İçeriğe geç

İLK İSLAM ŞEHRİ: BASRA

İnsanoğlu için içtimai bir hayatın zaruri oluşu dünya hayatının temel hakikatlerinden birisidir. İnsan üzerine düşünenler bu hakikati tarih boyunca zikretmişler ve “İnsan tab’an medenîdir.” cümlesiyle hülâsâ etmişlerdir. Bu hakikatin bir teşekkülü olarak belirli bölgelerde küçük yerleşimler oluşturmaya başlayan insanlar, zamanla sosyal, ekonomik, askeri vb. hususların etkisiyle bu küçük yerleşimleri giderek daha büyük hale getirmiş ve geliştirmişlerdir.

İslam tarihi incelendiğinde de Müslümanların da erken dönemlerden itibaren şehir kurmaya başladıkları görülür. Muhakkak ki bu hususta Kur’ân’ı Kerîm’in yerleşik hayat için yapmış olduğu vurguların ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) uygulamalarının büyük payı vardır.  Kur’ân-ı Kerîm’de yerleşik hayat ile ilgili olarak pek çok kavram kullanılmıştır. Bunlar karye, medine, belde, beyt, mesken, mısr, dâr, diyâr kavramlarıdır. Kur’ân-ı Kerîm’de yerleşik hayat ile ilgili olan kavramların kullanılması şehir hayatının temellendirilmesi için önemlidir. Bunlarla birlikte İslam’ın temel ibadetleri ve ahlakî prensipleri insanların bir arada hayatlarını idame ettirmelerini teşvik etmektedir. Namaz, zekât, hac, cömertlik, yardımlaşma gibi mevzular toplum içerisinde gerçekleşmesi gereken ibadetler ve ahlaki kaidelerdir. Ayrıca Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) Medine’ye gelmesi ile birlikte öncelikle mescit yapımına başlaması, şehir hukukunu oluşturması, çarşıları düzenlemesi, idari ve askeri bir üs olarak Medine şehrini kullanması, talebeler için mescit kenarını eğitim müessesesi olarak kullanması vb. uygulamaları İslam’ın şehir hayatını tasvip ettiğini gösterir.

Şehirlerin kurulması hususunda Müslümanların temel dinamikleri olan Kur’ân-ı Kerîm ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) uygulamalarının yanında Müslümanların içinde bulundukları şartlar da etkili olmuştur. İslam fetihleri, Hz. Ömer’in (r.a) hilafeti döneminde Suriye, Mısır, Irak ve İran istikametine doğru büyük bir alana yayılmıştır. Devletin merkezinden uzak bölgelerde askeri faaliyetlerin yürütülme zaruriyeti askerlerin belirli bölgelerde üs kurmalarına sebep teşkil etmiştir. Ordular ilk zamanlarda fethettikleri şehirlerde konaklamışlardır. Ancak bazı sebepler orduların bu şehirlerde barınmalarını engellemiştir: Fethedilen Bizans ve Sasani şehirleri Müslümanların hayat tarzlarına uymamaktadır. Bu şehirlerde hâkim olan kültür, Müslümanların anlayışları ve hayat tarzları için tehlike arz edebilecektir. Ayrıca bu şehirlere yerleştirilen askerlerin zamanla şehir hayatının lüksüne alışmaları ve bu sebeple cihadın unutulabileceği endişesi de önemli bir husustur. Bu sebepler esasen ilk dönemler için daha çok geçerlidir. Bu bölgelerde Müslüman nüfusun artması ve hâkim olmaya başlamasıyla hem özgün şehirler kurulmuş hem de eski medeniyetlere ait şehirler zaman içerisinde, tabii seyrinde Müslüman bir kimliğe kavuşmuştur.

Müslümanlar ilk şehirlerini Hz. Ömer’in hilafeti döneminde, onun emriyle kurmuşlardır. Sırasıyla; Utbe b. Gazvan’ın (r.a) temellerini attığı Basra, Sa‘d b. Ebî Vakkas’ın (r.a) gözetimde kurulan Kûfe ve Amr b. As’ın (r.a), Mısır’ı fethiyle kurulmaya başlayan Fustat, ümmet-i Muhammed’in zikredilen sebeplerden ötürü kurdukları ilk şehirlerdir. Fetihlerin yoğun bir şekilde devam etmesi şehirlerin ordugâh şehir modeliyle kurulmasına sebep olmuştur. Sahabe neslinin kurduğu bu şehirler Müslümanların ilk tecrübeleri olduğu için ibtidai mertebede oldukları görülür. Ancak ilerleyen zamanlarda bu şehirler gelişecek ve daha büyük ve ihtişamlı şehirlerde kurulacaktır. Bağdat şehri Müslümanların şehir tecrübesinin ileri mertebelerini göstermesi açısından büyük öneme sahiptir. Ancak bu yazıda ilk İslam şehri olan Basra ele alınacaktır.

