İçeriğe geç
Anasayfa » EDEBİN YÜKSELTTİĞİ İKİ ÂLİM VİDİNLİ MUSTAFA EFENDİ VE GİRİTLİ SÜLEYMAN EFENDİ

EDEBİN YÜKSELTTİĞİ İKİ ÂLİM VİDİNLİ MUSTAFA EFENDİ VE GİRİTLİ SÜLEYMAN EFENDİ

Ahıskalı Ali Fikri Efendi, hiç kimseden çekinmeden her yerde hakkı söyleyen bir âlimdi. O devirde, giyim kuşam alanında yapılmak istenen batı tarzı birtakım yenilikleri tenkit eder. Bu nedenle Filibe’de bulunan Şihâbeddin Paşa Medresesi’ne müderris olarak sürgün edilir. Burada seksen yaşlarında h. 1236’da (m. 1821) vefat eder.

Ali Fikri Efendi’den sonra yerine talebesi İspirli İbrahim Efendi (v. 1255/1840) ders vermeye devam eder. Ancak talebeler, çok geçmeden bu ders halkasından hocalarından izin almaksızın ayrılırlar. Sebep ise sürgün edilmiş bir hocanın talebesinden ders almakla istikballerinin tehlikeye düştüğü düşüncesidir. Neticede İspirli İbrahim Efendi’nin yanında kala kala sadece iki talebe kalır. Bunlar da Vidinli Mustafa Efendi (v. 1271/1854) ile Giritli Süleyman Efendi’dir.

Bu iki talebe, İspirli İbrahim Efendi’nin halkasındaki büyük kalabalık dağıldıktan sonra, yalnızlık hissederler. Bu sebeple, bir derste hocalarından, arkadaşlarının gittiği ders halkasına gitmek için izin isterler. Hocaları onlara şöyle der:

“Yapmak istediğiniz bu işte, sizin için bir fayda olacaksa buyurun gidin, benim için herhangi bir mahzuru yok. Fakat sizin bu istişâreyi bir istihâreyle tamamlamanız daha güzel olacak. Sonra da hayırlı olanı yaparsınız.”

İki gençten birisi istihâre yapar. O gece şöyle bir rüya görür:

“Geceleyin Fatih Camii’ne girer. Kandiller yanmaz ve cami kapkaranlıktır. Tam o sırada hocası içeri girer. Mihrabın iki tarafındaki büyük şamdanları yakar. Cami aydınlanır.”

Ertesi gün İspirli İbrahim Efendi’nin yanına gelip rüyayı anlatırlar. Hocaları rüyayı şöyle tabir eder:

“Eğer rüyanız doğru çıkarsa Fatih Camii’ndeki ilim silsilesi bitecek ve sadece ikinizle devam edecek. Ancak benim camiyi aydınlatmam demek, sizin öğreniminizi benim yanımda tamamlamanız mânâsına gelmektedir. İcâzet alıncaya kadar sabredin.”

Bunun üzerine Mustafa Efendi ve Süleyman Efendi, İspirli İbrahim Efendi’nin yanında bir süre daha okumaya devam ederler. Nihayet müderrislik imtihanını üstün dereceyle kazanırlar. Camide eşi benzeri görülmemiş sayıda talebe derslerine katılır. Bu şekilde rüya, hocalarının yorumladığı şekilde gerçekleşmiş olur. Fatih Camii’nde mihrabın yanındaki iki büyük şamdan camiyi aydınlatmaya devam etmiş, diğer küçük kandiller ise sönüp gitmiştir.

Bursalı Mehmet Tâhir’in de ifade ettiğine göre Vidinli Mustafa Efendi iki defada yüzlerce talebeye icâzet vermiş ve Molla Hüsrev (v. 885/1481)’in fıkıh usûlüyle ilgili Mir’âtü’l-usûl‘ü üzerine yazdığı Takrîr-i Mir’ât adlı eseri İstanbul’da h. 1311’de (1893) basılmıştır. Talebelerinden Hoca Tahsin Efendi, bu büyük âlimin vefatını şöyle ifade etmiştir:

Yazıldı eşk-i Tahsîn ile târîh

Vefât etti Vidinli muhakkik

Hâdisenin garip tarafı ise şudur: korktukları için İspirli İbrahim Efendi’nin ders halkasını terk eden talebelerin Fatih Camii’ndeki ilim silsilesi kesilir. Bu camideki ilim silsilesi bu iki âlimle devam eder. Hattâ Vidinli Mustafa Efendi, ders vekâleti meclisine üye de olur.

Bu olay göstermektedir ki edebiyle hareket ederek, hocalarından izinsiz ders halkasını terk etmeyen, hocalarıyla istişâre ederek hareket eden ve bu istişâreyi sünnetle yani istihâreyle tamamlayan iki talebe maddî-manevî büyük mükâfatlar kazanmıştır. Bugün bizler de bu iki âlimi hayırla anmaktayız. İzinsiz bir şekilde ders halkasından ayrılan diğer talebelerin ise muhtemelen çoğunun ismi unutulup gitmiştir.

Bu da aklımıza şu beyti getirmektedir:

مَا نَالَ مَنْ نَالَ إلاَّ بِالتَّعْظِيمِ

ومَا حَرُمَ مَنْ حَرُمَ إِلاَّ بِتَرْكِ التَّعْظِيمِ

 

Bir üstünlük elde eden, bunu ancak edebi sayesinde elde etmiştir

Bundan mahrum olan da ancak edebi terk ettiği için mahrum olmuştur.

 

(Kaynaklar: Muhammed Zâhid b. el-Hasen el-Kevserî, et-Tahrîru’l-vecîz fîmâ yebteğîhi’l-müstecîz, nşr. Abdülfettâh Ebû Gudde, s. 41-43, 46, 63, 72; Bursalı Mehmet Tâhir, Osmanlı Müellifleri, Meral yayınevi, İstanbul, ts., I, 463.)