İçeriğe geç
Anasayfa » DİNLEME ÂDÂBI

DİNLEME ÂDÂBI

Âlimlerimizin sözlerine baktığımız zaman öğrencilerine yaptıkları tavsiyelerin başında “edep” ve “âdâb” gelmektedir. Hatta birçok âlim, ilimden önce edep öğrenilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Çünkü edeple öğrenilen ilim ömrümüze bereket katar, karşılaştığımız her türlü olayda bizim için yol gösterici bir ışık ve nur olur, önümüzü aydınlatır. Hem edep hem de ilim öğrenmenin yolu ise güzel dinlemekten geçer.

Günümüzde güzel ve etkili konuşma üzerine çokça yazılar yazıldığını ancak güzel ve etkili dinlemeye dair çok fazla bir şey yazılmadığını görüyoruz. Hâlbuki konuşmadaki usûl kadar dinlemedeki usûl de önemlidir. Âlimlerimize göre ilim öğrenmenin birinci kuralı susmak, ikinci kuralı ise dinlemektir.[1]

Konuşan Kimseye Dönmek

Dinlemenin ilk adımı karşımızdaki kişi, bize seslendiğinde ya da bizimle konuşurken ona bütün bedenimizle dönmektir. Bu, Peygamber Efendimiz’in ﷺ sünnetidir. Çünkü birisi Efendimiz’e ﷺ seslendiğinde, ona sadece başını çevirerek bakmaz, bütün vücuduyla dönüp bakardı.[2] Biz davranışlarımızda Efendimiz’in ﷺ sünnetini takip edersek hem birçok insanın gönlünü kazanmış oluruz hem de manevî hayırlara ulaşırız.

Sözü Kesmemek

Dinlemek insana iki fayda sağlar. Hem konuşmadığı için hatadan korunmuş olur hem de yeni bir şey öğrenme imkânı bulur. Özellikle de âlimleri dinlemek bize birçok hayır kapısını açar. Bu konuda Hz. Hasan 4, oğluna şu tavsiyede bulunmuştur:

“Oğlum! Âlimlerle oturduğun zaman konuşmaktan ziyade dinlemeye istekli ol. Güzelce susmayı öğrendiğin gibi güzelce dinlemeyi de öğren. Konuşmasını bitirene kadar, velev ki uzasa, kimsenin sözünü kesme.”[3]

Bu konuda dikkat edilecek bir husus da bir hocamız ya da bir başkası insanlara konuşurken bizim bildiğimiz bir şeyi dahi anlatsa dinleme nezaketini göstermeli, sözünü kesmemeliyiz.

Bu konuda belâgatiyle ünlü hatip Hâlid b. Safvân (ö. 135/752) şöyle diyerek bizi uyarmıştır:

“Bir hadis âliminin senin duyduğun bir hadisi rivâyet ettiğini ya da duyduğun bir sözü anlattığını gördüğünde, orada bulunanlara kendinin de bunları bildiğini göstermek amacıyla, sakın o kimsenin sözünü kesme. Çünkü bu, hafifliktir ve edebe aykırıdır.”[4]

Tâbiîn âlimlerinden Atâ b. Ebî Rabâh (ö. 114/732) da şöyle der:

“Bir genç hadis rivâyet eder. Ben de onu sanki o hadisi daha önce hiç duymamış gibi dinlerim. Hâlbuki ben o hadisi o genç daha doğmadan duymuşumdur.”[5]

Özellikle de hocalarımızı ve ilim ehli kimseleri dinlerken istifade etme niyetiyle dinleyelim. Yoksa sırf onlara cevap yetiştirmek vb. bir gayeyle dinlersek işin bereketini kaçırmış oluruz.

Netice

Son olarak şunu hatırlatarak yazımızı tamamlayalım. Bugünkü zamanımız için sürat ve hız çağı deniliyor. Zaman çabuk geçiyor. Bazen bir koşuşturmacadır gidiyor. Bu durum da muhataplarımızı gerektiği gibi dinlememize engel olabiliyor.

Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi insanlarla selamlaşırken, tokalaşırken ve konuşurken yüzümüz onlara dönük olmalıdır. Düşünelim bir kere, bir arkadaşımızın ya da bir yetkilinin odasına gittik, onunla konuşuyoruz, o da başka bir işle meşgul, bilgisayarına bakıyor, cep telefonundaki mesajları okuyor, mesaj yazıyor, elindeki gazeteye bakıyor. Böyle bir durum bizi rahatsız etmez mi? Tabi ki eder. Öyleyse rahatsız olduğumuz böyle bir durumu biz başkalarına asla yapmamalıyız. Bazen yanımızda misafirimiz varken acil bir iş sebebiyle telefona bakmak ya da başka bir işle meşgul olmak zorunda kalabiliyoruz. Bu durumda “izninizle” vb. bir cümleyle muhatabımıza durumu izah etme nezaketini göstermeliyiz.

Bu edep bize birçok güzellik kazandırır, davranışlarımızı dolayısıyla içimizi de güzelleştirir. Ayrıca şairin de ifade ettiği gibi bizi görünür görünmez birçok belâdan da muhâfaza eder:

Edeb bir tâc imiş nûr-i Hüdâ’dan

Giy ol tâcı, emîn ol her belâdan

Bir başka şiirde ise edebin insana maddî manevî birçok şey kazandırdığı şöyle dile getirilmiştir:

مَا نَالَ مَنْ نَالَ إلَّا بِالتَّعْظِيمِ

ومَا حَرُمَ مَنْ حَرُمَ إِلَّا بِتَرْكِ التَّعْظِيمِ

Maddî manevî bir üstünlük kazanan, bunu ancak edebi sayesinde elde etmiştir

Bunu kaybeden de, ancak edebi terk ettiği için kaybetmiştir

Edep içerisinde nice güzelliklere ulaşmak dileğiyle.


* Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, alibulut1@istanbul.edu.tr; alibulut55@gmail.com

[1] Abdullah b. Abbâs’ın 4 talebelerinden ünlü müfessir Dahhâk’tan (ö. 105/723) gelen bu rivâyete göre üçüncü kural öğrendiğiyle amel etmek, dördüncüsü ise onu yaymak ve öğretmektir. Hatîb el-Bağdâdî, el-Câmiʻ li-Ahlâki’r-Râvî, s. 85.

[2] Abdullah Siracüddin, Seyyidünâ Muhammed Rasûlullah, s. 316

[3] Ebû Ali el-Kâlî, el-Emâlî, II, 188.

[4] Hatîb el-Bağdâdî, el-Câmiʻ li-Ahlâki’r-Râvî, s. 200.

[5] Hatîb el-Bağdâdî, el-Câmiʻ li-Ahlâki’r-Râvî, s. 200.