İçeriğe geç
Anasayfa » ESKİ KİTAPLARDA HZ. MUHAMMED (Sallallahu aleyhi ve sellem)

ESKİ KİTAPLARDA HZ. MUHAMMED (Sallallahu aleyhi ve sellem)

İnsanlığa gönderilen bütün  peygamberler, kendilerinden önce geçen peygamberleri tasdik etmekle mükellef tutuldukları gibi, kendilerinden sonra gelecek olan peygamberleri de, tasdik ederek ümmetlerine haber vermekle de mükellef tutulmuşlardır. Peygamberlerin mükellef olduğu hususlarla, o peygamberlerin ümmetleri de mükelleftirler. Risalet’in gereği de budur.

“Hatırla ki, Meryem oğlu  İsa u ümmetine, ‘Ey İsrailoğulları, ben size Allah’ın (c.c) elçisiyim. Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı, benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim.’ buyurmuştur. Fakat o, kendilerine açık delillerle gelince; bu apaçık bir büyüdür dediler.” (1)

“Hani, Allah Y peygamberlerden ‘Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz’ diye söz almış ve ‘Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?’ buyurmuştur. Onlar da, ‘Kabul ettik’ demişlerdi. Allah Teâlâ da  ‘Öyleyse şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım’ buyurmuştu. Artık bundan sonra kim yüz çevirirse işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir.” (2)

Allah Y bütün peygamberlerden, gelecek olan peygambere iman etmelerini, zamanına ulaşırlarsa ona yardımcı olmalarını, bu hususta ümmetlerinden de söz almalarını o peygamberlere emretmiştir. Burada inanılması, kendisine ulaşılırsa yardım edilmesi lazım gelen peygamberin; Hz. Muhammed r Efendimizin olduğunu yukarıdaki Ayet-i  Kerimelerden ve bu hususla ilgili tefsir kitaplarından öğreniyoruz.(3)

Hz. Muhammed’in r peygamber  olarak geleceği, Tevrat’ta; “Rabb Sina’dan geldi ve onlara Sair’den doğdu, Faran dağında parladı.”(4) sözündeki üçüncü kısım, ahir zaman peygamberi Hz. Muhammed’e r aittir. Cenâb-ı Hakk’ın Sina’dan gelmesinden maksat, Tur-i Sina’da Hz. Musa’ya u Tevrat’ı indirmesi, Sair’den doğmasından maksat da Hz. İsa’ya u İncil’i vermesidir. Çünkü Hz. İsa u Şam’da Sair civarı köylerinden Nasıra’da bulunduğu sırada  kendisine İncil’in indirildiği bilinmektedir.

Faran dağından parlaması da, Hz. Muhammed’e r Kuran’ı indirmesidir. Bu da ahir zaman nebisi Muhammed’in r geleceğini haber veren en büyük müjdelerden biridir.

Faran Mekke’nin eski adlarından biridir. Tekvin kitabının Hz. İsmail u hakkındaki “Ve Faran çölünde oturdu.” (5) ayeti bunu ispat ediyor. Zira Hz. İsmail u annesi Hz. Hacer ile Mekke’de oturdu.

Tevrat’ta “Onlar için kardeşleri arasından senin gibi bir peygamber çıkaracağım ve sözlerimi onun ağzına koyarak O’na emredeceğim. O onlara her şeyi söyleyecek.”(6) buyrulmaktadır.

Bilindiği gibi İsrailoğulları’nın kardeşleri İsmailoğulları’dır. Onlardan, önceleri hiçbir peygamber çıkmayıp yalnız son zamanlarda Peygamber Efendimiz r gönderilmiştir. Ulul azm olan peygamberler, Hz. Nuh u, Hz. İbrahim u, Hz. Musa u, Hz. İsa u ve Hz. Muhammed’dir r. Burada hitap Hz. Musa’ya u yapıldığına, Hz. Nuh u ve  Hz. İbrahim u peygamberler de Hz. Musa’dan u önce geçtiklerine göre, “Kardeşleri  arasından senin gibi bir peygamber çıkaracağım.” ayetinin şümulüne giren iki peygamber kalıyor: Biri Hz. İsa u biri de Hz. Muhammed r. Senin gibi, ifadesiyle Hz. Musa’ya u benzetilen peygamberin Hz. İsa u olmayıp, Hz. Muhammed rolduğunu, bu üç peygamber arasında bir karşılaştırma yaparak, birkaç madde ile izah edeceğiz.

