Hamd ü senalar; kendi varlığından başka hiçbir varlık olmayan Allah Teâlâ (c.c) Hazretlerine olsun ki; hayatımızın devamı için dünyayı bir misafirhane olarak yarattıktan sonra bizlere varlık ihsan edip misafirhanesine kabul buyurmuştur.
Kategori: 2014/4 – 36
Muhterem Hocam, uygun görürseniz sohbetimize tedris hayatınızdan başlayalım istiyoruz. Tedris hayatınıza nasıl ve nereden başladınız, dinleyebilir miyiz? Altı yaşında Kur’an-ı Azîmuşşânı öğrenmeye başladık. Sonra da sırası geldi, hafızlığa başlattılar. Dokuz yaşında hafız olduk. Dokuz yaşımızdan sonra talime başladık. Sonra İstanbul’a geldik ve Gönenli Hocaefendi’ye talebe olduk. Talebe olduğumuzda biz hafızlığımızı bitirmiştik Gönen’de. Tahminen bir buçuk […]
Muhterem hocam, Efendimiz (s.a.v) hayatını cehaletle mücadele ile geçirmiş ve bu yolda elinden gelen gayreti sarf etmiştir. Kendisini bütün insanlığa “Ben cehaletle savaşmak için gönderildim.” diye tanıtmıştır. Ve bu savaşta kullanılacak olan en etkili silahın İLİM olduğunu bizlere her noktada ifade etmişlerdir. Efendimizin dâr-ı bekaya irtihalinden asırlar sonra O’na ümmet olabilme ümidiyle yaşayan bizler ilim […]
Hayat şartlarının ta bebeklikten itibaren her ferde birtakım nâiliyetler kadar mahrumiyetler ve külfetler de yüklediği malumdur. Bu külfetler ne kadar ağır olursa olsun onlara katlanıp isyan etmeyerek Cenab-ı Hakk’a karşı “rıza” halinde bulunabilmek dünyevî huzur ve sükûn için şarttır. Din, hayatı olduğu gibi kabul etmeyi emreder. Bununla beraber kabil-i ıslah olanları düzeltip iyileştirmek de dinin emirleri cümlesindendir. […]
Allah varlıklar âlemini yaratmış, insanı “halifetullah” kılmış (Bakara Suresi, Ayet 30) ve arz üzerinde ne varsa insanoğlunun istifadesine sunmuştur (Bakara Suresi, Ayet 29). Dünya hakimiyetini ise “sâlih”lere münasip görmüştür (Enbiya Suresi Ayet 105). Rabbimiz “mükerrem” sıfatla tavsif buyurduğu (İsra Suresi, Ayet 70) insana “kalb” denilen uzvu vermiş ve onu hem bedende hem ruhta baş kılmıştır. […]
Muhterem Hocam sohbetimize tahsil hayatınıza adım attığınız günlere giderek başlayalım. O dönemdeki imkânlar, hocalarınız… Bu hususlarda bizleri bilgilendirebilir misiniz? Evet. Of’un Ballıca (Melinos) köyünde ailenin tek erkek evladı olarak dünyaya geldim. Babam ilme ve ilim ehline hürmet ve hizmeti olan ve birçok müderris yetiştirmiş bir aileden geliyordu. Çok iyi derecede Arapça ve Farsça lisanlarını biliyordu. […]
TÜRKİYE’de bir müddetten beri Ehl-i Sünnet İslâmlığına sanki amansız bir Haçlı seferi açılmıştır. Kur’an’a, Sünnet’e, akla, vicdana, mantığa, sağduyuya uygun olan Sünnîlik baltalanmakta, bin türlü iftira atılıp hezeyanlar savrulmakta, yanıltıcı düşünce ve görüşlerin propagandası yapılmaktadır. Neler denmiyor ki.
Müslümanlar, Hakk’a iman edip, hak ve hakikati üstün tuttukları için, feraset, basiret ve cesaretle her daim uyanık olarak, batıla karşı nöbet tutarlar. Uyanık olanlar, ne kendilerinin aldatılmasına ne de başkalarının aldanmasına göz yumanlardır. Bu ise Hakk’ı üstün tutmakla, hakikati gözetmekle, ona karşı yapılacak taarruzlara karşı müteyakkız olmakla mümkündür.
Hocam sohbetimizin başında hayatınızın ilk günlerine gidelim. Sizden kısaca tarihçe-i hayatınızı dinlemek istiyoruz. İlim ehli bir ailenin evladı olarak dünyaya geldim. Annem ben küçük yaşta iken vefat ettiğinden bize hem annelik hem babalık yapan babam Yusuf Ziya Bey medrese tahsili yapmış bir hoca idi. Babam, memleketimiz Gülnar’da bir süre […]
Faydalı ve kalıcı olan ilim sadece ezberlenerek değil, aynı zamanda yaşanarak, özümsenerek, hayatın her safhasına hâkim kılınarak öğrenilen ilimdir. Çünkü hayatımızda istifadesi olmayan yani faydasız ilim, sinede bir yük, bir vebal, bir mesuliyettir.