Basra (h.14 / m.635)

Basra şehri, Basra körfezinin 90 km yukarısında Dicle Nehri’nin kenarında bulunmaktadır. İran körfezini, İran ve Irak yollarını kontrol altında tutabilmek, stratejik konumu itibariyle askeri üs olarak kullanmak, İslam Devleti’nin doğu seferlerinde hareket üssü yapmak ve Irak topraklarına deniz yoluyla girme teşebbüslerini engellemek bu şehrin kuruluşunda tesiri olan konulardır.

Bu bölgede fetihlere devam eden Utbe b. Gazvan (r.a), Hz. Ömer’e (r.a) o sırada bulunduğu Hureybe mevkiinin ismini vererek Müslümanlar için kış mevsimi gelince kışlayacakları ve savaşlardan döndüklerinde konaklayacakları bir yere ihtiyaç duyulduğunu anlatan bir mektup yazmıştır. Hz. Ömer de bu mektuba cevaben Müslümanları bir yerde toplamasını, toplandıkları bu yerin suya ve otlak yerlerine yakın olmasını ve seçilen yerin anlatıldığı bir mektubun kendisine gönderilmesini istedi. Utbe (r.a) ve diğer Müslümanlar burada fetih yapmadan aylarca ikamet ettiler. Daha sonra Basra’nın bulunduğu yere intikal ettiler. Utbe b. Gazvan (r.a), “Ben, sahra tarafında ekili yerlere doğru uzanan, çok verimli, yakınında su yatakları ve kamışlık bulunan bir yer buldum.” ifadelerinin yer aldığı bir mektubu Hz. Ömer’e gönderdi. Hz. Ömer anlatılan yeri beğendi ve Müslümanların oraya yerleşmesini istedi.

Utbe b. Gazvan (r.a) şehrin temellerini attıktan sonra kabileleri farklı mahallelere taksim etti. Müslümanlar, mahallelerine tek katlı ve avlulu kamıştan evler inşa ettiler. Utbe de şehrin orta kısmına kamıştan bir cami inşa etmiştir. İlk başlarda kamışlarla çevrili bir toprak parçasından ibaret olan cami daha sonra çamur ve kerpiç ile bina edilecek ve tavanı otlarla kaplanacaktır. Caminin yanında dâru’l-imâre, hapishane ve hamam gibi yapılarda inşa edilecektir. Daha çok askerî harekât için inşa edilen bu şehirde Müslümanlar savaşa gittiklerinde kamıştan yaptıkları evlerini söküyor ve demetler halinde bağlıyorlardı. Geri döndüklerinde bu kamışlardan tekrar evlerini kuruyorlardı.

Basra’da h.17 senesinde büyük bir yangın çıkmış ve çoğu ev kamıştan yapıldıkları için tamamen yanmıştır. Ebû Musa el-Eş’arî’nin (r.a) valilik dönemine rastlayan bu tarihte şehir Âsım b. Ed-Dülef tarafından yeniden imar ve tanzim edilmiştir. Bu tanzim sırasında halk, kabilelerine göre farklı mahallelere yerleştirilmiştir. Yaşanan yangınların verdiği endişeyle birlikte evler artık kerpiç ve çamurla yenilenmiştir. Basra zaman içerisinde kışla görünümünden sıyrılıp Müslümanlar için bölgede stratejik bir şehir haline gelmiştir. Özellikle Fars bölgesinin fethedilmesi sürecinde Basra’nın önemli fonksiyonları olmuştur. Kuruluşundan yirmi sene bile geçmeden İslam coğrafyasının ticaret merkezlerinden birisi olmuş ve özellikle Hindistan ve Çin ile olan deniz ticaretinde büyük rol oynamıştır.

Basra şehrinin yapısını, geçirdiği değişimleriyle birlikte, genel hatlarıyla inceleyecek olursak ilk kurulan bir İslam şehrinin temel özelliklerini görebiliriz. Şehrin merkezinde cami ve valinin ikamet ettiği dâru’l-imâre yer almaktadır. Ayrıca bu merkezde devlet işlerinin yürütüldüğü divanlar, beyt’ül-mal, hapishane, emirlik hamamı gibi yapılar da yer alır. Caminin doğu kısmında ise Dehnâ ismiyle bilinen bir meydan bulunmaktadır.

Dâr’ul-imâre Ebu Musa el-Eş’ari (r.a) dönemindeki yenileme sırasında camiye bitiştirilmiş ve kıble cihetinde inşa edilmiştir. Emevî döneminde Basra valisi olan Ziyad ise imamın cemaati rahatsız etmeden ve güvenli bir şekilde camiye girebilmesi için kıble cihetinden dâr’ul-imâreye açılan bir kapı yaptırmıştır.

