İçeriğe geç

FASIKLIK VE YALAN HABER

Kur’ân-ı Kerîm’de otuzdan fazla ayette geçen fasık kelimesine İslam âlimlerince yapılmış birçok farklı tarifler bulunmakla beraber, âlimlerimiz bu kelimeye daha çok “inkâr eden, şirk dışındaki günahları işleyen, yalan söyleyen, söven, lakap takan, Rasûlullah’ın (s.a.v) emrine muhalefet eden” manalarını vermişlerdir. Günümüz dünyasına şöyle bir baktığımız zaman “Acaba bu kelimenin kapsamı içine girmeyen Müslüman var mıdır ya da kaç Müslüman vardır?” diye düşünmeden edemiyor insan. Çağımızda bir saatte işlenen günahlar, geçmiş milletlerin bir asırda yaptığı günahların tamamından daha fazladır belki de. Günah işlemek, hele hele yalan söylemek o kadar sıradanlaştı ki Müslümanlar arasında, adeta günlük ritüele dönüştü. Ömründe hiç yalan söylemeyen bir peygamber, Müslümanlar için maalesef sadece tasavvurdan ibaret kaldı ve Peygamber (s.a.v) Efendimiz günlük hayattan uzaklaştırıldı.

Hucurât Sûresi’nde geçen, “Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.”[1] ayetindeki fasık kelimesini bu cihetten incelediğimiz zaman; sanal âlemden veya yazılı ve görsel medyadan ya da fısıltı gazetelerinden hatta en yakın tanıdıklardan bile bize gelen haberler için çok dikkatli ve seçici olmamız gerektiğinin net bir uyarısını ayet bize yapmaktadır. Aksi takdirde suçsuz insanlara iftira atarak, birçok masum insana zarar vererek, yalan haberlerin yayılmasına vesile olarak kul hakkına girmiş oluruz. Hem dünyamızı hem de ahiretimizi mahvedebiliriz.

Dijital haber raporunun (Reuters Institute for the Study of Journalism Digital News Report) 2018 verilerine göre Türkiye, dezenformasyon ve sahte haberin görüldüğü ülkeler arasında birinci sırada yer alıyor. Kendini dindar olarak tanımlayan, dinî değerleri savunduğunu iddia eden medya dünyasında, yalan haber oranı maalesef dine mesafeli duranlara göre daha yüksek çıkmaktadır. Müslümanların uzaktan yakından hiçbir şekilde yalanla ilgisinin bulunmayacağını belirten peygamberin ümmetine mensup ülkenin yalancı çıkması, Almanya, Hollanda gibi gayr-ı Müslim ülkelerin ise en doğru haber yapan ülkeler olması bizim için yüz kızartıcı bir durumdur. Mülteci durumuna düşen Müslümanların, Müslüman ülkeleri değil de, Müslüman olmayan ülkeleri tercih etmeleri, hatta bu uğurda ölümü göze almaları, varını yoğunu feda etmeleri biz Müslümanlar için ibretlik bir vakıadır. İşte bu durumu da Hucurât Sûresi’nin 6. ayetinden bağımsız olarak düşünemeyiz. Fasıkların yaydığı haberlerin neticesinde insanların buna inanmaları ülkeleri parçalamış, Müslümanları birbirine düşürmüş ve kardeşlik bilincini yok etmiştir.

İslam’da bilginin kaynağına hep önem verilmiştir. Her bilgi, bilgi olarak kabul edilmemiş, haber deyip geçilmemiştir. Aslında haber konusunda en titiz çalışmaları hep Müslümanlar yapmıştır. Bir haberin peşinden gidip kaynağına kadar ulaşmaya çalışandan tutun da haber kaynağının her yönüyle incelemeye tabi tutulmasına kadar başka toplumlara, mazlum insanlara zarar vermemek için haberin doğruluğu araştırılmıştır. Böylece sağlam toplumlar, büyük medeniyetler inşa edilmiştir. Yeniden aslımıza dönüp ayetlerin ve Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in uyarılarını dikkate alarak, sağlam bilgi kaynaklarıyla hareket edip kardeşlik hukukumuzu yeniden kurmalı ve İslam medeniyetini yeniden tesis etmeliyiz.


[1] Hucurât, 49/6.