İçeriğe geç
Anasayfa » EN KÂRLI ALIŞVERİŞ

EN KÂRLI ALIŞVERİŞ

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor. “Allah müminlerden canlarını ve mallarını onlara (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. (Bu), Tevrat’ta, İncil’de ve Kuran’da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır? O halde O’nunla yapmış olduğunuz bu alış-verişinizden dolayı, sevinin. İşte bu, gerçekten büyük kurtuluştur.”[1]

Mekke’de ikinci Akabe biatı sırasında ensardan yetmiş iki kişi Rasûlullah (s.a.v)’a biat ederlerken, içlerinden Abdullah bin Ravaha: “Ya Rasûlullah, Rabbin ve senin için şartların nedir?” demişti. Rasûlullah (s.a.v) buyurdu ki: “Rabbim için şartım O’na ibadet etmeniz, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamanızdır; kendi hakkımdaki şartım da canlarınızı ve mallarınızı nasıl müdafaa ediyorsanız beni de öyle savunmanızdır.” Tekrar soruldu: “Böyle yaparsak bize ne vardır?” Rasûlullah (s.a.v) “Cennet vardır” diye cevap verdi. Onlar da “Ne kârlı alış veriş! Bundan ne döneriz, ne de dönülmesini isteriz.” dediler. İşte yukarıdaki âyet-i kerime bunlar hakkında nazil oldu.

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz Mekke-i Mükerreme’de 13 sene insanları İslam’a davet etti. Fakat müşriklerin küfür ve inatları İslamiyeti kabul etmelerine mani oluyordu. Birinci ve ikinci Akabe biatleri ile Müslümanların önünde yepyeni bir ufuk açıldı. Medine, İslam’a kucak açmış oldu. Müslümanlar oraya gidip yerleşecekler, dinlerini çekinmeden yaşayacak ve yayacaklardı.

Akabe biatlerinden sonra 622 tarihinde hicret, 624 şanlı Bedir Zaferi, 625 Uhud harbi, 627 Hendek savaşı, 629 Mute harbi, 630 Mekke fethi ve Huneyn savaşı, 631 Tebük harbi ve arada birçok irili ufaklı savaşlar… Bütün bu savaşlarda en kârlı alışverişi gerçekleştirmek için yarış halinde olan mal ve canlarını feda etmeye çalışan sahabileri görüyoruz. Bir kısmı bu büyük alışverişi gerçekleştiriyor, Şehadet şerbetini içerek Rabbine, Cennete kavuşurken diğerleri de bir an önce böyle büyük bir alışverişin gerçekleşmesi için sabırsızlıkla sırada bekliyorlardı. Bakınız Allah Celle Celalühü onlar hakkında ne buyuruyor:

“Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erkekler vardır. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.”

“Çünkü Allah, sadakat gösterenleri sadakatleri sebebi ile mükâfatlandıracak, münafıklara dilerse azap edecek yahut da (tevbe ederlerse) tevbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir.”[2]

Hicret gecesi Rasûlullah (s.a.v)’in yatağında yatan Hz Ali (r.a) veya çok zengin olduğu halde sırf hicret emrine uymak için bütün servetini Mekke’de bırakıp hicret eden Suheyb ibni Sinan (r.a) hakkında nazil olduğu söylenen Bakara süresi 207. âyet-i kerimede Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“İnsanlardan öyleleri vardır ki; Allah’ın rızasını kazanmak için kendini satar (feda eder). Allah da kullarına şefkatlidir.”

Ashab-ı kiramdan Cafer-i Sadık (r.a) şöyle diyor: “Ey insanoğlu, kendi kıymetini bil. Çünkü Allah (c.c) sana ne kadar kıymetli olduğunu bildirdi ve O senin, bedenini Cennetten başka bir şeyle değiştirmene razı değildir.”

Şüphe yok ki; insanı yaratan da Allah (c.c), malları veren de O’dur. Dolayısıyla Allah (c.c)’ın kendi mülkünü satın alması düşünülemez. Ancak kullarını cihada teşvik için böyle buyuruyor. Bir mü’min Allah yolunda savaşır, can verir ve o yolda malını infak ederse bu fiilleri boşa gitmeyecek Ahirette ona mukabil Allah (c.c)’tan Cenneti alacak ebedi nimetler içinde yaşayacaktır.

