“Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar; namus ve iffetlerini korusunlar. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini yakalarının üzerine (kadar) örtsünler.”[1]
Namazın farzlarından birisi de setr-i avrettir. Bundan dolayı bütün fıkıh kitaplarında namaz bahsinde erkek ve kadınlar için setr-i avretin ne demek olduğu izah edilmektedir. Ayrıca “Kerahiyyat” veya “Helâl ve Haramlar” bölümünde de bu konuya genişçe yer verilmektedir.
Hanefi mezhebinde bir erkeğin avret mahalli göbeğin altından diz kapaklarının altına kadar olan kısımdır. Dizler, avret mahalline dâhildir. Göbek avret mahallinin dışındadır. Örtünmesinin evlâ olacağını söyleyen âlimler de vardır. Bir Hadis-i Şerif’te Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur:
“Erkeğin avreti göbeğinin altından dizlerini geçinceye kadar olan kısımdır.”
Köle kadınların avreti ise erkekler gibi olup ayrıca karın ve sırt bölgeleri de avrete dâhildir.
Hür kadınlara gelince, onların bütün vücutları avrettir. Yüz ve avuçları müstesna.
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur:
“Hür bir kadın örtülmesi gereken bir avrettir.”
Bir başka Hadis-i Şerif’te şöyle buyurur Efendimiz (s..a.v):
“Kadın avrettir. Dışarı çıktığı zaman şeytan gözünü kaldırıp ona bakar.”[2]
Kadının yüz ve avuçlarının istisna edilmesi hükmü Âyet-i Kerime’de geçen “Kendiliğinden görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler.” bölümünden çıkarılmıştır.
Kadınların ayakları konusunda sahih olan görüş şudur: Kadınların ayakları namazda avret değildir. Namaz dışında ise avrettir.
Avrete bakmanın hükmüne gelince;
Avrete bakmak haramdır. Ancak zarûret halleri müstesna. Doktorların hasta muayene sırasında ihtiyaç kadar olan kısımlara bakması gibi.
Erkeklerin mahremleri olmayan kadınlara, kadınların mahremleri olmayan erkeklere bakmalarının haramiyeti ve mahremlere bakmanın şartları kitap ve sünnetle tespit edilmiştir. Bu konuda Allah (c.c) şöyle buyurur:
“(Rasûlüm!) Mü’min erkeklere söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar. Irzlarını da korusunlar. Çünkü bu kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.”[3]
Bir Hadis-i Şerif’te Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurur:
“Müslüman kardeşinin avret mahalline bakan kimse mel’undur.”
İster mahremi olsun, ister nâmahrem, erkeğin kadına karşı avreti, erkeğe karşı olduğu gibi göbeğin altından diz kapağının altına kadardır. Yalnız karı koca arasında avret mahalli yoktur. Bu konuda Allah (c.c) şöyle buyurur:
“Ve onlar ki iffetlerini korurlar. Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (cariyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değildirler.”[4]
Kadınların kadınlara karşı avreti de erkeklerde olduğu gibi, göbeklerinden diz kapakları altına kadar olan kısımlardır. Buna göre bir kadının diğer bir kadının belirtilen kısmına bakması haramdır. Diğer yerlerine bakması câizdir. Bir kadının, erkeğin göbek altından diz kapağı altına kadar olan kısmın dışında kalan yerlere bakması câizdir. Ancak şehvetten korkar veya zannı galibince şehvet meydana geleceğini düşünürse bu durumda fitneden kaçınmak için erkeğe bakmaz. Bir erkek şehevî arzunun uyanacağından korkmazsa yabancı bir kadının yüz ve avuçlarına bakabilir. Eğer şehevî arzunun uyanacağından korkarsa bu durumda yabancı bir kadının yüz ve avuçlarına bakmak da câiz değildir. Ellerinin üst kısımları avret sayıldığından hiçbir zaman bakılması caiz değildir.
