İçeriğe geç
Anasayfa » KABİR HAYATI (BERZAH)

KABİR HAYATI (BERZAH)

Ehl-i Sünnet ulemâsından Ömer Nesefî kabir hayatını şöyle özetlemektedir:

“Kâfirler ve âsi olan bazı müminler için kabir azabı, taat ve ibadet sahiplerinin kabirde nimet içinde bulunmaları, Münker ve Nekir’in sual sorması, bütün bunlar sem’î ve naklî delillerle sabittir.

Kabirde sual soran meleklere Münker ve Nekir denilmektedir. Onlara, mezardaki ölüye hiç görmedikleri şekilde görünecekleri için bu isim verilmiştir. Zira bu kelimelerin sözlükteki manası bilinmeyen, tanınmayan, değişik kılık kıyafette olan demektir.

İmam Taftâzânî, “Şerhu’l-Akâid” adlı eserinde kabir hayatı ve kabir azabı ile ilgili delilleri şöyle zikretmektedir:

“Bunlar (hadd-i zatında imkânsız olmadığı için tevil edilemeyecek olan) mümkün işlerdir. Doğru sözlü olan Peygamber Efendimiz (s.a.v) tarafından bize haber verilmektedirler. Ayrıca bu konuda Âyet-i Kerimeler mevcuttur.

Allah (c.c) şöyle buyurur:

“Onlar sabah akşam cehenneme takdim edilirler. Kıyametin kopacağı gün de: Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun (denilecek).”[1]

“Bunlar günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe sokuldular ve o zaman Allah’a karşı yardımcılar da bulamadılar.”[2]

Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“İdrardan sakınınız. Zira kabir azabının çoğu ondandır.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Allah müminleri dünya hayatında ve ahirette hak bir söz üzerinde sabit kılar.”[3] âyeti kabir azabı konusunda nazil oldu buyurmuştur.

Kabre konulan ölüye, “Rabbin kimdir? Dinin hangi dindir? Peygamberin kimdir?” diye sorulduğunda şu cevabı verir: Rabbim Allah, dinim İslam ve peygamberim Muhammed (s.a.v)’dir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurmuştur ki: “Ölü mezara konulunca, gözleri mavi olan iki siyah melek gelir. Birine Münker diğerine Nekir denir…”

Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurur ki: “Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukur olur…”

Kısaca bu manada ve diğer birçok kabir halleri konusunda rivayet edilen hadisler tek tek tevatür haddine ulaşmasa da mânâ itibariyle mütevatirdir.

Râfızîlerden ve Mutezileden bazıları, “Ölü, hayata ve idrake sahip olmayan bir cansız olduğu için, ona azap edilmesi imkânsızdır.” diyerek kabir azabını inkâr etmişlerdir.

Buna cevap olarak denilmiştir ki: Allah Teâlâ’nın, ölünün bütün parçalarında veya bazılarında azap acısını veya nimetin tadını idrak edecek ölçüde bir çeşit hayat yaratması mümkündür. Kabirdeki ölünün bu nevi bir hayata kavuşması, ruhunun bedenine iade edilmesini, hareket etmesini ve kıpırdamasını veya çektiği azabın üzerinde görülmesini gerektirmez. Hatta suya batarak boğulan, hayvanlar tarafından parçalanarak yenilen ve idam sehpasında sallandırılarak havada can veren kimseler de –biz farkına varmasak bile- azap görürler. Allah Teala’nın mülkünde ve melekûtündeki acayip ve hayret verici şeyler üzerinde düşünenler, kudret ve ceberûtunun garip ve akla durgunluk veren yönlerini göz önünde bulunduranlar, bu ve emsali olan şeyleri -imkânsızlığını iddia etme bir yana- yadırgamaz ve uzak bir ihtimal olarak görmezler.”

Fıkh-ı Ekber şerhinde şöyle denilmektedir:

“Münker, Nekir’in suali, yani ölenin kabrinde veyahut bulunduğu yerde, Rabbin kimdir? Peygamberin kimdir? Dinin nedir? diye sormaları haktır. Peygamber (a.s)’ın, kulun kabirde azap göreceği hususundaki haber vermesi gerçektir. Sahih-i Buhârî ve Müslim’de “Kabir azabı haktır” diye varid olmuştur. Peygamber (a.s) iki kabre uğradı ve “Onlar azap görmektedirler.” diye buyurdu. Bu hususta Allah Teâlâ’nın şu Âyet-i Celîlesi nazil olmuştur: “Allah, iman edenlere dünya hayatında da, ahirette de, O sabit sözlerinde, daima sebat ihsan eder. Allah zalimleri (kâfirleri) şaşırtır. Allah ne dilerse yapar.”[4]

Kabir azabı kâfirlerin istisnasız tümü için, müminlerin günahkârları için haktır. Peygamber Efendimiz (s.av) bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

“Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçedir. Yahut cehennem çukurlarından bir çukurdur.”

Bu hadisi Tirmizî ve Taberânî rivayet etmişlerdir. Yine Tirmizî, Nesâî ve Hâkim’in sahih bir senetle Hazret-i Osman bin Affan (r.a)’dan rivayet ettikleri bir Hadis-i Şerifte Peygamber (s.a.v) buyuruyor ki:

“Kabir ahiret konaklarından ilk konaktır. (İnsan) eğer kabirden kurtulursa, ondan sonrası çok kolaydır.”

Şu hususun bilinmesi gerekir ki, Ehl-i Hakk ittifak etmişlerdir ki, Allah Teâlâ ölüye kabirde azap göreceği ve lezzet duyacağı kadar bir hayat halk eder.

Kabirdeki azabın ruh ile mi, yoksa beden ile mi yahut hem ruh ve hem bedenle mi olacağı hususunda bilginler ihtilaf ettiler. Bu üç görüşten en doğru olanı üçüncüsü, yani ruh ve bedenle olanıdır. Ancak ne var ki biz kabir azabının olacağının doğruluğuna inanır, keyfiyeti ile meşgul olmayız.”

 

[1] Mümin, 40/46

[2] Nuh, 71/25

[3] İbrahim, 14/27

[4] İbrahim, 14/27