatında karşılaştıkları zorluklar karşısında sabretmeleri halinde iki cihan saadetine nail olacakları müjdesini vermektedir.
Daha fazlasını oku »Kur’ân-ı Kerîm’de Sabır ve Muvaffâkiyet Arasındaki İlişki
Kur’an’ımız ve Peygamber aleyhissalatu vesselam Efendimiz’in önümüze koyduğu Müslümanlığın içini dolduran, başka türlüsü olmaz diye önümüzde duran en önemli ibadetlerimizden biri sabırdır.
Kişi önce kendisine nasihat etmelidir. Kendisine nasihat etmeyenin başkasına nasihati tesirli olmaz. Her ne kadar kendisi, kendi nasihatini tutmasa bile başkasına uygun şekilde nasihat etme yükümlülüğünden kurtulamaz. Çünkü bilmek ayrı farzdır, bildirmek ayrı farzdır; nasihati kendisine yapıp nasihatin gereğiyle amel etmek ayrı bir görevdir; başkasına nasihat etmek ayrı bir görevdir.
Cenab-ı Hak insanı ruh ve bedenden müteşekkil bir varlık olarak yaratmıştır. Dolayısıyla bu iki parçanın çeşitli özellikleri insanda toplanmıştır. Ruh ve bedenin birbiriyle çelişen ya da çatışan hususiyetleri sebebiyle insan sürekli bir mücadelenin içerisinde bulunmaktadır. Bu özelliklerin dengede tutulması/itidal/adalet Allah’ın insana yüklediği vazifelerin başında gelmektedir. Nitekim Cuma hutbesinde sürekli okuduğumuz ayetin başında Cenab-ı Hak, mü’minlere şöyle hitap ediyor: “Muhakkak ki Allah, adaleti emrediyor.”[1]
Bizimle bağlantıları çok güçlü ve şehirlerimize çokça benzeyen nice ülkeler var ki ülkemizde tanınmaz bilinmezler. Gittiğimizde şaşırırız. Yabancı bir ülke beklerken Türkiye’nin bir şehrine geldik sanırız. Makedonya’nın Üsküp’ü, Kosova’nın Prizren’i veya Bosna-Hersek’in Travnik’i böyledir mesela. Oraya ayak basıp da karşısında minarelerle süslü bir Türk–İslam şehri bulan bizler buna hayretle sevinirken bir o kadar da buralardan habersizliğimize üzülürüz.
İnsanoğlunu bu dünyaya imtihan için gönderen Rabbimiz, ona ibadet etme, haramlardan kaçınma gibi çeşitli sorumluluklar yüklemiştir. Bu sorumlulukları yerine getirmesi esnasında önüne çıkabilecek engeller konusunda ona yardımcı olabilecek bazı görevler vermiştir.