İçeriğe geç

“Belimizi Doğrultacak Birkaç Lokma İle” Yetinmek

Hastalarımızın bir kısmı belli bir yaştan sonra eskisi kadar çok yemek yemediği halde kilo almaktan veya aldığı kiloları verememekten şikâyet ederler. Sık kullanılan bir deyimle «su içseler kilo aldıklarını» ifade ederler. Şişmanlık -tarihi belgelerden anladığımız kadarıyla- çok eski zamanlardan beri var olan bir durum. Ancak tarihin seyri içinde yalnızca az sayıda insanı etkileyen ve çoğu zaman bir kozmetik sorun şekilde algılanan şişmanlık günümüzde artık insan sağlığını ciddi şekilde tehdit eden bir salgın hastalık halini aldı. Bugün bizim gibi ülkelerde halkın yaklaşık üçte biri şişman ve bunun sonucu şişmanlığın neden olduğu hastalıklarda önemli oranda artış var. Bu durum hem sağlık harcamalarını aşırı derecede arttırıyor, hem de insanların yaşam kalitesini ciddi şekilde bozuyor.

Şişmanlığın artmasının tabii ki çok farklı nedenleri var, burada bunlar içinde en önemlilerinden biri olan insülin direnci konusunu tartışacağız. İnsülin normal şartlarda pankreas bezinden salgılanarak besinlerle alınan glikozu hücre içine sokan, yani kan şekerini normale düşüren hormondur. İnsülin direnci ise, kan şekeri normal olmasına rağmen insülin hormonunun normalden fazla salgılanması anlamına geliyor. Genetik faktörler, hareketsizlik, şişmanlık veya yaşın ilerlemesi sonucu insülin hormonuna karşı biyolojik cevapsızlık gelişiyor.

İnsülin direncinin organlarımız üzerine çok farklı zararları var. Karaciğer yağlanması yapıp siroza bile neden olabiliyor. Kan yağlarını bozuyor; koroner kalp hastalıklarını, tansiyon ve diyabeti tetikliyor. İnsülin direnci olanlar beslenme alışkanlıklarında önemli bir değişiklik olmadığı halde kilo alıyor veya diyet yaptıkları halde kilo vermede zorluk yaşıyorlar.

Yine insülin direnci olanlar sık sık açlık-hipoglisemi (kan şeker düşmesi) atakları yaşıyorlar. Özellikle unlu ve şekerli yiyeceklerin (ekmek ve tatlılar gibi) alımını takiben hastada yorgunluk, uyku hali, sinirlilik ve yeme-içme krizleri gelişiyor. Hasta -sanki birisi yemeğini önünden kaçıracakmış gibi- hızlı yiyor, daha sonra ise çabucak acıkıyor. Geceleri uyanıp bir şeyler yemek zorunda hissediyor.

Özellikle yüksek kalorili yemeklerden 1-2 saat sonra gelişen bu kan şeker düşmesi (reaktif hipoglisemi) dönemi sırasında kişi ciddi hafıza problemleri bile yaşayabiliyor ki bazı hastalar bu hali “akıl durması” olarak tanımlayabiliyor.

İnsülin direncinin önlenmesi ve tedavisi için yapılacak şeyler arasında fizik aktivitenin arttırılması, beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi ve çeşitli ilaçların kullanımı var. Biz bu yazıda beslenme alışkanlıkları üzerinde durmaya çalışacağız. Öncelikle insülin ve diğer bazı hormonların çok salgılanmasına neden olan fazla yeme üzerinde duralım.

Bir kişi aşırı miktarda yemek yediğinde hem insülin salgılanması artıyor, hem de mide duvarının gerilmesi nedeniyle diğer başka hormonlar da fazla miktarda salınıyor. Bu durumda hasta kısa süre sonra tekrar bir şeyler yemek zorunda kalıyor ve kaçınılmaz olarak kilo alıyor. Bu nedenle ne olursa olsun tam olarak doymadan -yani mideyi doldurmadan- sofradan kalkmak gerekiyor. Yine yemeğimizi yavaş ve iyice çiğneyerek yediğimizde doyma sinyallerimize zaman kazandırmış oluyoruz.

Önemli bir diğer konu da glisemik indeksi yüksek yani kan şekerini hızlıca yükselterek aşırı insülin salgılanmasına yol açan gıdaların tüketilmemesi. Bilindiği gibi bugün tükettiğimiz ekmekler genellikle buğdayın kepeği ayrılarak yapılıyor ve çoğu zaman da içine beyazlatıcılar gibi çok çeşitli katkı maddeleri katılıyor. Öncelikle tükettiğimiz ekmek miktarını azaltmalı, dahası mutlaka doğal tam buğdaydan yapılan ekmekleri tercih etmeliyiz. Yine tükettiğimiz şeker miktarı da mutlaka azaltılmalı. Günümüzde gıda endüstrisi daha ucuz ve kullanışlı olduğu için genellikle mısır şurubundan elde edilen glikozu kullanıyor. Bu durumun da özellikle şişmanlığı artıran önemli bir faktör olduğu iddia edilmekte.

Özet olarak modern çağda insanoğlu kendisine gerekenden çok daha fazla gıda tüketmekte. Bunun doğal sonucu olarak da yaratılış icabı vücut fazla enerjiyi -gıdanın az olduğu ve zor bulunduğu kış mevsimi veya kıtlık zamanlarında kullanmak üzere- depolamaya çalışıyor. Malumunuz artık kış mevsiminde de gıda maddelerine ulaşmak çok kolay, kıtlık da olmayınca her yıl alınan fazla kilolar bir fasid daireye yol açarak sağlığımızın bozulmasına sebep oluyor. Şişmanlığı önlemenin ana yolu ise “belimizi doğrultacak birkaç lokma ile” yetinmek…

“Âdemoğlu karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır. Oysaki Âdemoğlu için belini doğrultacak birkaç lokma yeterlidir. Şayet mutlaka yemesi gerekiyorsa, o zaman (midesinin) üçte birini yemek, üçte birini su, üçte birini de nefes için ayırsın.1

Rasûlullah Efendimizin yanında bir adam çok yediğinden dolayı geğirdi. Rasûlullah Efendimiz: “Geğirmeyi kes! Dünyada en çok doyanlar kıyamet günü en uzun süre aç kalacaklardır.” buyurdu.2

“Mü’min, bir mideyle (bir kişilik) yer (içer), kâfir ise yedi kişilik yer (içer).”3 i


1 Tirmizî, Zühd, 47

2 Tirmizî, İbn Mâce

3 Buhârî, Et‘ıme, 12