İçeriğe geç
Anasayfa » İZZEDDİN B. ABDÜSSELÂM

İZZEDDİN B. ABDÜSSELÂM

İzzeddin b. Abdüsselâm (r.h) 1182’de Şam’da doğmuş, Mısır kadılığı yapmış ve 1262’de 83 yaşında Mısır’da vefat etmiş büyük bir âlimdir. Kendisine kısaca İz b. Abdüsselâm denmiştir.

Sultanın yanlışına karşı geliyor

Selahaddin Eyyübî vefat edince biri Şam’da diğeri Mısır’da iki ayrı devlet ortaya çıkar. Bir zaman sonra Şam’da İmâdüddîn İsmail, Mısır’da da Necmeddin Eyyüb sultan olmuştu. Fakat birbiriyle akraba olan bu iki sultanın araları iyi değildi. Şam sultanı İsmail, Mısır sultanına karşı haçlılarla anlaşma yapar, Kudüs başta olmak üzere bazı şehirleri onlara verir. Bunun karşılığında haçlılar da Mısır sultanına karşı kendisine yardım edecekler, diledikleri zaman Şam çarşısına gelip silah satın alabileceklerdi.

Anlaşmayı duyan İz b. Abdüsselam buna şiddetle karşı çıkar. Şam’daki Emevi Camii’nde Cuma hutbesinde sultana dua etmeyi bırakır. Oysa hutbede sultana dua etmek âdetti. Ayrıca haçlılara silah satmamaları konusunda esnafı uyarır. Bununla da yetinmez, çarşı pazarı dolaşarak haçlılara silah satmanın haram olduğunu söyler. Ünlü dil âlimi ve fakih İbnü’l-Hâcib (ö. 1249) de onu destekler ve onunla aynı kaderi paylaşır.

Şam sultanı, tavrından vazgeçmesi için bu büyük âlime baskı yapar. Önce tutuklanmasını emreder. Bir müddet hapiste tutar. Daha sonra da serbest bırakır. Onu kararından vazgeçirmeye uğraşır. Kararından vazgeçmeyen İz b. Abdüsselam, Şam’dan ayrılır. O da 1241 yılında İbnü’l-Hâcib’le birlikte Kudüs’e gider. 

Onları cezalandıran Sultan İsmail de Kudüs’e gider. Bir adamını İz b. Abdüsselam’a gönderir ve ona şu emri verir: 

”Şayet elimi öpüp af dilemeyi kabul ederse onu affedeceğimi söyleyin; söz dinlemezse, tutuklayıp getirin!” 

Sultanın adamı İz b. Abdüsselam’ın yanına gelir ve şayet sultanın elini öpüp af dilerse eski makamlarına geri döneceğini söyler. O da onurlu bir şekilde elçiye şöyle cevap verir: 

”Vallahi, değil onun elini öpmek, onun benim elimi öpmesine dahi müsaade etmem! Zavallılar! Siz bir vadide ben başka bir vadideyim.  Beni sizin içine düştüğünüz beladan koruyan Allah’a hamdolsun” 

Bunun üzerine “Seni tutuklayacağız.” derler. O da “İstediğinizi yapın.” der.

Bunun üzerine askerler, İz b. Abdüsselam’ı tutuklarlar. Sultan, onu kendi çadırının yanında bir çadıra hapsettirir.

Büyük âlim, hapiste vaktini Kur’ an okumakla geçirir. Bir gün yine Kur’an okurken haçlı komutanları sultanı ziyarete gelmiştir. Sultan, haçlı komutanlara sorar: 

–  Şu Kur’an okuyanı duyuyor musunuz?

–  Evet! 

–  İşte o bizim en büyük âlimimizdir. Sizde papa neyse, bizde de bu aynı konumdadır. Size bazı kalelerimizi teslim etmeme karşı geldi ve ”Müslümanların kalelerini haçlılara vermek haramdır.” diye fetva verdi. Onu diğer görevleriyle birlikte hatiplikten de azlederek hapsettim. Şam’dan çıkmasına müsaade ettim, o da Kudüs’e geldi. Ancak sizin için tutuklayarak hapse attım.

Onlar da derler ki: 

Şayet bu zât, bizim papazımız olsaydı, ayaklarını yıkar, suyunu içerdik.

Bir müddet sonra 1241 yılında Mısır’dan gelen Necmeddin Eyyüb’e ait ordu, haçlılarla ittifak yapan Şam sultanı İsmail’i ve ordusunu hezimete uğratır. İz b. Abdüsselam da Mısır’a gider. Burada büyük saygı görür ve Mısır kadısı olur.[1]

Memlûk sultanı fetva istiyor

Mısır Memlûk Sultanı Kutuz, Moğollarla yapacağı Aynicâlût Savaşı için hazırlıklara başlamıştı. Orduyu donatmak için de tüccarlar ve zenginlerden para toplamak istiyordu. Bu konuda Mısır’ın en büyük âlimi olan İz b. Abdüsselam’dan fetva ister. O da şu karşılığı verir:

“Bir komutan düşmanı def etmek için orduyu donatma konusunda tüccar ve zenginlerin mallarından alabilir. Fakat şu şartla mümkündür: Önce beytülmalde (hazinede) herhangi bir silah, altın ve gümüş eğer, nakışlı eğer örtüsü, altın işlemeli kılıç kalmayacak; her askere bir at, kılıç ve mızrak verilecek. Zikrettiğim malzemeler beytülmalde varken tüccar ve zenginlerden herhangi bir mal alınması caiz değildir.” Sonra da İz b. Abdüsselam yaptığı etkili konuşmalarla halkı Moğollara karşı cihada katılmaya teşvik eder. Halkı cihad ruhuyla doldurur. Memlûk ordusuyla Moğol kuvvetlerinin karşılaştığı 3 Eylül 1260 yılında meydana gelen Aynicâlût Savaşı’nda Moğollar ilk defa mağlûp edilerek ilerleyişleri durdurulur.[2]


[1] Muhammed ez-Zuhaylî, el-İz b. Abdüsselâm, s. 53-54; H. Yunus Apaydın, “İbn Abdüsselâm, İzzeddin”, DİA, XIX, 284.

[2] İbn İyâs, Bedâiu’z-Zühûr, I, 302.