İçeriğe geç
Anasayfa » DİLİN ÂFETLERİ

DİLİN ÂFETLERİ

Tende can, dilde söz yaratan Allah’a hamd, Efendimiz Muhammed Mustafa’ya salât ve selâm olsun.

Söz, Allah Teâlâ’nın kelâm sıfatının insandaki bir tecellîsidir. Sözün aracı ise dildir. Dil de Allah Teâlâ’nın insanoğluna bahşettiği en büyük nimetlerdendir.

Dil; konuşma fonksiyonunu yüklenen, hançereden gelen sesleri insan iradesinin doğrultusunda anlaşılır kelimelere, cümlelere çeviren; insan iradesinin, aklının ve gönlünün tercümânı, hayra ve şerre alet olabilen pek mühim bir organdır. İnsan “konuşan” dili sayesinde diğer canlılardan ayrılır.

Dilin cirmi küçük; ama onu kullanmaktan meydana gelen kâr ve zararlar oldukça büyüktür. İmâm Gazzâlî (rh)’nin dediği gibi, “Küfür ve iman, dilin beyânı ile ortaya çıkar.” Allah’ın kelâmı onunla okunur. Zikir, tesbîh, tahmîd, emr bil-maruf nehy anil-münker onunla yapılır. Yine küfürler, lanetler, gıybetler, söz taşımalar, yalan ve dolanlar, yalan yere şahâdetler, emsâli birçok günah hep dilin kötü sözleri kullanmasının neticesidir.

Bu hususa işaret eden Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Âdemoğlu sabahladığında, bütün organlar hâl lisanı ile ona şöyle yalvarır: ‘Bizim hakkımızda Allah’tan kork. Zira biz seninle birlikteyiz. Sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Eğer sen saparsan biz de saparız.’”[1]

“Sizden biriniz, nereye varacağını kestiremediği Allah’ın rızâsına ait öyle hayırlı bir söz söyler ki, Allah Teâlâ ona, kavuşma günü olan kıyamet gününe kadar rızâsını yazar. Yine sizden biriniz nereye varacağını kestiremediği Allah’ın gazabına ait öyle şerli bir söz söyler ki, Allah Teâlâ ona, kavuşma günü olan kıyamet gününe kadar gazabını yazar.”[2]

“Kim bana iki dudağı arasını günahtan koruyacağına ve iki bacağı arasını (zinadan) koruyacağına kefil olursa ben de ona cennete kefil olurum.”[3]

“İnsanları en çok cennete sokacak olan, takvâ ve güzel ahlâktır. İnsanları en çok ateşe sokacak olan ise iki boşluktur. Onlar da, ağız ve edep yeridir.”[4]

İnsan, dile emir veren gönül ve akıl mekanizmasını çok dikkatli bir vaziyette kontrol etmek, dili kullanırken de çok dikkatli kullanmak zorundadır. Çünkü insanın saadet ve şekâveti buna bağlıdır.

Dilin âfetlerine gelince onlar da üç kısımdır.

a- Haram Olanlar:

  1. Küfrü gerektiren sözleri söylemek. Allah Teâlâ’ya, peygamberimize ve İslam dinine karşı insanı dinden çıkaran sözleri söylemektir.
  2. İffetli kadınlara zinâ iftirasında bulunmak, onlara “fâhişe” demek, çocuklara “veled-i zinâ” gibi sözleri söylemek. Bu şekil yapılan iftiralar hem günahtır hem de dünya hukûku noktasından had cezasını gerektirir.
  3. Yalancı şahitlik yapmak. Bu hem bir yalan olur hem de Müslümanların zararına sebeptir.
  4. Yalan yere Allah Teâlâ’nın adını, “vallâhi, billâhi, tellâhi” diye anarak yemin etmek. Nitekim bir rivayette Efendimiz (sav): “Yalan yere yemin etmek malı telef, memleketleri harab eder.”[5] Başka bir rivayette ise: “Yalan yere yemin taşı taş üstünde koymaz, memleketleri harap eder, kadın rahimlerini düğümler, nüfus sayısını azaltır.[6] diye buyurmuştur.”
  5. Allah Teâlâ’ya ve Rasûlullah’a karşı iftirada, yalan isnadında bulunmak. Allah Teâlâ’ya ait olmayanları, ona ait olarak göstermek ve Rasûlullah’ın söylemediği sözü “hadîs(-i şerîf)” diye nakletmek. Bunlar yalanların en kötüsüdür.

