İçeriğe geç
Anasayfa » KURBAN TESLİMİYETİN BİR İFADESİDİR

KURBAN TESLİMİYETİN BİR İFADESİDİR

Udhiyye veya dahiyye: Kurban bayramı günlerinde kesilen hayvanın adıdır. Kurban kelimesi de Arapça bir kelime olup kendisi ile Allah’a yaklaşılan şeydir.Kurban ibadeti zekat ve bayram namazları gibi hicretin ikinci senesinde meşru kılınmıştır. Meşruiyeti kitap,sünnet ve icma ile sabittir. Kur’ân-ı Kerim’de 72 ayet kurbandan bahsetmektedir. Kurban kesmeye de “Tadhiye” denir ki bu da taatü ibadet maksadı ile muayyen bir zamanda muayyen bir hayvanı kesmekten ibarettir. Muayyen zamandan maksat Nahir günleridir. Muayyen hayvandan maksatta kurban edilmesi caiz olan deve, sığır, koyun ve keçi  hayvanlarıdır.(1) Muayyen zaman ve muayyen mekanda kesilen kurbanlar vardır bunlar da Temmettu ve Kıran haccı için kesilen kurbanlardır.

Yalnız muayyen mekanda kesilen kurban ise: Hac ile ilgili işlenen cinayetlerden dolayı kesilen ceza kurbanı ile İmam-ı Azam’a göre İhsarla alakalı kesilen kurbanlardır. Sadece muayyen zamanda kesilen kurban ise nahir günlerinde (zilhiccenin 10.11.12 sinde)’ kesilen kurbandır. Her zaman ve her mekanda kesilebilen kurban da  Nezir (adak) Kurbanıdır.(2)

Kurbanın Sıfatı

Kurban vacip ve nafile olarak ikiye ayrılır:

1-Nafile olan kurban: Misafir olan kimsenin kestiği kurbanla adak ve satın alma yolu ile olmayan fakir bir kimsenin kestiği kurbandır.

2-Vacip olan kurban: Bu kurbanın da çeşitleri vardır.

a) Hem zengin hem de fakire vacip olan kurbandır ki bu da adak kurbanıdır.Kurban kesmeyi adayan kimsenin fakir de olsa bu kurbanı kesmesi kendisine vacip olur. Onun etinden ve derisinden faydalanamaz, tamamen fakirin hakkıdır.

b) Fakire vacip olup zengine vacip olmayan kurbandır. Bu da şer’an (dinen) kendisine kurban kesmesi vacip olmayan bir fakirin kurban kesmek üzere satın  aldığı kurbandır. (Kurban kendisine zaten vacip değildi.)

c) Zengine vacip olup fakire vacip olmayan kurban: Bu kurban da adak veya şira (satın alma) yolu ile olmayan ve fakat dinen zengin sayılan kimsenin hayat nimetinin bir şükranesi  günahlarının bağışlanması, hata ve kusurlarının örtünmesi ve bizzat kurban sahibi için bir fidye olmak üzere kesilen kurbandır.

Hanefi fukahasına göre kurban kesmek vacip bir ibadettir. Vucubiyyeti kitap ve sünnetle sabittir. Kitap delili “Rabbin için namaz kıl, kurban kes” ayeti celilesidir. Bu ayette geçen nahir kelimesi kurban kesmek şeklinde tefsir edilmiştir. Zaten asıl manası da kesmektir.

Sünnet delili: “Kimin (kurban kesmeye) durumu musait olup ta kurban kesmiyorsa bizim (musallaya) namaz kıldığımız yere yaklaşmasın.” Hadis-i şerifidir. Hanefi fukahası böylesi bir tehdit ancak vacibin terki için söz konusu olur hükmüne varmışlardır.

