İçeriğe geç
  • Nebevî Rehberlik

İman, ibadet ve ahlak yanında; hukuk, iktisat, siyaset, savunma, eğitim, psikoloji ve benzeri farklı alanlarda her biri birer ideal nebevî ölçü olan hadîs-i şerîfler, Rahmet Peygamberi’nin müstesna yorumları ve eşsiz hayatî uygulamalarıdır.

İnsanlığa dünya ve ahiret saadeti için gerekli ilke ve ölçüleri gösteren Peygamberimiz sallallâhu aleyhi vesellem, manevî rehberlik yanında vücut sağlığı, şifa vesileleri ve tedavi metotları ile ilgili uyarı ve tavsiyeleriyle de yol göstermiştir.

  • Tıbb-ı Nebevî Nedir?

Sevgili Peygamberimiz’in, sağlık, hastalık, koruyucu hekimlik, şifa duaları, şifalı bitkiler ve tedavi metotlarıyla ilgili tıbbî tavsiyelerine “Tıbb-ı Nebevî” denilmektedir.

Kütüb-i Sitte’de özellikle Kitâbü’t-Tıbb ve Kitâbü’l-Merdâ bölümlerinde bu konudaki hadislere yer verilmiştir. Tıbb-ı Nebevî başlığı altında Türkçe ve Arapça yirmi civarında müstakil kitap yazılmıştır. Bu konuda pek çok akademik makale bulunmaktadır.

Tıbb-ı Nebevî hadislerinde cahiliye döneminin yaygın batıl ve hurafe tedavi şekilleri reddedilmiş, tıp konusunda insanlık için ufuk açıcı tavsiyeler ortaya konulmuştur.

Tıbb-ı Nebevî ile ilgili sahîh ve makbul rivâyetlerde belirtilen sağlık tavsiyeleri ve tedâvi usullerinin yararları tarih boyunca açıkça görülmüştür. Bin dört yüz yıl önce ifade edilen bu gerçekler, bugün doğu-batı ilim dünyasında, Tıp Tarihi ile ilgili eserlerde hayranlıkla ve takdirle zikredilmiştir.

Tıbb-ı Nebevî hadisleri, modern tıbbî bilgilerle örtüşen, kimi tamamen vahiy mahsulü mucizevî ifadeler, kimi de vahiyle desteklenen ölçü ve tavsiyeler olarak değerlendirilmiştir.

Ancak her konuda olduğu gibi bu konuda da esas olan, sahih ve makbul hadislerin dikkate alınmasıdır. Peygamberimiz’in söylemediği şeyleri Onun adına nakletme cür’etini gösterenler, bu konuda en büyük günahlardan birini işlemiş olmaktadırlar.

Tıbb-ı Nebevî hadislerini iki ayrı kategoride değerlendirmek mümkündür:

Birinci Kısım: Vahye Müstenid Olan Tıbb-ı Nebevî Hadisleri

Vahye dayalı olan, vahiysiz bilinemeyecek olan Tıbb-ı Nebevî hadisleri, sağlık/hastalık konularında İslâmî yaklaşımı genel hatlarıyla ortaya koymakta, İslâm’ın ruh sağlığına önem verdiği gibi beden sağlığına da önem verdiğini göstermektedir. Bu çeşit hadisleri birkaç başlıkta toplamak mümkündür:

  1. İmanla İlgili Tıbb-ı Nebevî Hadisleri

Bu hadislere göre hastalığı indiren de şifasını indiren de Allah’tır. Her hastalığın devası ve şifa vesilesi indirilmiştir. Dolayısıyla mü’min kul, tedâvi olacak ama şifayı Allah’tan bekleyecektir. Şifa veren ancak Allah’tır. Allah dilemedikçe hastalık bir başkasına bulaşmayacaktır. Hastalıklar, Allah tarafından bir imtihan ve ecir vesilesi olacak, sabreden kazanacak, isyan eden kaybedecektir. Allah, musibet ve hastalığı hayır dilediği kimselere verir. Zira hastalık sebebiyle mü’min kulun günahları, sonbaharda ağaç yapraklarının döküldüğü gibi dökülecektir. Hastalığın acısından dolayı ölüm temenni edilmemelidir. Çok çok acı veren veya şifası ve devası umulmayan hastalıklarda en son söylenecek şey: “İki şifadan birini ver Ya Rabbi!..” denilmesidir.

