İçeriğe geç
Anasayfa » EDEBİN GÜZELLİKLERİNDEN HZ. ABDULLAH B. ABBÂS (r.a) ve HZ. ZEYD B. SÂBİT (r.a)’İN BAZI ÖRNEK DAVRANIŞLARI

EDEBİN GÜZELLİKLERİNDEN HZ. ABDULLAH B. ABBÂS (r.a) ve HZ. ZEYD B. SÂBİT (r.a)’İN BAZI ÖRNEK DAVRANIŞLARI

Günümüzde öğrenmeye en çok muhtaç olduğumuz konulardan birisi de hiç şüphesiz edep konusudur. İnsanı insan yapan temel özelliklerden birisidir edep. Ne güzel demiş Şeyh Sâdî Şîrâzî (r.h.):

Âdem olmaz adı asla edebsiz insanın,

Edebdir çünki farkı, insan ile hayvanın.

Yani Âdemoğlu eğer edepsiz ise, adam değildir; çünkü Âdemoğlu ile hayvan arasındaki fark edeptir. Bugün bakıyoruz, bazı kimseler çok bilgi sahibi ancak, edep yönü noksan olduğu için de, maalesef kibirli, kaba ve kırıcı olabilmektedir. Zaten şeytanı Allah katından kovduran da kibir ve edepsizliğe kapılması, benlik davâsında bulunması değil midir? Bu nedenle hem kendimizin güzel edeple süslenmesi, hem de genç nesillerimizi bu güzel hasletlerle donatmamız gerekmektedir.

Peki, güzel edeple süslenme ve bezenmenin yolu nedir?

Elbette bu konuda temel kaynağımız Kur’ân-ı Kerîm ve hadîs-i şeriflerdir. Bu iki temel kaynağın yanında sahâbe, tâbiîn, ulemâ ve evliyanın davranışlarında ve hayat hikâyelerinde de bizler için nice güzel örnekler bulunmaktadır. Biz de, âcizâne, bu yazımızda iki büyük sahâbînin, Hz. Abdullah b. Abbâs (r.a) ve Hz. Zeyd b. Sâbit (r.a)’in kısaca hayat hikâyelerini sunup, onların yaşantılarından edeple ilgili örnekler vermeye çalışacağız.

Hz. Abdullah b. Abbâs (r.a) kimdir?

Hz. Abdullah b. Abbâs (r.a), Rasûlullah  (s.a.v) Efendimizin amcası Hz. Abbâs (r.a)’ın oğludur. Hicretten üç sene önce 619 yılında Mekke’de doğmuştur. Efendimiz (s.a.v) âhirete irtihal ettiğinde henüz 13 yaşındaydı. Hz. Meymûne annemiz teyzesi olduğu için, Efendimizin (s.a.v) sünnetini öğrenmek amacıyla, bazı geceler Efendimizin hane-i saadetlerinde kalırdı. Efendimize (s.a.v)  olan sevgisi, bağlılığı ve samimi hizmetleri sebebiyle onun takdirini kazanmış ve “Allahım, ona Kitab’ı öğret ve onu dinde mütehassıs kıl!” duasına mazhar olmuştur.

Tâbiin âlimlerin Mesrûk b. Ecda (r.h), Hz. İbn Abbâs (r.a)’ı şöyle tarif eder:

“İbn Abbâs’ı gördüğümde, insanların en güzeli, o konuştuğunda ise, insanların en güzel konuşanı ve en âlimi, derdim.”

Hz. Zeyd b. Sâbit (r.a) kimdir?

Hicretten on bir yıl önce 611’de Medine’de doğmuştur. Henüz 13 yaşındayken Bedir gazvesine katılmak için Efendimizden (s.a.v) izin istemiş, fakat yaşı küçük olduğundan Efendimiz onu geri çevirmişti. Yanında annesiyle birlikte, büyük bir üzüntü içinde geri dönmüştü. Üzüntüsünün nedeni, Efendimizden ayrılmak, O’nun sancağı altında cihada katılamamaktı. Yaşı sebebiyle bu gazveye katılamayan Hz. Zeyd, bundan sonra bütün gayretini ilim yoluna sarf eder. Bu yolla devamlı Efendimizle birlikte olmayı arzular.

Bedir Gazvesi’nde esir düşen müşriklerden okuma yazma öğrenen Hz. Zeyd (r.a), Efendimizin (s.a.v), talebi üzere İbrânîce’yi kısa bir zamanda öğrenmiştir. Bu dilin yanında Süryânîce, Farsça, Rumca, Kıptîce ve Habeşçe dillerine de vâkıftı.