Hz. Musa’nın u bir anne ve babası vardı. Aynı şekilde Hz. Muhammed’in de r bir anne ve babası vardı. Fakat Hz. İsa’nın u sadece annesi vardı.

Hz. Musa u ve Muhammed r normal bir doğuşla dünyaya gelmişler, Hz. İsa ise u hususi bir mucize ile yaratılmıştır. Hz. Musa u ve Hz. Muhammed r evlendiler, çoluk çocuk sahibi oldular. Hz. İsa u ise hayatı müddetince bekâr kaldı.

Hz. Musa u ve Hz. Muhammed r tabii bir ölümle dünya hayatından ayrıldılar ve yeryüzüne defnedildiler. Hâlbuki Hz. İsa u semaya yükseltildi. Hz. Musa u ve Hz. Muhammed r kavimlerinin, hem cismani hem de ruhani liderleriydi. Hz. İsa u ise kavminin sadece ruhani lideriydi. Bu benzerlikleri daha da çoğaltmak mümkündür. İslâm alimleri bunların yirmi kadar olduğunu söylemişlerdir (7) ki; Hz. Musa’ya u benzetilerek gelmesi haber verilenin Hz. İsa u değil, Hz. Muhammed r olduğunu gün gibi ortaya çıkarmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’den önce gelen kitaplar, Kur’an-ı Kerim gibi sağlamca tespit edilememişler ve Kur’an-ı Kerim gibi de korunamamışlardır. Tarihi seyir içerisinde birçok tahrifata, değişikliğe uğramışlar; asılları ile fazlaca bir ilgileri kalmamıştır. Hele İncil’in ana dilinde  muhafaza edilemediği, Yunancaya tercüme edilmesiyle de birçok değişikliğe uğradığı tarihi bir gerçektir. Ve İncil’in, İsa’ya indiği dilde yazılmış orijinal bir nüshası da mevcut değildir. Esasen İnciller, İsa’dan u en az yetmiş yıl sonraki insanlar tarafından, Yunanca olarak kaleme alınmış, hafızalarda ne kalmışsa onunla yetinilmiştir. Mevcut İnciller de, İsa u ın ağzından çıkan kendi dilindeki sözlerden sadece “eli eli lema sabakteni” (8) sözü ile “Kızcağız ayağa kalk” demek olan “Talita kumi” (9) ibaresi ile elde kalan birkaç kelimeden ibarettir. Özel isimler dahi tercüme edilmek suretiyle onlara asıllarının dışında manalar yüklenmiştir. Örnekleri aşağıda verilecek olan ve Peygamberimizin geleceğini müjdeleyen İncil ayetlerinde bunları görmek mümkündür.

İsa u arkadaşlarına şöyle demiş: “Bununla beraber ben size hakikati söylüyorum, benim gitmem sizin için hayırlıdır, çünkü gitmezsem tesellici size gelmez; fakat gidersem onu size gönderirim.”(10) Buradaki tesellici sözünün Yunancadaki karşılığı  Paraklitos’tur. Bu kelimenin bir başka manası da, niyaz olunmuş ve niyaz olunur, demektir ki: Bunun özel isim olarak kullanılması düşünülemez. Yunancada bir başka kelime daha vardır ki o da Ahmed manasına olan Piriklitos kelimesidir. (11) Mütercimlerin, İncilin aslı olan Arami dilindeki   kelimeyi Yunancaya  tercüme ederken, Piriklitos yerine Paraklitos diye yanlış olarak tercüme ettikleri anlaşılmaktadır. Eğer bu yanlışlığa düşülmeseydi o zaman; Yuhanna İncilindeki İsa’nın sözü, “…Gitmezsem, Ahmed size gelmez, fakat gidersem onu size gönderirim” olurdu.

