İçeriğe geç
Anasayfa » İLİM VE KAYNAĞI

İLİM VE KAYNAĞI

İlmiyle kâinattaki esrar perdesini yırtan, bilinen âlemden bilinmeyene doğru kanat çırpan insan için Allah’ın en büyük nimetlerinden birisi ilimdir.

Elest bezminde ruhen görmüş olduğu eğitim ve öğretimden sonra dünyaya gelen insan şuur altında bir hazine gibi gizlediği bu bilgiyi ancak vücudundaki beş duyuyu harabelikten kurtarır ve onları ilim şehrinin fethi için hazırlarsa o hazineler şuur altından onu yönlendirir.

Hangi ırk ve dinden olursa olsun insanlardaki iyiye ve güzele doğru bir meylin bulunması ve bir çiçeğin herkes tarafından sevilmesi ‘istisnalar hariç’ susuz kalmış bir ordunun suyu görünce hepsinin aynı istekle suya yönelmesi gibi herkesin içindekinin dışa vurmasıdır.

Doğuştan bazı bilgileri beraberinde getiren insan daha ana rahminde canlandığı andan itibaren eğitime başlar.

Annenin günde beş vakit namazda belirli hareketleri yaparken Allah’tan gelen bu çocuğun ruhuna yine Allah’tan gelen Kur’an ayetlerini mırıldanarak bahar mevsiminde çam kokusu, güneş sıcaklığıyla yüklü seher yelinin toprak içinde çatlayan çekirdeği harekete geçirdiği gibi rahimdeki çocuğu da tatlı bir ihtizazın içine garkeder.

Dünyaya geldiğinde kulağına üflenen ilk söz on dört asır önce yanık Bilal’in dilinden çıkan ve gönülden gönüle yankılanarak gelen Ezan-ı Muhammedi ile taze beyne ilk kayıt yapılır.  Çocuğun kulağına ezan okunduğunu gören bir kısım mantıksızlar çocuk duyar mı duysa anlar mı bu boş şeylere niçin inanırsınız dediler.

Fakat ilmî araştırmalar çocuğun ana rahminde iken duydukları şuur altına yerleşir neticesini ortaya koydu.

Avrupalı filozoflar ilmin kaynağı konusunda ihtilafa düşerlerken, merkep sırtından düşerek parçalanan mukaddes kitapların yarımşar yaprağını buldular ve hepsi hakikat benimkisidir: Yani bütün ilim doğuştandır. Yok, bütün ilim beş duyu ve tecrübelerledir. Hayır, süje obje ilişkisidir, oda değil üstün bir varlığın bildirmesidir dediler.

Ancak bu mukaddes peygamberler binasının son taşı olan Efendimiz’e verilen kitap ve o kitabı tefsir eden hadislerden anladığımıza göre bilgi; doğuştan gelendir. Allah’ın öğrettikleri, rasûlünün haber verdikleri, beş duyu ile sağladığımız süje obje ilişkisi ve bu ilişkileri idrak haline getiren kalb de bir nur gibi olan aklın o ilişkileri toplayarak hamur haline getirip içinde bir şekil verip dışında söze dönüştürmesidir.

İnsanın ten ve candan meydana gelmesi de bize ruha ait bilgi ve o bilginin yolları olması gerektiğini, bedene ait bilgi ve ruha ait bilgi yollarının olması gerektiğini gösteriyor.

Gökleri bir dürbünün gözüyle yere indirirken gönül hep daha ötelerde kanat çırpıyor. Demek ki beş duyusunun daima ilerisinde olan ve ona yönlendiren Bir şey var bizde. Gönlünün bilgi kanatlarını bu beş duyunun aldığı yanlışlarla besleyen tefekkür yoksunu kuru mantığa yolduranlar dünyada katı mantık kurallarının mahkûmu ahirette de o duyu organlarının şehadetiyle Cehennemin mahpusu olurlar.

Âlimlerin peygamber varisi olduğunu bildirir Efendimiz. Eğer Peygamberimiz miras olarak Uhud dağı kadar altın bıraksa idi bin dört yüz sene sonra bize bir gramı gelmezdi. Ama Allah’a hamdolsun ki, hepimiz Fatiha sûresini o mirasdan bir pay olarak almışız.

Her şey taksimle azalırken ilim çoğalıyor. O bereketli nisan yağmuru gibidir. Buhar halinde yükselir yağmur suyu olur. Çiçeği sular gül suyu olur. Kaybolmak yok. Yağmuru çöle akıtsanız yine yok olmaz buhar olur yükselir rüzgârdan atlara biner dağ yamaçlarındaki ağaçlara hayat kaynağı olur.