Basra’da merkezde bulunan Cuma camisi dışında her mahallenin kendine ait bir mescidi de vardır. Bu mescitlerde daha çok vakit namazları kılınmaktadır. Cuma camiinde olduğu gibi mescitlerin önünde de küçük meydanlar bulunmaktadır. Şehrin çekirdeğini teşkil eden cami ve dâr’ul-imârenin etrafında çarşılar toplanmıştır. Özellikle Dehnâ meydanını kuşatan bölgede ve şehir merkezinden ikamet mahallerine uzanan cadde ve sokakların merkeze yakın olan kısımlarında ticari aktiviteler yoğundur. İlk başlarda cami etrafında Sûku’l-Kebîr denilen tek bir çarşı mevcutken şehir büyüdükçe yeni çarşılar kurulmaya başlamıştır. Yeni çarşılar kuruldukça ihtisaslaşma da kendini göstermiştir. Ashâb-ı kâidiyyûn, ashâb-ı varrak, ashâb-ı sabuniyyûn, ashâb-ı ıtriyyin bu ihtisaslaşmaya örnek verilebilir. Aynı ürünün belirli bir alanda satılıyor oluşu hem ürünün fahiş fiyatla satılmasını hem de insanların aldatılmasını önleme hususunda büyük fayda sağlamaktadır. Bu usul ile esnaf kendi arasında adeta otokontrol sağlamaktadır. Ayrıca her meslek sahibi şehrin merkezinde yer alamamaktadır. Mescide yakın olan yerlerde etrafa zarar vermeyen temiz meslekler icra edilirdi. Koku satışı, kâğıt satışı vb. meslekler mescit etrafında yer alabilmektedir. Ancak şehri rahatsız eden ve kötü kokuların oluşmasına zemin hazırlayan deri tabaklama, hayvan alım satımı gibi meslekler şehrin dışındaki Mirbad meydanında yapılmaktadır.

Şehrin en önemli caddesi, Mirbad meydanından başlayıp şehir merkezinden geçerek doğu limanına kadar ulaşan Mirbad caddesidir. Ticarî faaliyetin aktif olduğu bu cadde develerin geçebilmesi için oldukça geniş tutulmuştur. Bu caddenin genişliğinin 25 metreden az olmadığı söylenmektedir. Şehrin mahallelerine ulaşan sokaklar ise yaklaşık 3,5 metre genişliğindedir.

Şehir, cami ve dâr’ul imâre etrafında tanzim edilmiş mahallelere bölünmüştür. İnsanlar bu mahalleler de kabile ve akrabalık esasına dayalı olarak ikamet etmektedir. Ehlü’l-Hicaz olarak isimlendirilen yönetici sınıfın ait olduğu grup ise şehir merkezine yakın bir konumda yerleşmiştir. Her mahallede orada ikamet eden kabileye ait olan bir mescit bulunmaktadır. Ayrıca Mirbad meydanı yakınındaki Cebban isimli umumi mezarlığın dışında her kabilenin mahallesinde özel mezarlığı bulunmaktadır.

Basra şehrinde evler de üç ana yapıda bulunmaktadır. Bunlar kasr denilen geniş ve lüks evler, dâr denilen orta ölçekte evler ve beyt denilen küçük ve sadece 2-3 odadan oluşan evlerdir. İnsanların zenginliklerine göre evlerin yapısı değişse de zenginleri veya fakirlerin belirli bir mahalde toplanmaları söz konusu olmamıştır.

Basra şehri Müslümanların baştan sona kendilerinin kurduğu ilk şehirdir. İlk başlarda iptidaî olarak kurulan şehir kısa süre sonra ilim, kültür ve ticaret şehri olmayı başaracaktır. Birçok fetihte büyük rolünün olmasının yanında doğu ve batı ticaretinin kavşak noktası haline gelecektir. Basra, Kûfe ve Fustat ile beraber daha sonra kurulacak olan İslam şehirlerine temel teşkil edeceği için önemli bir konumda bulunmaktadır.

KAYNAKÇA

Karabulut, Serdar, “İlk İslam Şehirlerinde Çarşı ve Pazarlar”, Siirt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 1, s.147-165.

Koçyiğit, Tahsin, “Hulefa-yı Raşidin Döneminde Bayındırlık Hizmetleri”, İstem, Sayı: 24, 2014, s.13-41.

Can, Yılmaz, “Hulefa-yı Raşidin Döneminde Ortaya Çıkan Ordugâh Şehir Modeli Üzerine Bir Değerlendirme”, İstem, Sayı: 6, 2005, s.215-235.Not: Basra şehrinin h.1.-2. / m.7.-8. asırlarının fiziki yapısını gösteren plan Yılmaz Can’ın, “Hulefa-yı Raşidin Döneminde Ortaya Çıkan Ordugâh Şehir Modeli Üzerine Bir Değerlendirme” isimli eserinden alınmıştır.