Efendimiz (s.a.v) zamanında, Ensar içerisinde Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını ezberleyen dört kişiden biri olan Hz. Zeyd (r.a) aynı zamanda vahiy kâtiplerindendi. Yine Kur’ân-ı Kerîm, Hz. Ebû Bekir (r.a) döneminde Hz. Zeyd (r.a) başkanlığındaki bir komisyon tarafından mushaf haline getirilmiştir.

Örnek davranışlarından:

İlim yolunda gayret ve tevâzu

Efendimizin (s.a.v) âhirete irtihallerinden sonra, Hz. İbn Abbâs (r.a) âlim sahâbîleri dolaşmaya, onlardan ilim öğrenmeye koyuldu. Onun ilim öğrenmedeki ve ilmi ehlinden alma yolundaki bu gayretinde, bizler için güzel örnekler bulunmaktadır. Başından geçen şu hadise bize onun ilim öğrenmedeki tevâzusunu gösteren delillerden birisidir. Olay şöyledir:

“Hz. İbn Abbâs (r.a) sahâbe-i kiramdan birisinde bir hadis olduğunu duyar. Hemen o sahâbînin evine gider. Vakit kaylûle[1] vaktidir. Arabistan örfüne göre bu vakitte kimse evinde rahatsız edilmez. Çünkü istirahat ve kaylûle zamanıdır. Hz. İbn Abbâs da elbisesinin bir kısmını yastık edinerek kapının eşiğinde uyur. Hafif esen rüzgâr üzerine toz toprak getirir. “Şâyet kapıya vursam bana kapıyı açarlardı” der. Bir müddet sonra sahâbî, evin kapısını açınca Hz. İbn Abbâs’ı yerde yatarken bulur ve sorar:

  • Rasûlullah’ın amcaoğlu! Sebeb-i ziyaretin nedir? Birini gönderseydin de biz sana gelseydik ya.

Hz. İbn Abbâs (r.a) şöyle cevap verir:

  • Benim gelmem daha uygun. Çünkü ilme gidilir, ilim gelmez.

Bugün maalesef, zaman zaman bu inceliğin insanlarımız tarafından ihmal edildiğine şahit olmaktayız. İnsanlarımız bir sorusu veya bir müşkilleri olduğunda hocalarımızın ayağına gideceği yere, bazen hocalarımızı ayaklarına çağırabilmektedirler.

Âlime hürmet

Hz. İbn Abbâs (r.a)’ın ilim öğrenme yolundaki tevâzusunu ve ulemaya olan saygısını gösteren bir başka olay da şöyledir:

“Efendimizin  (s.a.v) vahiy kâtibi, fıkıh, Kur’ân kırâatı ve miras ilminde Medîne’nin en önde gelen âlimi olan Hz. Zeyd (r.a) bir gün devesine binecekti. O sırada Hz. İbn Abbâs (r.a), kölenin efendisinin yanında durması gibi hemen devenin yanına durdu. Hz. Zeyd’in rahatça binmesi için hayvanın üzengisini tuttu, yularını eline aldı. Bunun üzerine Hz. Zeyd:

  • “Bırak, ey Rasûlullah ’ın amcaoğlu!” dedi.

Hz. İbn Abbâs da:

  • “Bize, âlimlerimize karşı böyle davranmamız emredildi.” şeklinde cevap verdi.

Bunun üzerine Hz. Zeyd de ona “Elini uzat” dedi. Hz. İbn Abbâs elini uzatınca o da eğildi ve onun elini öptü. Sonra da şöyle dedi:

  • Bize de Rasûlullah ’ın ehli beytine böyle davranmamız emredildi.

Bu iki büyük sahâbînin, bu karşılıklı inceliklerine baktığımızda edeb ve nezaketin zirvesinde olduklarını, içlerinde zerre kadar bir kibir ve enâniyet duygusu olmadığını görmekteyiz. Bizler de bu güzel davranışlara sahip olmak için okuyacağımız temel kitaplar arasına mutlaka edeple ilgili olanları da yerleştirmeli, ayrıca güzel edebe sahip olma yolunda duayı da ihmal etmemeliyiz.

Şairin şu beytini de kendimize şiar edinmeliyiz.

Edep bir tâc imiş nûr-u Hüdâ’dan

Giy ol tâcı emîn ol her belâdan

 

Kaynak: İ. Lütfi Çakan-M. Eroğlu, “Abdullah b. Abbâs” DİA, c. 1, s. 76; Bünyamin Erul, “Zeyd b. Sâbit”, DİA, c. 44, s. 321; Abdurrahman Refet el-Bâşâ, Suverun min hayâti’s-sahâbe, Beyrut 2010, c. 1, s. 173, 351.

[1] Kaylûle: Öğleden sonraki uyku.