İlim nazariyatta kalmamalıdır. Hayat boyu okuyan ve kimseye faydası dokunmayanları ahirette kâfir çocuklarına öğretmen yapmazlar. Ashab ezberlediği ayetleri tatbikat sahasına kor sonra tekrar ezberlerdi.

İlim fazla rivayet bilmek değil, Allah’tan korkmaktır. Faydasız ilimden Allah’tan korkmayan kalbden Allah’a sığınmak gerekir. Allah’tan sakınanlara Allah bilmediklerini öğretir. Bu ilim öğrenilmesin anlamına gelmez. Bir tefsire göre ilim imandan önce gelir. Çünkü imanın ana rüknü olan Kelime-i Tevhid’i bilmek de bir ilimdir. O bilinmeden de dil ile ikrar yerine gelmiş olmaz.

Ebu Hanife: Farz ibadetlerden sonra en efdal ibadet ilimle meşgul olmakdır der.

Efendimiz de “Âlimin mürekkebi ile şehidin kanı tartıldığı vakit, mürekkeb ağır gelir” der. (Süyuti, ed Dürru-l-mensur A’raf ayet 8, Kenz-ül ummal hadis no 28715, 28899, 28901, 28902 Senedi zayıftır)

Ve bir hadisinde de âlimleri yıldızlara benzetir. Yıldızlar gökyüzünün süsü, âlimler yeryüzünün süsüdür. Yıldızlar gece karanlığını aydınlatır. Âlimler cehalet karanlığını aydınlatır. Yıldızlar yolunu kaybedenlere yön gösterir, âlimler de cennetin yolunu yitirenleri uyarır.

Allah (c.c.) Âdem’e eşyanın ismini öğretti o esma sebebiyle melekler ona secde etti. Sen de eşyanın ismini ve karakterini öğren ki, Rabbime boyun eğmeyenler Rabbimin kuluna boyun eğsin.

Allah (c.c.) Hızır’a firaseti öğretti, Musa gibi bir büyük peygamberi ona talebe yaptı. Gönül aynanı kirletme taki gönlün göz olsunda başkaları taleben olsun.

Yusuf’a rüya tabiri öğretildi hapisden kurtuldu. Sen de Kur’an’ın ta’birini öğrenki şehvet ve gaflet hapsinden kurtul.

Davud’a zırh yapması öğretildi devlet yönetti. Sen de teknik bilgileri elde et de ülkeler yönet.

Süleyman’a kuşdili öğretildi zaferi elde etti ve Belkısa sahip oldu. Asıl zafer iki dünya saadetidir. Sen de laboratuarda eşyanın dilini öğren.

Efendimize Kur’an öğretildi de kıyamete kadar adı dillerde zikir oldu. Rabbinin adıyla zikredildi.

Bu örnekler bize bir uyarıdır. Eşyanın isimlerini Âdem (s.a.v.) gibi bilmeli, çiçeklerle Lokman gibi konuşmalı (laboratuarda). Davud (s.a.v.) gibi harp sanayiini öğrenmeli ve kurmalı. Efendimiz’in varisi olup geçmiş ve geleceğin ilmi olan Kur’an-ı öğrenmeli ve yeryüzünü mescid kılmalı.

İlimsiz kuvvetin değeri olmadığı gibi, kuvvetsiz ilmin de değeri yoktur.

Allah’a götürmeyen ilim de ilim değil gönül bağıdır. Muaz İbni Cebel güzel söylemiş:

İlim öğrenin, öğrenmek iyiliktir. Talebelik ibadettir. Müzakeresi teşbihtir. Araştırması cihaddır. Öğretmesi sadakadır. Gurbette yoldaş yalnızken arkadaşdır. Yalnız kaldığında konuşuverir. Fakir kalırsan yol gösterir. Bela gelirse yardım eder. Dostlar yanında süstür. Düşmanlara karşı silahdır. Allah milletleri ilimle yükseltir ve onları idareci kılar. (Şerh-u – Hadisi Ebi-d Derda, İbni Receb- el- Hanbeli s:34)

Max Müller gibi araştırmacıların açıklamasına göre dünyadaki bütün insanların konuştuğu dillerde ortaklaşa kullandıkları dörtyüz kadar kelimenin her dilde kullanıldığı ve bu kelimelerin insan hançeresinden çıktığı sonradan öğrenmediği doğrultusundadır.

Bazılarının dediği gibi insan önce maymundu sonra iki ayağı üzerine kalktı taştan taktak sesini kargadan gakgak sesini duydu öğrendi konuşmaya başladı, kuyruğunu da tren yolunda kestirdi adam oldu safsatasını, Kur’an-ı Kerîm’in bu ayetîeriyle yalanlanıyor.

Maymundan geldiğini iddia eden insanlar babasının evini kaybeden çocuklar gibi zavallıdırlar. Onların gönüllerinden tutarak babası ve ilk peygamberi Âdem’i tanıtıveriniz.