Bundan başka şu hadis-i şerifleri de delil olarak gösteriyorlar. “Kim bayram namazından önce kurban kesmiş ise onu iade etsin (yeniden kessin) Kim de kesmemiş ise o da kurbanını kessin”

“Kurban kesiniz çünkü o babanız İbrahim (a.s)’ın sünnetidir (izlediği yoldur)”

Bu hadis-i şeriflerde de mutlak olarak zikr edilen “kesin” emri vucubu gerektirdiği hükmüne varmışlardır.(3)

Kurbanın vucubunun şartları (kurban kesmenin şartı):

1-Müslüman olmak

2- Hür olmak

3-Mukim olmak

4-Şer’an (dinen) zengin olmak

Müslüman olmayana, hür olmayana, mukim olmayana kurban kesmek vacip olmayacağı gibi sadaka-ı fıtır nısabına malik olmayana da kurban kesmek vacip olmaz. İslam hukukunda 3 çeşit nisap vardır:

a) Nema (çoğalabilen) şartı kılınmış olup zekat vs. nema getirici mallara taalluk eden nisaptır.

b) Bu nisapta malın ticaret malı olması, üzerinden bir yıl geçmiş olması  ve nema şartı aranmaz. Bu nisaba malik olan kimseye şu hükümler tahakkuk eder:

1-Kurban kesmesi

2-Fıtır sadakasını vermesi

3- Fakir ve muhtaç durumda olan akrabasının ihtiyacını karşılaması vacip olur.

4-Fıtır sadakası alması haram olur.

c) Bir günlük yiyeceği olan, bir başka kavle göre 50 dirhem parası bulunan kimsenin nisabıdır ki bu nisaba haiz olan kimsenin de el açıp dilenmesi haram olur.(4)

Kurbanın vucubunun sebebi

Vakittir, bu vakit tekerrur ettikçe kurban kesmenin vucubiyyeti de tekerrür eder.

Kurbanın vucubunun vakti (kesim vakti)

Nahir günleridir ki Zilhiccenin 10.11.12 günleridir. İmam-ı şafiye göre Zilhiccenin 13. günü yani bayramın 4. gününde de kurban kesmek caiz olur.

Kurbanın rüknu

İrakudemdir yani kan akıtmaktır. Kurban edilecek olan hayvanın kesilmesidir. Canlı olarak tasadduk edilen kurbanlık hayvan sadakalardan bir sadaka olur. Kurban kesilmiş sayılmaz. Ancak nahir günlerinde her hangi bir sebep ten dolayı kurbanını kesememiş ise o takdirde onu canlı olarak tasadduk eder.

Kurbanın meşru kılınmasındaki hikmet ve faydaları

Allah Teala’nın sonsuz nimetlerine karşı şükr etmek, kişinin geçen yıldan bu yıla kadar hayatta kalışına şükr etmek ve günahlarının affını dilemektir. Bu günahlar ya Allah’ın emirlerine muhalif etmek veya emredilen şeylerde yapılan noksanlıklardır. Kurban kesen bir kimsenin hem aile efradının hemde çevresindekilerin kısmen de olsa genişliğe ve rahatlığa kavuşturulmasında bir başka sebeptir. Bunun için fakirin ihtiyacının karşılanmasının gaye olarak gözetildiği fıtır sadakasının aksine kurban kıymetinin ödenmesi  caiz görülmemiştir. Kurbanın mutlaka kesilmesi esas alınmıştır.(5)

Kurban hem mali hem bedeni hem de ruhi bir ibadettir. Kurbanda asl olan kan akıtmak veya et yemek değil asl olan takvadır. Allah’ın rızasıdır. “Onların (kurban edilen hayvanların) ne etleri ne de kanları Allaha ulaşır. Fakat O’na sadece sizin takvanız (samimi niyetiniz ve ihlasınız) ulaşır.”(6)

