İçeriğe geç
Anasayfa » DÜNYA HAYATI

DÜNYA HAYATI

Ebu Said el-Hudri (r.a.)’dan rivayet edilen bir hadiste Rasûlullah (sav.) şöyle buyuruyor:

“Dünya tatlıdır, yeşildir. Şüphesiz ki Allah Teâlâ, nasıl amel edeceğinize bakmak için, sizi orada halifeler yapacaktır. Dünyadan (fitnesinden) korkun ve kadınlardan da korkun. İsrail oğullarının ilk fitnesi kadınlar arasından çıkmıştı.”[i]

Bir başka Hadis-i Şerif’te Rasûlullah (sav.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Benden sonra erkekler için kadınlardan daha çetin bir imtihan bırakmadım.”

Bütün bu fitnelerden kurtuluş çaresi başta sağlam bir iman ve tevhit akidesine sahip olmaktır. Tüm tağutları inkâr etmektir. Kalbinde Allah (cc.) inancını yerleştiren Müslümanları Hak Teâlâ dünyada da ahirette de korur. Bu konuda İbrahim Suresinde şöyle buyruluyor:

“Allah Teâlâ sağlam sözle iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sapasağlam tutar. Zalimleri ise Allah saptırır. Allah dilediğini yapar.”[ii]

Mükâfat konusunda kadın erkek ayrımı yapılmamaktadır. Fitneyi ortadan kaldırmaya çalışan, hakkın hâkimiyeti için gayret sarfeden erkek ve kadınlar yaptıklarının en güzeli ile Allah Teâlâ tarafından mükâfatlandırılacaklardır. Bakınız bu konuda Allah (cc.) ne buyuruyor:

“Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.”[iii]

“Dünya nedir?” sorusuna Hz. Ali (r.a) şöyle cevap vermiş:

“Seni Mevla’dan alıkoyan her şey.”

Allah (cc.) bizleri kendisiyle olanlardan eylesin. Mevla ile geçirilmeyen dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Sonunda pişmanlık vardır. Asıl yaşanacak olan yer cennettir. Cennet ise iman edip Salih amel işleyenler için hazırlanmıştır. Kâfirler cehenneme, Allah (cc.) cennete davet ediyor:

“Onlar (müşrikler) cehenneme çağırır. Allah ise (izni ve yardımı ile) cennete ve mağfirete çağırır. Allah, düşünüp anlasınlar diye ayetlerini insanlara açıklar.”[iv]

Ankebut Sûresi’nde de Allah (cc.) dikkatimizi cennete çekerek şöyle buyurur:

“Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna  (oradaki hayata) gelince, işte şüphe yok ki o asıl hayatın ta kendisidir. Keşke bilmiş olsalardı.”[v]

Asıl olan cennet hayatı, fani olan dünya hayatının satılması ile elde ediliyor. Allah (cc.) bizden cennet karşılığında dünyayı satmamızı ister. Tevbe Sûresi’nde bu konuda şöyle buyrulur:

“Allah müminlerden mallarını ve canlarını kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu) Tevrat’ta, İncil’de, Kur’an’da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde onunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu (gerçekten ) büyük kazançtır.”[vi]

Mekke de II. Akabe Biati sırasında, Ensar’dan 73 kişi Rasûlullah (sav.)’a biat ederlerken, içlerinden Abdullah bin. Revaha: “Ya Rasûlallah! Rabbin ve senin için şartların nedir?” demişti. Rasûlullah (sav.) buyurdu ki : “Rabbim için şartım, ona ibadet etmeniz, ona hiçbir şeyi ortak koşmamanızdır; kendi hakkımdaki şartım da canlarınızı ve mallarınızı nasıl müdafaa ediyorsanız beni de öyle savunmanızdır.” tekrar soruldu: “Böyle yaparsak bize ne vardır?” Rasûlullah (sav.) : “Cennet vardır” diye cevap verdi. Onlar da “ Ne karlı alış veriş! Bundan ne döneriz ne de dönülmesini isteriz” dediler.

Gerçekten Ashâb-ı Kiram bu konuda sadakat gösterdiler. Cenneti ve Allah’ın rızasını kazanmak için mallarını ve canlarını ortaya koydular. Ölünceye kadar Allah yolunda cihad etmeye devam ettiler. Bir kısmı savaş meydanlarında şehid olurken diğerleri de şehadet arzusu ile yaşadılar. Bu inanç onları dünyada aziz etti, kâfirlere galebe çaldılar. Ahirette de en yüksek dereceleri elde ettiler. Allah (cc.) onlar için şöyle buyuruyor:

“Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.

