İçeriğe geç
Anasayfa » CİHAD – M. Zahid KOTKU (r.a)

CİHAD – M. Zahid KOTKU (r.a)

Ümmetin en birinci vazifesi, peygamberinin yolunu takip etmektir. Nasıl ki, o icâb ettiğinde evini, yurdunu, vatanını terk edip hicret ettiyse, ümmetine düşen vazife de, evvelâ masiyetleri terk etmek, sonra icab ederse, dinini korumak için hicreti göze almaktır. Hâlbuki paralara ve servetlere esir olanlar için bunu yapmak pek mümkün olmaz. Çünkü ne parasını ne de mülkünü bırakabilir. Hele rahata fazla düşkün olduğu için, böyle sıkıntı ve külfetlere hiç katlanamaz. Hâlbuki cihad denilen mücadelede, baştan sona kadar sıkıntı ve meşakkat vardır.

Bunlara alışık olmayan insanlara muharebe ve mücahede çok zor gelir. O gibiler ancak, rahat, para ve keyfinin yerinde olmasına bakarlar. Dünyası elinden gitmesin de, dini giderse gitsin, hiç umurunda olmaz, işte o zaman zillet, esaret, meskenet yakasından yakalar ve dinine rücu’ etmedikçe bu fecaatten kendini kurtaramaz. Bizlerin böyle bir zillete düşmememiz için Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ne güzel irşadları vardır. Fakat dünyasına düşkün olanların kulakları duymaz ve gözleri görmez. Eğer bilmiş olsalar ki, Cennet’teki ufacık bir yer dünyaya ye bütün içindekilere bedeldir… Lâkin bilmezler. Bunun için hudutlarda düşman karşısında, İslâm’ın muhafazası için bir gün nöbet beklemek bile, dünya ve içindekilerden daha hayırlı olduğu bildirilmekle bizlere ne kadar güzel bir ders verilmektedir.

Allah’tan daima korku üzerine olunuz. Takva bütün hayırların câmi’idir. Cihada devanı eyle. Çünkü cihad müslümanlığm ruhbanlığıdır. Zikrullaha ve kitab-ı İlâhiyi okumaya devam eyle. Çünkü bu senin için yeryüzünde bir nur, semâda da, senin isminin anılmasına sebep olur. Dilini de tut. Ancak hayır söyle. Sen bu sebeple şeytana galip olursun.

Cihad, düşmanla dövüşmeye denir. Müslümanlıkta, hristiyan papazların yaptıkları gibi dağlara, kimsesiz yerlere çekilip sadece ibadetle meşgul olmak yasaklanmıştır. Müslümanlıkta ruhbanlık yoktur. Yani; hristiyanlar gibi bir kenara çekilip yalnızca ibadetle meşgul olmak bid’attır.

Bizde cemaat vardır. İbadetlerimizi cemaatla eda etmeye çalışırız. Ve onlardan daha çok sevap alırız. Müslümanlığın ruhbanlığı cihaddır. Cihad da, çok geniş manalı kelimedir.

Cihadda efdal olan Allah Teâlâ’nın zikrini dilinden bırakmayarak yapılan cihadlardır. Bu cihad, isterse düşmanla olsun, isterse nefsin ile olsun, daima Cenab-ı Hakk’ın ism-i şerifini anarak ve daima ondan yardım isteyerek cihada devam etmeli ki Hakk’ın yardımı olup muzaffer olasın, çünkü zafer ancak Hakk’ın yardımı ile olur.

Cihâdın en efdali ve Allah’a sevgilisi zalim bir imama yani bir hükümdara bir büyüğe karşı hak sözü söyleyebilmektedir ki, bu tam bir bilgi sahibi olabilmeye bağlıdır; yoksa başına belâyı satın almış olur. Sonra her amelin dâim ve devamlısı makbuldür. Bugün sofudur, yarın başka bir âlemdedir, bu hiç makbul bir amel değildir. Allah Teâlâ her iyi amelin devamlısını sever, onun için nefsi ile mücadele eden kimseler bu devamdan katiyyen yılmazlar, amellerin efdalinin devamlısı makbul olduğu gibi zikrullahın da devamlısı makbuldür.

