Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn. Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ Rasûlinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.
Gerek âyet-i kerîme, gerek hadîs-i şerîfler ve gerekse ulemanın sözlerinde komşu hak ve hukuku mühim bir yer işgal eder.
Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor: “Allah’a ibadet edin ve Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.”[1]
Bu âyet-i kerîmede, komşu hakkı hem uzak komşu hem de yakın komşu olarak tafsilatlı şekilde bildirilmiştir. Bu komşuların miktarı, bazı hadîs-i şerîflerde her yöne kırkar, bazılarında ise altmışar olarak zikredilmiştir. Komşu kimdir, sorusuna hadîs-i şerîfte, “Komşu altmış ev sağa, altmış ev sola, altmış ev arkaya, altmış da ön tarafa doğru olan evlerdir.”[2] buyrulmuştur.
Bu komşulara ihsan edilmesi, yani iyilik edilmesi emredilmiştir. Buradaki ihsanın manası, iyiliğe karşı iyilik değildir. Bilakis kötülüğe karşı iyilik yapmamızdır. Çünkü iyiliğe karşı iyilik bir bedeldir. İhsan ise bedelsiz iyiliktir.
İyi olan bir komşuya karşı iyi olmak çok kolaydır. Ona fenalık yapmamak da kolaydır. Ama komşunun eziyetine tahammül etmekse zor olanıdır. Asıl maharet ve insanlık da buradadır. Komşusunun eziyetine tahammül eden, eziyetine karşı sabredip bunu sinesine çeken kişi, kötü olan bu komşusunun ıslahına da yardım etmiş olur. Nihayet o da bir insandır. Yaptığı kötülüklere karşı hep iyilikle mukabele edildiğini görünce ıslah-ı nefs yapar, bakarsın sonunda o da güzel bir insan oluverir. Hayat bu gibi olaylarla doludur. Başından geçmiş olan fedakâr insanlar hep buna şahit olmuşlardır.
Bir hadîs-i şerifte, “Allah Teâlâ, kötü komşusu olup da onun eziyetine Allah için sabreden kişiyi sever.”[3] buyrulmaktadır.
Allah Teâlâ, “İyilik kötülükle bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde sav. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, candan bir dost gibi olur. Buna ancak sabredenler kavuşturulur, buna ancak (hayırdan) büyük nasibi olan kimse kavuşturulur.”[4]
Kötü hasletler ve huylar ancak zıddı olan en güzelleriyle değiştirilirse Allah Teâlâ’nın indinde bir kıymet ifade eder. Bunun için öfke sabırla, cehalet hilimle, kötülük iyilikle değiştirilmelidir.
Onun için atalarımız ne güzel söylemişler; iyiliğe karşı iyilik her kişinin işidir. Kötülüğe karşı iyilik ise er kişinin işidir.
Cemiyet halinde yaşamaya mecbur olan insanoğlu, kendisine komşu olanlarla iyi geçinmek zorundadır. Bu hem kendi saadetinin hem de ona komşu olanların saadetinin temelidir. İyi komşuluk münasebetleri hem dünya hayatının hem de ahiret hayatının saadetine vesile olur. Bu iyi münasebetlerin semeresi, bu âlemin sınırlarını aşarak ebedî ahiret âlemine sirayet edeceği gibi, kötü olanların neticesi de oraya kadar uzanır.
İslam dini, insanların dünya ve ahiret saadetini esas almıştır. İyi komşuluk ilişkileri de bunlardan biridir. Yan yana yaşayan her komşu iyi olurlarsa âleme huzur ve saadet gelir. Nitekim Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz de, “Dört şey dünya saadetindendir; saliha bir hanım, geniş bir ev, iyi bir komşu, güzel bir binek.”[5] buyuruyor. Komşuluk ilişkilerinin güzel olduğu bir yerden başka bir yere taşınanların ayrıldıkları yerin hasretini duydukları, bir vakıadır.
Kötü komşuluk ise insanlar arasındaki huzurun ifsadıdır. Allah Teâlâ ise ifsadı sevmez. Kötü olan komşudan ancak bela ve musibet gelir. Bu kötülük sadece işleyenleri ile sınırlı kalmaz o kötülüğe iştirak etmeyenler de bundan zarar görür.
Rasûlullah (s.a.v) buyuruyorlar: “…Dört şey de şekavettendir; kötü bir komşu, kötü bir kadın, dar bir ev ve kötü bir binek.”[6]
Burada teberrüken birkaç hadîs-i şerîfi daha zikretmek isterim. Muktezasıyla amel etmeyi Allah Teâlâ cümlemize nasip eylesin.
“Ya Aişe! Komşunun çocuğu yanına geldiğinde onun eline bir şey tutuştur. Çünkü bu sevgiyi celbeder.”[7]
“Cebrail bana gelip komşu hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, ben komşunun komşuya varis olacağını zannettim.”[8]
“Kim komşusuna eziyet ederse o bana eziyet etmiş olur. Kim bana eziyet ederse Allah Teâlâ’ya eziyet etmiş olur. Kim komşusu ile savaşırsa, benimle savaşmış olur. Kim de benimle savaşırsa Allah Teâlâ ile savaşmış olur.”[9]
“Kıyamet günü olunca fakir komşu, zengin komşusunun yakasına yapışır ve şöyle der: ‘Ya Rabbi! Buna sor ki kapısını niye yüzüme kapadı? Sofrasından beni niye menetti?’”[10]
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz, tavsif edilmesi mümkün olmayan yüce bir ahlâka sahipti. Bunlardan biri de çok güzel bir komşu olmasıydı. Onun nübüvvet pınarından beslenen temiz âl ve ashâbı da böyleydi. Onun yolunda olduğunu iddia eden biz ümmetine düşen vazife de Onun yolundan ayrılmadan, bu hayatı Onu taklit ederek yaşamak ve Onun sîreti üzere bu hayatı tamamlamaktır.
Ve sallallâhu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve âhiru da‘vânâ ani’l-hamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn.
[1] Nisâ, 4/36.
[2] Kenzü’l-Ummâl, 9-55.
[3] a.g.e, 9-51.
[4] Fussilet, 41/34-35.
[5] Sahih-i İbn Hibbân, 9-340.
[6] a.g.e., 9-340.
[7] Kenzü’l-Ummâl, 9-59.
[8] a.g.e, 9-54.
[9] a.g.e, 9-57.
[10] a.g.e., 9-57.