Ayet-i Kerime’de: “Dilinizin yalan yanlış vasıflandırmasıyla ‘Şu helaldir, bu haramdır.’ demeyin. Böyle yaparsanız Allah’a iftira etmiş olursunuz. Çünkü Allah adına yalan söyleyenler asla iflâh olmazlar.[7] buyrulurken, Rasûlullah (sav) Efendimiz de: “Kim bana kasden yalan uydurursa ateşteki yerine hazırlansın.”[8] buyurmuştur.

  1. Rasûlullah (sav)’ın ashâbına sövmek. Onlara lanet okumak da çok çirkin bir âfettir. Zira Rasûlullah (s.a.v): “Ashâbıma sövmeyin. Ashâbıma sövene Allah lanet etsin.[9] buyurmuştur. Hz. Âişe vâlidemize, Ebubekir ve Ömer Efendimize sövmek ise küfür sayılmıştır.”[10]
  2. Emr bil-maruf ve nehy anil-münkerin tersini yapmak. Yani iyilikleri yasaklamak, kötülükleri emretmek.
  3. Söz taşımak (nemîme). Onun sözünü buna, bunun sözünü ona götürmek suretiyle insanların arasını bozmaya çalışmak. Rasûlullah (s.a.v): “Söz taşıyan nemmâmlar cennete giremez.”[11] buyurmuştur.
  4. Kadın ve erkeklerin başkaları dinlesin diye şarkı türkü söylemeleri.
  5. Müslüman bir kişiye “kâfir” veya “imansız” demek.
  6. Kötülüğü ortaya çıkmamış birisinin gıybetini yapmak, onun arkasından hoşuna gitmeyeceği şekilde konuşmak. Efendimiz (sav): “Gıybet nedir bilir misiniz? diye sorunca, ashâb: “Allah ve Rasûlü bilir.” dediler. Rasûlullah da: “Hoşuna gitmeyeceği şekilde kardeşini anmandır.” diye buyurdu. Denildi ki: “Dediğimiz şey, kardeşimizde varsa nasıl olur? Peygamber Efendimiz de: “Eğer dediğiniz onda varsa, onu gıybet etmiş olursun. Eğer dediğiniz onda yoksa onu karalamış olursun.”[12] buyurdu.
  7. İnsanları alaya almak, onları küçük düşürecek sözler söylemek.
  8. Allah’tan başkası adına yemin etmek.
  9. Namazda az veya çok konuşmak. Bu namazı da bozar.
  10. Müslümana bedduada bulunmak. Şayet “kâfir” olarak ölmesi için beddua ederse bu küfür olur.
  11. Kâfir ve zalimlerin bekâsı için ve onların istekleri yerine gelsin diye duada bulunmak.
  12. Günah olmayan hususlarda yöneticilerin, kadıların, babaların, hocaların, kocaların, âlimlerin sözlerini reddetmek onlara muhalefet etmek ve karşılık vermek.[13]
  13. Masum insanlara lanet etmek (icmâ ile haramdır). Kâfir ve âsilere, zâlimlere, Yahudi ve Hıristiyanlara, fâsıklara, sûret yapanlara, şahıs tayin etmeden umumî olarak lanet etmek müstesnâdır.”[14]Mümine “Lanet olsun!” demek, onu öldürmek gibidir. Mümin ayıplamayı, lanet etmeyi, müstehcenliği ve şımarıklığı ahlâk edinemez.[15]
  14. Hakkı/hakikati iptal etmek için yanlışta ısrar ederek münakaşa ve cidâl yapmak.

b- Küçük Günah Olanlar:

  1. Musibet anında ve dünya menfaati için sesli ağlamak.
  2. İtikâflı olmayanların camii ve mescitlerde alış veriş yapmaları ve konuşmaları.
  3. Kâfir, zındık ve mürtetlere, onlar selâm vermeden selâm vermek.
  4. Cuma günü hutbe okunurken konuşmak (tesbih etmek, salâvat getirmek, emr bil-maruf yapmak da buna dâhildir).
  5. Ezan okunurken ve kâmet alınırken konuşmak.
  6. Aileyle ilişki halindeyken konuşmak ve gülmek.
  7. Kur’ân okunurken konuşmak. Ancak başkalarının meşguliyet alanlarında, evde, iş yerinde başkaları çalışırken onların dinlemeleri mümkün değilse aşikâre Kur’ân okuyanın kendisi günahkâr olur.
  8. Büyük ve küçük abdest bozana selâm vermek.
  9. Üçüncü bir kişinin yanında iki kişinin gizlice konuşmaları veya üçüncü kişinin anlamadığı bir dilde konuşmaları.
  10. Makamı düşük olanların ondan üstün olanların yanında, talebenin hocalarının yanında söze önce başlamaları.
  11. Kişinin kendine bedduada bulunması. “Allah belâmı versin!”, “Canımı, elimdekini avucumdakini alsın!”, “Beni yerlerde süründürsün!” gibi.
  12. Müslüman kardeşinin özrünü kabul etmeyip reddetmek.
  13. Günah olan şeylere izin vermek.