Bir de hac vazifesini yapmış bir müslümanın, bir gazaya gitmesi kırk nafile hacca bedeldir. Yani, kırk kere hac etmiş kadar sevaba nail olur. Fakat farz olan haccını yapmamış ise, onun bir haccı kırk gazaya bedel olur.

Ey aziz kardeş! Sen bunlardan ibret al da vücut sağ iken, kuvvetin de yerinde iken Allah Teâlâ’nın emrine ve Rasûlullah Efendimizin de sünnetine iyi sarıl, Allah yolunda, Allah için dinin, vatanın, ırz ve namusunun muhafaza ve vikayesi için çok çalış, yorulma, bıkma, yılma. İyi bil ki Allah, dostlarının yardımcısıdır.

Harb gününde düşmanla karşılaştığı anda kaçmak hem günah-ı kebâirdendir, hem de en büyük tehlikelerdendir. Bir Müslüman, bir kâfirin, iki kâfirin karşısından kaçmaz, kaçtığı takdirde en büyük günahı işlemiş olmakla beraber devletine, milletine de en büyük fenalığı işlemiş olur. Üç kâfir karşısından da kaçmaz velâkin geri kuvvetlere iltihak için geri çekilir denmiş.

Müslümanlığın bekası ancak cihad iledir, onun için her müslümanın daha çocukluğundan itibaren atıcılık öğrenmesi sünnettir. Düşman karşısından kaçmak iman zafiyetinin alâmetidir. Ölüm bir keredir, ecel gelmedikçe ölüm olmaz. Hâlid bin Velid bir çok muharebelere girdiği halde, nihayet yatağında öldüğüne çok esef etmekte olduğunu muş’ir kitabesi humus büyük Camiindeki dikili ve çok uzun bir sütun üzerinde yazılıdır. Harpten kaçmak korkaklık alâmetidir ve dünyaya haris olduğunu ispat eder. Allah’a iman eden bilir ki, Allah’ın takdiri bozulmaz.

Allah Zülcelâl hazretleri, Kur’an-ı Kerim’inde, “Kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayın” buyuruyor.

Bir muharebede düşman, adet itibariyle Müslümanlardan çoktu. Buna rağmen Müslümanlar düşmanın karşısına çıktılar ve bir Müslüman mücâhid yalnız başına düşman saflarının içine daldı. Herkes hayret içinde birbirine, “Bakın şu adama, kendi eli ile kendini tehlikeye atıyor!” diye bağrıştılar. O zaman bizim bugün Eyyub Sultan diye bildiğimiz, Halid bin Zeyd hazretleri, hemen ayağa kalkıp uzunca bir konuşma ile yukarıdaki âyet-i kerîmenin nüzul sebebini anlattıktan sonra, “Asıl tehlike, malların muhafazası ve elden çıkmaması için gazayı terk etmektir” diye buyurdular. Kendileri de bu gazalar peşinde İstanbul’a kadar ihtiyar haliyle gelmiş ve burada, Allah Teâlâ hazretlerine teslîm-i ruh etmiştir. Amma bak bugün kabri, hiçbir sultana, padişaha, hükümdara nasip olmayan bir devlete ermiş, Müslüman, hatta Hıristiyanların bile ziyaretgâhı olmuştur. Binaenaleyh, bizler paraların peşinde koşup hileli ticaretler ve ziraatlarla uğraşıp, cihadı terk ettiğimiz zaman öyle bir zillete yakalanırız ki, tâ dinimizin emirlerine dönmedikçe, bu zillet ve meskenetten imkânı yok kendimizi kurtaranlayız. İşte tarihi aç da bugünkü dünya milletlerine bir kere bak. Cihadı terk eden kavmin azabı, bu sebepten umumi olur.

 

* Cihad, Seha Neşriyat