İki nimet vardır ki, bu iki nimeti değerlendirme konusunda pek çok kimse aldanmıştır. Bu iki nimetten biri sağlık, diğeri boş vakittir.[1]

Allah hiçbir hastalık indirmemiştir ki, onun şifasını indirmiş olmasın.[2]

Müslümana isabet eden hastalık veya başka sıkıntı yoktur ki, -sonbaharda- ağacın yapraklarını döktüğü gibi, Allah -bu sebeple- onun günahlarını dökecek olmasın.[3]

2. Helâl ve Haramla İlgili Tıbb-ı Nebevî Hadisleri

Bu hadislerde tedavi olma emredilmiş, sar’a hastalığı gibi tedavisi güç hastalara sabır tavsiye edilmiştir. Haram maddelerle tedavi nehyedilmiştr. Bu hadislere göre tedaviden ücret alınması caizdir. İslâm fıkhına göre doktorla hastanın aynı cins olması tavsiye edilmekle beraber zarurî durumlarda kadın, erkeği, erkek, kadını tedavi edebilir. Gayr-i Müslim doktora tedavi olunabilir. Ama hastalık ibadetle ilgili ise mütehassıs Müslüman doktorun görüşü geçerlidir. İleri derecede şeker hastalığı (diyabet) bulunan kimse, oruç tutup tutmama konusunda oruç tutan uzman doktorun görüşüne uyacaktır.

3. Dua İle Tedavi Konusundaki Tıbb-ı Nebevî Hadisleri

Şifa Sûresi olarak adlandırılan Fatiha Sûresi, akrep ve yılan ısırmasında tedavi vesilesi olarak okunmuştur. Hastanın kendisine dua okuması ya da ziyaretçilerin ve refakatçilerin hastaya dua okuması tavsiye edilmiştir. Göz değmesi ve büyülenme durumlarında dua okunması tavsiye edilmiştir. Hayatı bereketlendiren duaların hasta olsun-olmasın herkese maddî-manevî tesiri, inkâr edilemeyecek bir hakikattir.

Osman b. Ebi’l-Âs radıyallâhu anh, Müslüman olduğundan bu yana vücudunda hissettiği bir rahatsızlıktan dolayı Allah Rasûlü’ne şikâyette bulundu. Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi vesellem ona şu tavsiyede bulundu: “Vücudunda acı duyduğun yere elini koy. Üç defa Bismillah de ve sonra yedi defa şu duayı oku: (Eûzü billâhi ve kudretihi min şerri mâ ecidü ve ühâzir.)” Mânâsı: Şu anda hissettiğim ve kurtulmak istediğim bu hastalığın şerrinden Allah’a ve Onun kudretine sığınıyorum.[4]

Hz. Âişe radıyallâhu anhâ validemiz anlatıyor: “Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem, ölüm hastalığında Felak ve Nâs Sûrelerini kendi ellerine okur, ellerini yüzüne sürerdi. Hastalığı ağırlaştığında bu sûreleri ben okur, bizzat Onun elini mübarek olduğu için yüzüne sürerdim.”[5]

Cebrail aleyhisselâm, Peygamberimiz’e geldi ve “Ya Muhammed! Hasta mı oldun?” dedi. Peygamberimiz: “Evet.” deyince Cebrail aleyhisselâm Ona şu şifa duasını okudu: “Bismillahi Erkıyk, min külli şey’in yü’ziyk, min şerri külli nefsin ev aynin hasid. Allahu yeşfiyk. Bismillahi Erkıyk.Mânâsı: Allah’ın adıyla sana okuyorum. Sana eziyet veren her şeyden, her candan ve kıskançlıkla bakan her gözden Allah sana şifa versin. Allah’ın adıyla sana okuyorum.[6]

Hz. Âişe radıyallâhu anhâ annemiz anlatıyor: “Peygamberimiz, ailesinden bir hasta olduğunda sağ eliyle üzerini sıvazlar ve şu duayı okurdu: “Allahümme Rabbe’n-Nâs. Ezhibi’l-be’s. İşfihi ve ente’ş-şâfî. Lâ şifae illâ şifauk. Şifaen lâ yügâdiru sekamâ. Mânâsı: Allahım!.. Ey insanların Rabbi!.. Bu hastadan sıkıntıyı gider. Ona şifa ver. Şifa verecek olan ancak Sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Hiçbir hastalık bırakmayan bir şifa ile şifa ver.[7]

4. Genel Sağlık Kuralları ve Koruyucu Hekimlikle İlgili Hadisler

Vücut ve elbise temizliği, yemekten önce ve sonra ellerin yıkanması, misvak kullanılması, bulaşıcı hastalık bulunan yere girilmemesi, bulaşıcı hastalık bulunan yerden çıkılmaması, karantina uygulanması, az yemek, tırnak kesmek, taharet almak, ayakta küçük su dökmemek gibi rivâyetlerle bu konuda gerçekten önemli medenî ve ahlakî ölçüler ortaya konulmuştur.

