İçeriğe geç
Anasayfa » EKMEK NİMET Mİ? KÜLFET Mİ?

EKMEK NİMET Mİ? KÜLFET Mİ?

Sağlıklı yaşam adına her geçen gün farklı ve dikkat çekici beslenme türleri (diyetler) ortaya atılıyor. Zaman oluyor, bir takım gıdalar moda olurken, bir kısmı ise suçlanıyor. Sonra yıllar geçiyor, bir de bakıyorsunuz (yumurta veya tereyağı gibi) yıllarca kısıtlanan gıdaların aslında çok da (!) zararlı olmadığı, hatta faydalarının olabileceği ortaya konuluyor. Bu belirsizliğin ana nedeni aslında yapılan pek çok önerinin arka planda yeterli bilimsel veri olmadan yapılıyor olması.

Son zamanlarda moda olan diyetlerden bir tanesi bildiğiniz gibi protein diyetleri. Karbonhidratların zararlı olduğu savıyla günlük diyet içeriğimizdeki karbonhidratları mümkün olduğunca azaltarak, onların yerine protein yoğun gıdaları koyan diyetler özellikle sosyal medyada çok konuşuluyor. Çoğu farklı isimlerle tanıtılsa da oldukça popüler olan bu diyetlerin ortak noktası yüksek protein içerikleri. O zaman sorumuz şu: Daha fazla et veya yağ yiyerek, karbonhidrat tüketimimizi azaltarak daha sağlıklı ve uzun yaşayabilir miyiz?

Bu ve bunun gibi sorulara cevap verebilmek için bilimsel yöntemlerle ve çok sayıda insan üzerinde yapılan çalışmaların sonuçları çok önemli. Daha geçtiğimiz ay dünyaca ünlü tıp dergisi Lancet’te sonuçları yayınlanan bir çalışma bize bu konuda önemli bilgiler veriyor.[1] Çalışma 45-64 yaşları arasındaki yaklaşık 15 bin hasta üzerinde yapılmış. Bu hastaların beslenme biçimleri incelenerek yaşam sürelerine etkisi araştırılmış.

İlginç sonuçlara ulaşılmış. Gerçekten günlük enerji ihtiyacının {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}60 veya daha fazlasını karbonhidratlardan karşılayan kişilerin ortalama yaşam süresinin azaldığı görülmüş. Karbonhidrat miktarı {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}70-80 gibi düzeylere çıktıkça ölüm oranı da o derece artıyor. Fakat dikkat çeken bir başka sonuç günlük enerji ihtiyacının {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}40 veya daha altını karbonhidratlardan karşılayanlarda da ölüm oranı artıyor.

Kısaca bilimsel verilere göre sağlıklı yaşam için bir insanın günlük enerji ihtiyacının yaklaşık yarısını ({e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}50-55) karbonhidratlardan alması en ideali.  Günlük enerjinin içinde karbonhidratların payı {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}40 altı veya {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}70 üstü olduğunda ölüm oranları artıyor. Kilo kaybı veya kalp hastalıklarından korunma amaçlı karbonhidrat tüketimini azaltmak isteyenlere ise özellikle bitkisel kökenli yağ ve proteinler öneriliyor.

Karbonhidratların da iyisi ve kötüsü var. Özellikle gençlerin daha çok tercih ettiği beyaz un, şeker ve patates gibi “kötü” karbonhidratların yerine; özellikle baklagiller gibi sebzeler, buğday, yulaf ve çavdar gibi tam tahıllar, meyve ve kuruyemiş kökenli karbonhidratları tercih etmek şartıyla günlük enerji ihtiyacımızın yaklaşık yarısını karbonhidratlardan elde etmemiz daha sağlıklı.

Ülkemizdeki besin alışkanlıklarını incelediğimizde çok çarpıcı sonuçlarla karşılaşıyoruz. Türk toplumu olarak dünya ortalamasının yaklaşık beş katı ekmek tüketiyor ve ortalama olarak günlük enerji ihtiyacımızın {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}44’ünü yalnızca ekmekten, yüzde 58’ini ise ekmek ve diğer tahıl ve tahıllı ürünlerinden karşılıyoruz. Diğer karbonhidrat kaynaklarını da düşününce günlük enerji ihtiyacımızın yaklaşık {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}70’inin karbonhidratlardan oluştuğu görülüyor. Ön planda her açıdan sağlıksız beyaz ekmek ve hamur işleri tükettiğimiz düşünüldüğünde toplumumuzun sağlık açısından ne kadar büyük bir risk altında yetiştiği daha iyi anlaşılabilir.

Ekmek, insanların çok daha fazla çalıştığı ve besin maddelerine çok daha zor ulaşabildiği yokluk dönemlerinde bir nimet olarak kabul ediliyordu. Oysa ekmek tüketimi günümüzde -özellikle ülkemizde-  tam tersine sağlığa zararlı hale gelmeye başladı. Bunun önde gelen nedenlerinden birisi ise fiziksel ve kimyasal çeşitli yollarla rafine edilen unlar kullanılması. Aslında Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) hayattaki uygulamaları çok daha farklı olmuş. Ön planda iri öğütülmüş ve elenmemiş tahıllar kullanmış.

Sağlıklı bir nesil yetiştirerek şişmanlık, şeker ve kalp hastalıklarından korunmanın yolu rafine un ve şekerden yapılan başta ekmek ve hamur işleri olmak üzere kötü karbonhidratları hayatımızdan mümkün olduğunca çıkarmaktan geçiyor. Kadim kültürümüzde bir nimet olarak kabul edilen ekmek, çağımızda nicelik ve nitelik olarak değerlendirildiğinde sağlığımızın en büyük düşmanı bir külfet halini almış gibi duruyor.

Ümmü Eymen radıyallâhu anhâ’nın anlattığına göre; kendisi bir unu eleyip ondan Aleyhissalâtu vesselâm için ekmek yapmıştır. Rasûlullah (s.a.v), “Bu nedir?” diye sormuş, o da: “Bu bizim diyarda yaptığımız bir yiyecektir. Ben ondan sizin için bir ekmek yapmak arzu ettim.” demiştir. Aleyhissalâtu vesselâm da: “Şu eleyip ayırdığın kepeği, öbürüne (un kısmına) geri kat, sonra yoğur (ve ekmek yap)” buyurmuştur.

Hz. Enes radıyallâhu anh anlatıyor: “Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm yün (elbise) giydi, yamalı pabuç giydi.” Enes (r.a) şunu da ilave etti: “Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm ‘beşi ‘ yemeği yedi ve sert elbise giydi.”  (Enes’in râvisi) Hasen’e soruldu: “‘Beşi’ dediğin yemek nedir?” O şu cevabı verdi: “Arpanın iri öğütülmüşüdür, ağızdaki lokmayı kişi, ancak bir yudum su ile yutabilirdi.”

Son söz; karbonhidratlar kötü değil, kötü karbonhidratlar var…


[1]   www.thelancet.com/public-health Published online August 16, 2018 http://dx.doi.org/10.1016/S2468-2667(18)30135-X