c- Mekruh Olanlar:

  1. Büyük ve küçük abdest bozarken ve tuvalette konuşmak.
  2. Zarûretsiz başkasının sözünü kesmek.
  3. İmsak başladıktan sonra namaz kılıncaya kadar zaruret olmadan konuşmak.
  4. Yatsı namazını kıldıktan sonra zaruret olmadıkça konuşmak. Zaruret/hâcet varsa konuşulabilir.
  5. Üstüne lazım olmayan sözleri (mâlâya’nî) konuşmak. Rasûlullah (sav): “Kişinin kendine lazım olmayanları (söz ve fiiliyâtı) terk etmesi İslâm’ının güzelliğindendir.”[16] diye buyurmuştur.

Buraya kadar sayılanların her biri dil afetlerindendir ki kimisinin zararı daha az, kimisinin ise daha fazladır. Bize düşense, bunların tamamından dili korumaktır. İnsanoğlu, dilini iyi şeylere kullanmaktan daha güzel bir iş; kötü şeylere kullanmaktan daha zararlı bir iş yapmamıştır. Yazı da aynı hükümdedir. Dilin nelerden korunması gerekiyorsa, yazının da onlardan korunması gerekir.

Dili yanlış olan şeylerden muhâfaza etmek için, insanın daima Allah Teâlâ’nın kontrolü ve gözetimi altında olduğunu bilmesi, amellerinin ve sözlerinin melekler tarafından tespit edildiğinin şuurunda olması lazımdır.

Kur’ân-ı Kerim’de: “Onun sağında ve solunda oturan, söz ve işlerini yazmaya memur iki alıcı melek bulunmaktadır. (İnsan) hiçbir söz söylemez ki yanında kendisini gözetleyen sözlerini yazan (melek) bulunmasın.[17] buyrulmaktadır. İnsanın hayır ve şer, hangi sözü ve hangi işi olursa olsun melekler onları yazarlar. Allah Teâlâ, meleklerin yazmasına ihtiyaç olmadan kulun bütün amellerini bildiği halde onları uyararak ve korkutarak, dillerine sahip olsunlar, düşünüp taşınsın da ona göre konuşsunlar diye iki meleğin hazır olduğunu bildirmiştir.

İnsan, emek çekerek işlediği güzel amellerin sevabını dilini kötüye kullanarak hebâ etmemelidir. Sevabı kazanmak zordur; ama onu korumak, kazanmaktan daha da zordur.

Yunus ne güzel demiş:

“Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı

Söz ola zehirli aşı, bal ile yağ ede bir söz.”

Vessâlatü vesselâmü alâ rasûlinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve âhiru davânâ eni’l-hamdü lillâhi rabbi’l-âlemîn.

 

[1] Tirmizî, Zühd, 60.

[2] Tirmizî, 4-559.

[3] Buhârî,  5-2376.

[4] Suyûtî, el-Camiu’l- Kebîr, 1-4590.

[5] Beyhakî, 10-35.

[6] Suyûtî, el-Camiu’l- Kebîr, 1-25647.

[7] Nahl; 16/116.

[8] Ahmed b. Hanbel, 1-165.

[9] Taberânî, el-Mucemu’l-evsat, 5 94.

[10] Gümüşhânevî, Necâtü’l-ğâfilîn, 4.

[11] Müslim, 1-70.

[12] Müslim, 8-21.

[13] Gümüşhânevî, Necâtü’l-ğâfilîn, 25. Metin ve hâmiş.

[14] Âfâtü’l-lisân fî da’vi’l-Kitâb ve’s-Sünne, 4-17.

[15] Taberânî, el-Mucemü’l-kebîr, 10-207.

[16] Tirmizî, Zühd, 11.

[17] Kâf; 50/17-18.