İnsanın meleklere üstünlüğü ilimledir.

KURTULUŞUMUZ İLİMLE

Bu dünya yolculuğunda övünülecek ve sevinilecek şeyler: ilim iman, ilim ve imanın eyleme geçmiş hali olan amel ve amelin insana kazandırdığı salih bir kul olma özelliğidir. Bunlara sahip olunca da Allah’a hamd etmelidir.

Hz. Âdem’in yaratılışı anlatılrken Âdem’in yeryüzünün halifesi olacağı vurgulanarak insanın değerine dikkat çekilirken bütün insanlığın atası olan Hz. Âdem kasdedilmiştir.

Dünyaya gelen her insan, rengi, dili, ırkı, toprağı, tarihi ne olursa olsun Hz. Âdem’in çocuğudur ve hiç birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Ancak yaratanın koyduğu kurallara uygun hareket edenler Yaratıcı yanında daha değerlidir.

Maalesef Batının o kadar etkisinde kaldık ki Amerikada 11/09/2001günü öldürülen beş bin insana ağladığımız kadar Bosna’da, Irakta Keşmirde, Çeçenistanda öldürülen milyonlarca insana ağlayamadık. Amerikalının ki can, öbürleri patlıcan gibi geliyor. Bu da Kur’anı bilmemekten kaynaklanıyor.

Melekler bile Rabbin huzurunda eksikliklerini arzederken Allah’ın öğrettiğinden başka ilimlerinin olmadığını itiraf ederek ilmin önemine bizim dikkatimizi çekmiştir.

İlimle paradan birini tercih etmemiz istense ilmi tercih etmemiz bizim faydamıza olur.

Bu gün Türkiyenin en zengin insanı bütün servetini verse bir ilim adamının beyninin içindeki bilgileri bilgisayar disketindeki bilgiyi diğer diskete çeker gibi çekebilir mi?

İlim parayı kazanır ama para ilmi kazanamaz. Yardımcı olur. İlimin yollarını kolaylaştırır.

İlmiyle, imanıyla, irfanıyla Musa ve Harun  (S.A.V) fakir olmalarına rağmen yönetimi elinde tutan Firavun, ekonomik gücü elinde tutan Karun ve ateist eğitimi elinde tutan Haman’ın saltanatına son vermişlerdir.

Mal isteyenler bir tarafta, ilim iman ve yapıcı işleri isteyenler öbür tarafta. Şimdi bunların hangisi başarılı olabilir? Gölde boğulan: “Ne mutlu çölde susuz ölene” dermiş. Çölde susuzlukdan ölende: “Ne mutlu gölde boğularak ölene”dermiş.

İslâm’ın ilk emri “Oku” olduğundan Kur’an, ilimin önemine dikkat çekmiştir. Âlimler, Peygamberlerin varisi oldukları için hiçbir kral, sultan, şah ve padişahın sahip olamadığı nimete ve şerefe sahiptirler. Zenginin malı yanar, eskir, çürür, çalınır ama âlimin ilmi çalınamaz.  Alındığı oranda artar.

Rabbimiz Kur’anında artmasını istediğimiz şeyin ilim olmasını bildirmiştir. Çünkü âlimin mürekkebiyle şehidin kanı tartıldığında mürekkebin ağır geleceğini bildirmiştir Sevgili Peygamberimiz.

Mevlâna:

Ey oğul, âlemi ağzına kadar ilim ve güzellik dolu bir testi bil.

Bu ilim ve güzellik, cana ve tene sıkışmamış olan Allah’ın,  güzellik deryasından bir damladır. (Mesnevi Amil çelebioğlu tercemesi 1/2963–64)

Hz. Âdemi meleklere üstün kılan,  Onun Allah’dan öğrendiği ilim sebebiyledir. İlim bizim hayatımızın gönyesi, şâkülüdür. Eğrilerimizi doğrultur.

Süleyman Aleyhisselam,  kuşların dilini bilirdi. Rüzgâra yön verirdi. Hz. Lokman,  çiçeklerle konuşurdu.

Davud Aleyhisselam,  demire mum gibi şekil verirdi. Şuayb Aleyhisselam uluslar arası ticaret yapan kavmine doğruluğun yollarını gösterirdi.

İsa Aleyhisselama hastaların tedavisi öğretildi.

Bütün bunlar bize yol göstermesi için Kur’an tarafından bildirildi.

Bütün ilimler Rabbimizin yarattığını öğrettiğinden İslâmi ilimlerdir. Okulunuzda okumakta olduğunuz her ilim dalına önem verin; bu arada Rabbimizin bizim bu dünyada neyi nasıl niçin yapacağımızı öğretmek üzere gönderdiği Kur’ana daha çok önem verin.