İçeriğe geç
Anasayfa » AZILI DÜŞMANIMIZ ŞEYTAN

AZILI DÜŞMANIMIZ ŞEYTAN

“Ey insanlar! Allah’ın va’di gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o çok aldatıcı (şeytan) da sizi Allah (ın hilmi ve imhâli) ile (affına güvendirerek) kandırmasın.

Çünkü şeytan,sizin düşmanınızdır. Siz de onu düşman sayın. O, kendi taraftarlarını ancak alevli cehennemin ehlinden olmaya çağırır.”

Müslümanların görünen ve görünmeyen düşmanları vardır. Görünen düşmanları; kâfirler, zalimler, fasıklar, münafıklar ve benzeri azgın kimselerdir. Görünmeyen düşmanlar ise, kötülüğü emreden nefis ile şeytandır.

Allah (c.c) bütün düşmanlara karşı biz müslümanları uyarmaktadır. Maddi ve manevi alacağımız tedbirleri ve yapacağımız işleri bize bildirmiştir. Örnek ve önder olarak da bize Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’yı göndermiştir.

Kibir ve gurur yüzünden, Allah (c.c)’ın bir emrini yani Hz. Âdem (a.s)’e secde emrini yerine getirmeyip isyan eden, suçu kendinde görmediği için de ebedi lanete uğrayan şeytan, en amansız düşmanlarımızdandır. Cin ve insan taifesinden tüm askerleri ile Müslümanlara saldırmaktadır. Babamız Âdem (a.s)’e Allah (c.c)’ın bir yasağını işletmek suretiyle cennetten çıkmasına sebep olmuştur. O gün bu gün, bütün gücüyle insanlığı cehenneme düşürmek için çalışmaktadır. Asıl hedefi kalplerdeki imanı yok etmek ve insanı ebedî cehennemlik yapmaktır. Bunu başaramazsa en azından insana Allah’ın yasaklarını işletip emirlerini terk ettirmek suretiyle ebedî olmasa da belli bir süre cehennemde yanmasını sağlamaktır. Kâfirlerin de Müslüman olmaması için elinden geleni yapmaktadır. Ayrıca kâfirleri müslümanların aleyhinde kışkırtmakta, özellikle ahlâk bozan yayınları teşvik etmektedir. İslam ülkelerinde, Allah’ın hükümlerinin hâkim olup müslümanların inançlarına göre yaşama imkânı bulamamaları için, işbirliği içinde olduğu insan şeytanlarını harekete geçirip her türlü baskı ve sindirme politikalarını tatbik etmektedir.

Şeytan, çok sinsi bir düşmandır. İnsana sürekli dost olarak görünmektedir. Düşmanlığını devamlı gizlemektedir. İnsana verdiği vesveselerle daima onun mutluluğunu arzu ettiğini hissettirmektedir. Allah’ın yasaklarını insana işletirken bunu zevk ve mutluluk adına yaptırmakta çağdaş modern ve demokrat olmanın gereği olarak göstermektedir. Biraz daha ileri giderek “hukukun üstünlüğünün!” sağlanabilmesi için, her türlü baskı ve zulmün meşru olduğu hissini vermektedir. Henüz imanlarını alamadığı müslümanları, Allah (c.c)’ın affına güvendirerek haramları işletmekte ve Allah’ın emirlerini terk etmeye sürüklemektedir. Kâfirler gibi yaşamayı Müslümanlara tatlı ve hoş göstermektedir. Asıl hedefi bir zaman sonra, bu haramların Müslümanlar tarafından helal görünmesini sağlamak, Allah’ın emirlerinin de hafife alınmasını temin etmek suretiyle onları da kâfirler topluluğuna katıp top yekûn cehenneme sürüklemektir. Allah (c.c) şeytan ve askerlerinin şerrinden bütün müslümanları muhafaza eylesin! Âmin!

Şimdi konuyla alâkalı A’raf süresi 11. ayeti kerimeden 27. ayeti kerimeye kadar olan bölümün mealini hep beraber dikkatli bir şekilde okuyalım:

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Âdem’e secde edin! diye emrettik. İblisin dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı.

Allah buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir? (İblis): Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi.

Allah: Öyle ise, “İn oradan!” Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık! Çünkü sen aşağılıklardansın! buyurdu.

İblis: Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver, dedi.

Allah: Haydi, sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu.

İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.

“Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!” dedi.

Allah buyurdu: Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!

(Allah buyurdu ki): Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşip dilediğiniz yerden yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın! Sonra zalimlerden olursunuz.

Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedi kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi.

Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti.

Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerine örtmeye başladılar. Rableri onlara: Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nida etti.

(Âdem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.

Allah: Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme ve faydalanma vardır, buyurdu.

“Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve orada (diriltilip) çıkarılacaksınız.” dedi.

Ey Âdem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi. Süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi… İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi).

Ey Âdem oğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık.”

Görüldüğü gibi şeytan kendi kafasına göre mantık yürütüp, ateşten yaratılan bir varlığın topraktan yaratılan bir varlıktan üstün olduğu kanaatine varıp, üstün olan varlığın düşük olan varlığa saygı göstermesinin doğru olmadığı hükmüne varmıştır. Bu yanlış düşünce onu Allah (c.c)’a itaatsizliğe sevk etmiştir. Suçlu olduğunu itiraf edip Allah (c.c)’tan af talep edecek yerde “Öyleyse beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları (insanları) saptırmak için senin doğru yolunun üstünde oturacağım” diyerek bu hadisede sorumlu olarak Allah (c.c)’ı göstermeye çalışmış, kendini beğenme, kibir ve gurur yüzünden ebedi lanete uğramıştır.  Aynı şekilde günümüzde Allah’ın dini İslam’ı kabul etmeyenler, kendi koydukları hükümleri, Allah’ın hükümlerinden üstün görenler şeytanın saplandığı bataklığa saplanmışlardır. Kâinatı ve insanı yaratan Allah (c.c)’ın hükümlerinden daha güzel kim hüküm koyabilir? Beşeri sistemlerin bugün insanlığı ne hale getirdiğini hep beraber müşahede ediyoruz.

Hz. Âdem (a.s) ve hanımı Havva validemiz kusuru kendilerinde görüp tevbe ettikleri için, her ne kadar cennetten çıkarılıp dünyada uzun zaman çile çekmiş olsalar bile sonunda Allah’ın (c.c) affına mazhar olmuşlardır.

Allah (c.c)’ın bir emrini yerine getirmeyen şeytanın ebedi cehennemlik olması, bir yasağını işleyen Âdem (a.s) ve Havva validemizin cennetten çıkarılmaları bizi son derece düşündürmelidir. Allah’ın emir ve yasakları konusunda çok dikkatli olup, asi olmamalıyız. Bir günah işleyecek olsak derhal tevbe etmeliyiz. Çünkü Allah (c.c)’ın yasaklarını basite alıp işlemek, emirlerini hafife alıp terk etmek, insanı İslam dairesinin dışına çıkarır.