Yabancı bir kadının el ve yüzüne dokunmak, şehvetten emin bile olsa câiz değildir. Çünkü dokunmak, bakmaktan daha ağırdır. Dokunmak yoluyla olan şehvet daha çoktur. Yalnız şehvetten kesilmiş yaşlı bir kadınla, yine şehvetten kesilmiş olan ihtiyar bir adamın musafaha etmesinde yani tokalaşmasında bir beis yoktur. Ebu Bekir (r.a)’in ihtiyar kadınlarla musafaha ettiği rivayet edilmektedir.
Bir kimsenin evlenmek istediği kadına bakması câizdir. Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz bir kadınla evlenmek isteyen sahabe-i kiramdan Muğire (r.a)’ye: Evlenmek istediğin kadına bak. Bu durum aranızda ülfet oluşmasına daha elverişlidir.” buyurmuşlardır.
Bir kimse mahremlerinin, yüzüne, başına, göğsüne, dizden aşağı kalan kısımlarına, kollarına, saçına bakabilir. Bu konuda delil, Nûr Suresi 31. Âyet-i Kerime’dir.
Şehvetten emin olunduğu takdirde bakılması câiz olan yerlere dokunmakta bir beis yoktur. Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz savaşlardan döndüğünde kızı Fatıma (r.anha)’nın başını öptüğü rivayet edilmektedir.
Genelde mahremlere karşı şehvet duyulmaz. Böyle bir duygunun olacağından korkan kimsenin mahremlerine dokunmaması gerektiği gibi, bakmaması da gerekir. Bir kimsenin mahremlerinin göbekten diz kapağı altına kadar olan kısma bakması câiz olmadığı gibi karın ve sırta bakmak da câiz değildir.
Buraya kadar verilen bilgiler, temel Hanefî mezhebi kaynaklarından olan “el-İhtiyar” adlı eserden özetlenmiştir.
Görüldüğü gibi kadının bütün vücudu avret olarak ifade edilmekte, zarûrete binaen yüz ve avuçları istisna edilmektedir. Şehvet ve fitne korkusu olduğunda kadınların avuçlarına ve yüzlerine bakmanın da câiz olmadığı ifade edilmiştir.
Ayrıca el-Münteka adlı eserde şöyle denilmektedir:
Fitneye sebep olmaması için özellikle genç hanımların dışarı çıktıklarında yüzlerini açmalarına müsaade edilmez. Zamanımızda ise kadınların yüzlerini açmasına mani olmak vaciptir. Hatta fitne ve fesat galip olduğu için farzdır. Hz. Aişe (r.anha)’dan şöyle rivayet edilmektedir: “Hür kadının bütün bedeni avrettir. Ancak bir gözü müstesna. O da zarûretten dolayıdır.”
Osmanlı hanımları da sokağa çıktıklarında yüzlerini kapatır, sadece tek bir gözlerini açıkta bırakırdı. Ayrıca ellerinde tesettüre yardımcı olması için bir de şemsiye taşırlardı.
Kur’an-ı Kerim’de başörtüsünden başka bir de “cilbab” tan bahsedilmektedir. Cilbab, kadını baştan aşağı örten vücut hatlarını belli etmeyen, geniş aynı zamanda cazibeli bir renge sahip olmayan örtü demektir. Bu konuda Allah (c.c) şöyle buyurur:
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah, mağfiret edici, merhamet edicidir.”[5]
Hanımların dış örtülerinin geniş olma, cazip ve şeffaf olmama, tüm vücudu örtme şartı vardır. Bazı hanımların dışarı çıkarken takmış oldukları rengârenk başörtüler ve cazip kıyafetler tesettür şartlarına uymamaktadır. Bu kıyafetleriyle cazibe odağı haline gelip erkeklerin dikkatini çekmektedirler. Böyle dolaşan Müslüman hanımlar sözde örtünmeyen kadınları örtünmeye teşvik etmektedirler. Hâlbuki esas mesele Allah (c.c) ve Rasûlü’nün razı olacağı şeytan ve avânesinin rahatsız olacağı İslâmî kıyafete bürünmektir.
[1] Nûr, 24/31
[2] Tirmizi, 1173
[3] Nûr, 24/30
[4] Mü’minûn, 22/ 5-6
[5] Ahzap, 33/59