Bu alış-verişte bir zorlama yoktur. Kulun serbest iradesi ile gerçekleşmektedir. Bundan dolayı bu alış-veriş akdinin şerefini Allah (c.c.) kullarına bahşetmiştir. Sanki zengin bir kimsenin, velayeti altında bulunan fakir bir çocuğa sermaye vererek onu ticarete sevk edip işyeri açtırması ve başka müşteri aramayıp satacağı malı sadece kendisine satmak üzere şart koşup her aldığına da kat kat karşılık ödemesi gibi bir alış-veriş şeklinde cereyan eden temsili bir muamele… İşte burada Allah (c.c.)’ın kullarına nihayetsiz lütuf ve ihsanları görülmektedir. Şair Fuzûlî’nin:

Canı Cânân dilemiş vermemek olmaz ey dil (gönül)

Ne niza eyleyelim ol ne senindir ne benim…

demesi de bu ayet-i kerimenin manasına işarettir.

Ruhu’l Beyan tefsirinde şöyle deniyor: “Kim canını ve malını Cennete kavuşmak arzusu ile verirse onun için Cennet vardır. Bu küçük cihattır. Kim de kalbini ve ruhunu Allah’a kavuşmak arzusu ile kullanırsa onun için de Cennet’in Rabbi vardır. Bu büyük cihattır. Çünkü insanın kendini kötülüklerden temizleyip ahlakını güzelleştirmesi yani nefisle mücadelesi dış düşmanlarla savaşmaktan daha zordur.”

Bugün İslam âleminin en büyük problemi; iç düşmanlara karşı başarılı olamamasıdır. Bunun sebebi yeterli İslamî eğitimin ve nefis terbiyesinin olmayışıdır. Böyle eğitimsiz bir İslam topluluğu zaman zaman dış düşmanlara karşı başarılı olsa da kendi aralarında uyum sağlayamamakta niza ve çekişmeler sürüp gitmektedir. Bunu fırsat bilen İslam düşmanları Müslümanların bu zaafını kullanarak sürekli aralarında problemler çıkarmakta onları birbiri ile uğraştırıp koskoca İslam âlemini sömürmektedirler. Bugün Afganistan örneği canlı bir şahittir. Kâfirlerin bütün arzusu Müslümanları birbirine kırdırmaktır. Maalesef bugün birçok Müslüman bu oyuna gelmektedir.

Kâfirler sömürü düzenlerini devam ettirebilmek için cihad şuurundan yoksun, İslamı bilmeyen ve nefis terbiyesinden geçmemiş her an kullanılmaya hazır köle ruhlu çağdaş Müslüman tipleri arzu etmektedir. Bunun için özellikle Müslümanların eğitim sistemine son derece önem vermekte, bir taraftan kendilerine kuklalık yapacak insanları yetiştirmek için özel eğitim müesseseleri kurarken diğer taraftan da tamamen İslam’dan yoksun bir neslin yetişmesi için özel bir çaba sarf etmektedirler. İslam ümmetinin kurtuluşu için gayret sarf eden şahıs ve cemaatleri hatta ülkeleri çağ dışı, gerici ve terörist ilan edip onları yok etmek için her türlü yola başvurdukları en ağır silahları dahi kullandıkları açıkça görülmektedir.

Bütün bu oyunları bozacak olan Müslümanlar; iyi bir İslam eğitimi almış, nefis terbiyesinden geçmiş ve en kârlı alışverişi gerçekleştirme arzusunda olan Müslümanlardır. Önemli olan bütün engellere rağmen bu Müslümanları yetiştirmektir. Kâfirlerin yaşamayı sevdiğinden daha çok şehadeti arzulayan bu Müslümanlar dünya’da hakkın hâkimiyetini sağlayacak ve batıla en büyük darbeyi vuracaktır.

“…Kâfirler istemeseler de Allah (c.c.) nurunu tamamlayacaktır”[3] ayeti kerimesi bunun müjdesini vermektedir.

Allah yolunda canlarını feda ederek en kârlı alışverişi gerçekleştiren Müslümanlar hakkında Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“Allah yolunda öldürülenleri ölüler zannetme! Bilakis onlar diridirler! Allah’ın lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar. Onlar Allah’tan gelen nimet ve keremin; Allah’ın müminlerin ecrini zayi etmeyeceği müjdesinin sevinci içerisindedirler.”[4]

En kârlı alışverişi düşünen Müslümanlar; nefis, şeytan ve İslam düşmanlarına karşı cihada bütün güçleri ile ihlâslı bir şekilde devam edeceklerdir. Çünkü bu alışverişin yolu buradan geçer. Öyle ise büyük alış veriş için cihada devam!..

[1] Tevbe, 9/111.

[2] Ahzâb, 33/23-24.

[3] Saf, 61/8.

[4] Âl-i İmran, 3/169-172.