Çünkü Allah sadakat gösterenleri sadakatleri sebebiyle mükâfatlandıracak, münafıklara dilerse azap edecek yahut da (tevbe ederlerse) tevbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah bağışlayandır esirgeyendir.”[vii]

Dünyayı satıp Ahireti satın almaya karar veren Müslümanlar, hiçbir zaman Allah (cc.) yolunda savaşmaktan çekinmemişlerdir. Böyle bir alış veriş için karar veremeyenler ise sürekli tereddüt göstermiştir. Bu konuda tereddüt göstermek ya iman zafiyetinden ya nifaktan kaynaklanmaktadır.

Rasûlullah (sav.) Hicretin 9. yılında Bizans İmparatorluğunun Müslümanları imha etmek için 40 bin kişilik ordu hazırlayıp savaşmak üzere sefere çıkardığını haber aldı ve Bizans İmparatorluğuna karşı savaş ilan etti. Fakat münafıklar, Rasûlullah (sav.) aleyhinde propaganda yaptılar. Bizans’a karşı savaş ilan etmenin bir intihar olduğunu halk arasında yaydılar. Yeni Müslüman olmuş bazı Müslümanlar bu propagandaya inandı ve savaşa katılmak istemediler. Fakat Rasûlullah (s.a.v) ve Ashâb-ı Kiram ’ın gayretleriyle 30 bin kişilik İslam ordusu hazırlandı ve Tebük’e kadar gidildi. Düşman ordusu Müslümanların geldiğini duyunca kaçıp gitti. İşte Tevbe Sûresindeki birçok Ayet-i Kerime bu seferdeki Müslüman ve münafıkların tutumu ve davranışlarını ortaya koyup gerçek Müslümanların ahireti dünyaya tercih eden Müslümanlar olduğunu savaş konusunda tereddüt göstermediklerini bize bildiriyor. Tereddüt gösterenler hakkında da şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler! Size ne oldu ki  “Allah yolunda savaşa çıkın” denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz. Dünya hayatını Ahirete tercih mi ediyorsunuz? Fakat dünya hayatının faydası Ahiretin yanında pek azdır.

Eğer (emrolunduğunuz bu cihada) çıkmazsanız (Allah) sizi pek elem verici bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka (itaatli) bir kavim getirir, siz (savaşa çıkmamakla) O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah her şeye kadirdir.”[viii]

Münafıklarla ilgili olarak Allah (cc.)  şöyle buyurur:

“Eğer yakın bir dünya malı ve kolay bir yolculuk olsaydı (o münafıklar) mutlaka sana uyup peşinden gelirlerdi. Fakat meşakkatli yol onlara uzak geldi. (Bununla beraber) onlar (sen Tebük’ten dönünce) ‘Eğer gücümüz yetseydi mutlaka sizinle beraber çıkardık’  diye Allah’a yemin edecekler. Bunlar (bu surette) kendilerini helake sürüklerler. Hâlbuki Allah onların mutlaka yalancı oluklarını biliyor”[ix]

Görüldüğü gibi münafıklar, dünya menfaati peşinde olan ve Allah için zorluklara katlanamayan tiplerdir. Yalancı ve sahtekârdırlar.

Gerçek Müslümanlar ise her zaman ahireti önde tutan ve Allah için her türlü zorluğa katlanıp can verebilen insanlardır. Bakınız bu konuda Allah (cc.) ne buyuruyor:

“O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz”.

İşte dünya hayatı… Ahiret için satanlar kurtuluyor, satamayanlar takılıp kalıyor, birçoğu batıp gidiyor. Acaba bizim durumumuz nedir? Bunun muhasebesini hiç vakit geçirmeden hemen yapıp ahiret için hazırlanmalıyız.

 

[i] Müslim

[ii] İbrahim 14/27

[iii] Nahl  16/97

[iv] Bakara 2/221

[v] Ankebut 29/64

[vi] Tevbe 9/111

[vii] Ahzap 33/23-24

[viii] Tevbe 9/38-39

[ix] Tevbe 9/42