Ümmetime zorluk olacağını bilmesem, her namaz öncesi misvakla dişlerini fırçalamalarını kesinlikle emrederdim.[8]

Allah’ın izni olmaksızın- Hastalık bulaşmaz. Kuşun uğursuzluğu, baykuşun uğursuzluğu, Safer ayı uğursuzluğu yoktur. Cüzamlıdan aslandan kaçar gibi kaç.[9]

Sakîf kabilesinden Medine’ye gelen grup arasında cüzamlı bir adam vardı. Peygamberimiz -hastalığının kimseye bulaşmaması için- ona birini göndererek; “Biz senin bey’atini kabul ettik. Evine dönebilirsin.” dedi.[10]

“(Bulaşıcı hastalıklardan) Tâûn, Allah’ın kullarından bazı kimselere (önceki ümmetlere) verdiği bir azap örneğidir. Bir yerde böyle bulaşıcı bir hastalık olduğunu duyduğunuzda oraya girmeyin. Sizin bulunduğunuz yerde çıkarsa oradan kaçmayın.[11]

Karın ağrısından ve bulaşıcı hastalıktan ölen kimse, şehit (hükmünde) dir.”[12]

İkinci Kısım: Beşerî Uygulamalarla İlgili Ama Nübüvvetle Desteklenmiş Tıbb-ı Nebevî Hadisleri

Aslında tarihî, mahallî ve beşerî unsurları ihtiva etmekle beraber Peygamberimiz sallallâhu aleyhi vesellem tarafından te’yid edilen bu çeşit rivayetler iki ana başlıkta değerlendirilebilir:

  1. Şifalı Bitkiler ve Yiyeceklerle İlgili Tıbb-ı Nebevî Hadisleri

Bu rivayetlerde çörekotu, ud-ı hindî, kimyon gibi bitkilerle bal, hurma, telbine çorbası, tirid gibi yiyeceklerle ilgili tavsiyeler zikredilmektedir. Bağışıklık sistemini güçlendirme üzerine kurulan gıda maddeleriyle tedavi ve bitkisel tedavi (filoterapi), günümüzde giderek büyük önem kazanmaktadır.

Üç şeyde şifa vardır: Bal içmek, kan aldırmak ve ateşle dağlamak. Ama ben ümmetime ateşle dağlamayı yasaklıyorum.[13]

Ölüm hariç, hiçbir dert yoktur ki, çörekotunda ona karşı bir şifa olmasın.[14]

Zemzem, aç kimseye gıda olur, hastaya şifa verir.[15]

Mantar, kudret helvası gibidir. Mantar suyu göze şifadır.[16]

Zeytinyağını yiyiniz. Onunla yağlanınız. Zira o, mübarek bir ağaçtandır.[17]

2. Eski Tedavi Usûlleri İle İlgili Tıbb-ı Nebevî Hadisleri

Bu rivayetlerde Araplar arasında veya eski toplumlarda yaygın olan hacamat (kan aldırma) gibi bazı tedavi usulleri tavsiye edilmiş, dağlama gibi bazı eski tedavi usulleri nehyedilmiştir.

Size şu ud-ı hindi’yi (öd ağacını) tavsiye ederim. Zira onda yedi türlü şifa vardır. Boğaz hastalığına karşı buruna damlatılır. Zatülcenb’e karşı ağızdan verilir.[18]

Sinameki otundan ve baldan yararlanın. Çünkü bu ikisinde ölüm hariç her derde şifa vardır.[19]

Hz. Âişe radıyallâhu anhâ validemizin ailesinden biri öldüğü zaman kadınlar toplanmış, sonra herkes dağılıp da sadece ailesi ve en yakınları kaldığında Hz. Âişe validemiz -kepekli arpa unundan- telbine çorbası yapılmasını istemişti. Arpa unu pişirilmiş, tirit -et suyu- ilâve edilmiş, üzerine telbine -kepekli arpa unu- dökülmüş, sonra da şöyle demişti: “Buyurun, yiyelim. Zira ben Allah Rasûlü’nün şöyle buyurduğunu işittim: “Telbine çorbası, hastanın kalbini dinlendirir ve üzüntüyü bir parça giderir.””[20]

Hadis âlimlerine göre -senedleri sahih olmak şartıyla- şifalı bitkiler ve eski tedavi usulleri ile ilgili Tıbb-ı Nebevî hadisleri, kaynakları beşerî veya mahallî olsalar bile nebevî kontrolden geçmiş, nübüvvet nuruyla tasdik edilmiş hadislerdir. Sahih veya makbul olma şartıyla aynen diğer hadisler gibi kabul edilir.[21]

  • Şifalı Bitkiler Hakkındaki Uydurma Hadisler

Maalesef tarih boyunca en çok hadis uydurulan konulardan biri “şifalı bitkiler” konusu olmuştur. Şifalı bitkilerle ilgili kitapların çoğunda pek çok uydurma hadis nakledilmektedir. Şifalı bitkiler ticaretinde daha fazla para kazanma arzusuyla hadis uydurmaktan çekinmeyenler olduğu gibi bu hadisleri bilerek veya bilmeyerek yayanlar da çok olmuştur.  