Gerek ifade ettikleri mana, gerekse kelimelerin harf dizilişindeki benzerlik, bu iki kelimenin tercüme esnasında birbirine karıştırıldığı ihtimalini vermektedir.
Buna rağmen her iki kelime ile de gelecek olan bir peygamberden haber verilmektedir ki; yine o, ahir zaman nebisi Hz. Muhammed r olur. Çünkü İsa’dan u sonra, ondan başka peygamber gelmediği tarihen sabittir.
Ve yine Hz. İsa’nın u Havarilere “Size söyleyecek daha çok şeylerim var fakat şimdi onlara dayanamazsınız. Fakat o hakikat ruhu gelince, size her hakikate yol gösterecek; zira o kendiliğinden söylemeyecek, fakat her ne işitirse söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir. O beni tebcil edecektir.”(12)  demişti. Bu cümle, “O kendiliğinden konuşmaz, o (duyurdukları) vahiy edilenden başkası değildir.” (13) diye Hz. Muhammed’e r  inen  ayete ne kadar benzemektedir.

Yahudiler ‘Sen kimsin’ diye sormaları için, Yeruşalem’den
Yahya’ya rahiplerle Levililer’i gönderdiler. Bunun üzerine Yahya tanıklıkta bulundu. Hiç bir şeyi örtbas etmeden açık açık konuştu. Ben Mesih değilim, diye ikrar etti. “Öyleyse kimsin? İlyas mısın sen?” diye sordular. Yahya,  “Değilim” dedi. “Sen o peygamber misin?”sorusuna da, hayır diye karşılık verdi.(14)

“Sen o peygamber misin?” diye sorulan o zat, Mesih(İsa)’in ve İlyas’ın dışında, Yahudilerin gelmesini bekledikleri, Yahya’nın da geleceğini bildiği, ahir zaman nebisi Hz. Muhammed’dir r. Çok acı bir gerçektir ki; Yahudiler ta o zamandan, geleceğini bildikleri peygamber gelince, inkâr ettiler kabul etmediler. Kendi kitapları kıyamet gününde Allah Teala’nın huzurunda, her iki zümrenin de aleyhine şahitlikte bulunacak, buradaki düzmece fikirleri orada kendilerine her hangi bir fayda sağlamayacaktır.

Ey ehl-i kitap! Açın Zebur’u okuyun. O kadar tahrifata rağmen orada, Hz. Muhammed’in r İslâmî kitaplardaki kadar şemailini ve özelliklerini bulacaksınız. Kendi kaynaklarınızı çok iyi tetkik edin, Kur’an-ı Kerim’in bilhassa sizinle ilgili olan ayetlerini yorulmadan, usanmadan, derinden derine düşünün. Ardınızdan gelecek olan masum nesillerin kanına girmeyin, kendi vebalinizle birlikte onların vebalini de yüklenmeyin. Ayrıca, misyonerlik faaliyetleriyle Müslümanlardan, diyalog tuzağı ile kendi yanlışınıza çekmek istediğiniz, gaflete düşürülmüş İslâmî cemaatlerden ellerinizi çekin, kör bir inat ve haset ile hem kendinizi hem de onları ateşe atmayın!

Ve siz de, ey Müslümanlar! Geçici dünya menfaatleri, makamları için dininizden taviz vermeyin, önünüze konulan yemi değil de tuzağı görün. Unutmayın ki, deveyi yardan atan bir tutam ottur.

Selam hidayete tabi olanlaradır.

 

Dipnotlar:

1- Saf, 61/6

2- Al-i İmran,2/81–82

3- Camiul Ahkâm, C.4,S.125

4- Tesniye, B,33–2

5- Tekvin B,21–21

6- Tesniye B,18–18

7- Risaleyi Hamidiye, S,55

8- Matta B, 22–46

9- Markos B, 5–41

10- Yuhanna B,16,7–8

11- Risaleyi Hamidiyye Sf.59

12- Yuhanna B,16,12–13–14

13- Necm, 53/3–4

14- Yuhanna B,1–19–22