İçeriğe geç

GERÇEKLİK KARŞISINDAKİ ESTETİK ARAYIŞLARI, İLAHİ GÜZELLİK FİKRİNE YÖNLENDİREN SANATIMIZ: MİNYATÜR

İslam dininde resim ve resim yapma, daima tartışılan, yeri tespit edilememiş nazik bir konudur. Fakat minyatür, İslam tasvir sanatındaki resmetme anlayışının temelinde yatan ince çizgiyi ve yapılan her örnekte bunun izlerini görmemize yardım eder. Mesela minyatür sanatında, geceler sadece parlak bir hilal ve üç beş yıldızla belirtilir. Bunun dışında gündüzden farkları yoktur. Gece ile gündüzün ihtilafı ortadan kalkmış ideal bir âlem tasavvur edilmiştir ki İslam’ın hayat ve âlem kavramıyla bir ölçüde bütünleşme göstermiştir.

Fonksiyon olarak bir kitap sanatı, teknik olarak ise daha çok çizgiye, desene, renge ve hayale dayalı bir sanat olan minyatür, uzun ve yorucu bir uğraşın ardından ortaya çıkmaktadır.

Minyatür nakkaşı, çizime başlamadan önce bağdaş kurarak oturur ve gözlerini kapatır. Zihnini boşaltarak derin hayallere dalar. Zaman ve mekân farkını yavaş yavaş ortadan kaldırır. Resmi önce zihninde tasarlar. İlk başta şekildir hepsi. Ve şekilleri ilahi cemalin kendisini en fazla gösterdiği bahar mevsiminden seçer. Bahar ve sürekli aydınlık… Kış manzaralarına hiç yer vermez. Şekil giderek bütünü gösterir. Bütün çok önemlidir. Sonra biraz daha detaylandırır zihnindeki resmi. Her objeyi tek tek inceleyerek her şeyin dışını ve içinde olanı görmeye çalışır. Konunun en önemli olanını merkeze koyar ve diğer elemanları da çevresine belirli bir düzen içerisinde yerleştirir. Tıpkı soyut resim yapmak gibi… Sonra minyatür tonunda düşünüp zihninden aldığını ışık, gölge oyunları ve derinlik boyutunu önemsemeden kâğıda yansıtır. Bu iş öyle kolay ve gelişigüzel değildir fakat eğlenceli ve sürprizlerle doludur.

Çok net ve sağlam kuralları var minyatürün. Bir kere her şeyi çizgilerle sınırlayacaksınız. Şekilleri, birbirini kapatmayacak durumda yan yana dizeceksiniz. Önde olanları kâğıdın en altında, arkada olanları ise yukarısında göstereceksiniz, ama aynı boyda olacaklar. Sanki havadan bakıyorsunuz ama objeleri, binaları, insanları önden görüyorsunuz gibi. Uzaktaki şeyleri bile gözden kaçırmıyorsunuz. Şekillerdeki ayrıntıları incelikle göstererek, her köşesiyle saatlerce, hiç bıkmadan uğraşıyorsunuz.

Bütün bunları tek başınıza yapmanız mümkün değil, bir ekiple çalışmanız gerekiyor. Usta- kalfa- çırak ilişkisi içinde, sıkı bir disiplinle… Çünkü her bir eser için 400–500 kadar minyatür yapılması gerekir. Ve bunlardan bir tanesi en az bir ay sürer. Bütün minyatürler bir baş nakkaşın kontrolünde gerçekleşir. Baş nakkaş konuları belirler, kompozisyonları çizer, sonra diğerlerine tarif eder. Hatta birazını kendisi boyar, gerisini onlara bırakır. Bir eser böylece meydana gelmiş olur.

Minyatürde naiflik var, çocuksuluk var. Minyatür eğlencelidir, insanlara gülümser, her biri ayrı bir duyguya sahiptir. Minyatürlerde geçmişe dair bilgi ve belge var. Osmanlı kültür ve medeniyetinin ihtişamını ve köklü geleneğini belgeleyen kaynak var. Kale kuşatmaları, törenler, padişah portreleri, savaşlar ve aşklar var. Siz de minyatürün gizli dünyasına yolculuk edin. Belki bu saydıklarımızdan çok daha fazlasını göreceksiniz.