Patlıcan, hangi niyetle yenirse o gerçekleşir.[22], “Mercimek, -sonuncusu Hz. İsa olan- yetmiş peygamber diliyle takdis edilmiştir.[23], gibi uydurma hadisler; muhaddisler tarafından şiddetle reddedilmiş, kesinlikle kabul edilmemiştir.

Şifalı bitkiler ve tedavi usûlleri konusunda halk arasında meşhur ama aslında Kur’ân ve Sünnetin özüne ve ruhuna taban tabana zıt olan nice yalan yanlış ifadeler hadis diye nakledilmiş, hayatlar acımasızca karartılmıştır. Dolayısıyla Tıbb-ı Nebevî hadisleri titizlikle incelenmeli, güvenilir hadis kaynaklarından alınmayan, sahih ve makbul olmayan hadisler nakledilmemeli, halk arasında meşhur olsa bile hadis diye nakledilen asılsız sözler dikkate alınmamalıdır.

  • Şifa Allah’tandır

Mü’min kul olarak şifa için gerekli her çeşit tedavi yollarına ve tıbbî vesilelere başvuracağız; ilaç, hap, şurup, ameliyat, tıbbî müdahale, bitkisel tedavi, manevî tedavî vb. ne gerekiyorsa yerine getireceğiz ama tam anlamıyla Allah’a güveneceğiz, şifayı Allah’tan bekleyeceğiz. Hz. İbrahim aleyhisselâm gibi; “Hastalandığımda bana şifa verecek olan, ancak Allah’tır.[24] diyerek Rabbimizden şifa ve âfiyet niyazında bulunacağız.

Rabbim hastalarımıza âcil şifa ve afiyet, hasta yakınlarına sabır ve metanet versin; doktor, hemşire, sağlık memurları ve sağlık yetkililerine bol ecir ve mükâfat ihsan eylesin.

Allahım!.. Senden faydalı ilim, bol ve helâl rızık, her türlü dert ve hastalıklara karşı şifa istiyoruz.

* Doç. Dr., Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniv. İslâmî İlimler Fak. Hadis Anabilim Dalı Öğ. Üyesi,  halilkutlay@hotmail.com

[1] Buhârî, Rikak 1, hadis no: 6412.

[2] Buhârî, Tıb 1, hadis no:  5678.

[3] Buhârî, Mardâ 13, hadis no: 5660.

[4] Müslim, Selâm 24, hadis no: 2002.

[5] Buhârî, Tıb 32, hadis no: 5735.

[6] Müslim, Selâm 16, hadis no: 2186.

[7] Buhârî, Tıb 38, hadis no: 5743.

[8] Buharî, Temennî 9, hadis no: 7240.

[9] Buhârî, Tıb 19, hadis no: 5707.

[10] Müslim, Selâm 36 hadis no: 2231.

[11] Müslim, Selâm 32, hadis no: 2218.

[12] Buhârî, Tıb 10, hadis no: 5733.

[13] Buhârî, Tıb 3, hadis no: 5680.

[14] Müslim, Selâm 29, hadis no: 2215.

[15] Tayalisî, Müsned: s. 377; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid: 3/286.

[16] Buhârî, Tefsir, A’râf Sûresi 2, hadis no: 4639; Müslim, Eşribe 28, hadis no: 2049.

[17] Tirmizî, At’ıme 43, hadis no: 1852; Nesaî, Velîme 60, hadis no: 6669; Hâkim, Müstedrek: 2/432.

[18] Buhârî, Tıb 10, hadis no: 5692.

[19] İbn Mâce, Tıb 9, hadis no: 3457; Hâkim, Müstedrek: 4/201.

[20] Buhârî, At’ıme 24, hadis no: 5417.

[21] Bu konudaki farklı görüşler için bkz. Hikmet AKPUR “Tıbb-ı Nebevî Hadisleri Vahiy midir?” Rıhle dergisi, sayı 14; https://www.academia.edu/7053647/T{e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}C4{e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}B1bb{e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}C4{e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}B1_Nebevi_Hadisleri_Vahy_midir

[22] Aliyyü’l-Karî, Uydurma Olduğunda İttifak Edilen Hadisler, s.101 hadis no: 75 İnkılab Yay. İstanbul, 2015.

[23] Aliyyü’l-Karî, a.g.e, s.185 hadis no: 212.

[24] Şuarâ: 80