Kurban Hz. İbrahim’in teslimiyetinin Hz İsmail’in itaatkarlığının bir nişanesi,bir sembolüdür. Kurbanın bir adı da “nüsüktür” nüsük kelimesi gümüşü yabancı madenlerden arındırmak, rafine etmek manasına gelir ki buda nefsi ve kalbi arındırmak, saflaştırmak demektir. Cüneyd-i Bağdadi (r.a.) şöyle buyuruyor: “Mina’da kurban kesen bir müminin eğer nefsinin bütün arzularını kurban etmezse kurban kesmiş sayılmaz.” İbn-ül Arabi (r.a.)’de “En büyük kurban (asıl kurban) nefistir. Esas mesele onu (nefsi) kurban etmektir” der. Allah dostlarından biri kurbanı şöyle tasvir eder:

“Kurban bayramı cennette cemalullahı görmeye işarettir. Kurban edilen hayvan nefsi temsil eder. Kurban kesmek bir Remz’dir. Ya rabbi senin için ölebilirim demektir. İşte o zaman (mümin) cemalullahı görmeye hak kazanıyor.” demektir. Büyük zatlardan birinin kurban hakkında ki şu güzel sözlerini de sizlere teberruken nakl etmek istiyorum.

Mümin “Kurban keserken şöyle demeli (ve düşünmeli) Ya rabbi benim şu vücudum çok isyankardır onu  azat ettirebilmem için kendimi senin yolunda feda edip kanımı akıtmam lazım (ancak sen bunu) haram kıldın (Ya rabbi) senin rızan için kendi yerime (bedel olarak) bu hayvanı kesiyorum ve vücuduma bedel (olarak) bunu benden kabul buyur Allah’ım diye iltica edip öyle kesmelidir.”

Son zamanlarda kurbanla alakalı olarak üretilen ve çokça sorulan iki meseleyede değinmek istiyorum:

1-Dönüşümlü olarak kurban kesmek caiz midir?

2-Kilo işi kurban kesmek caiz midir?

Dönüşümlü kurban kesmek

Mesela eşlerin her ikisi de kurban kesmek ister fakat buna güçleri yetmediği için dönüşümlü olarak bir yıl biri bir yıl da diğeri kessin şeklinde anlaşıyorlar. Anlaşıyorlar ama acaba dinen bunun hükmü ne? Dinen zengin kim ise zengin olduğu sürece her yıl onun kesmesi lüzum eder. Şayet bunun aksine hareket edilirse dinen zengin sayılmayan kimsenin kestiği kurban nafile olurken asıl kesmesi gereken kimsede sorumluluktan kurtulamamış olur.

Kilo işi kurban kesmek:

Hayvanın fiyatı belirlenmeden  etin kilosu tespit ediliyor. Hayvan kesildikten sonra kaç kilo geliyorsa ona göre hesaplanarak ödeme yapılacak. Böyle bir kurbanın kesimi caiz midir?

İslam hukukunda “Bey’in” (alışverişin) makbul ve meşru olabilmesi için aranan şartlardan biride şudur “Bey-i Akid” esnasında satılan malın fiyatının kesin olarak taraflarca belirlenmesi şartıdır. Fiyatı belirlenmeyen “Bey’i” “Bey-i fasiddir”  yani bu alışveriş meşru değildir. Bu hüküm Mecelle’nin 237. maddesinde şöyledir: Hin-i Bey-i de Tesmiye-i semen lazımdır. (Yani alışveriş esnasında ödenecek bedelin kesin olarak belirlenmesi lazımdır) Binaenaleyh mebiin bahası (satılan malın fiyatı) Akit esnasında zikr olunmaz ise bu bey-i bey’i fasiddir.

Bedai sahibi bey’in (alışverişin) Rüknu “mubadeledir” der. Bu da iki şekilde olur: Söz ile mubadele sattım,satın aldım ifadelerinin kullanılması gibi. Fiili mubadele olur. Satılan eşyanın değerinin belirlenmesi İbn-i Humam’da “Bey-i Fasid’i” işlerken “Bey-i Fasid” dine uygun olmayan bir akit dir. Çünkü tam bir mülkiyet ifade etmiyor tarafların bu akdi fesh etme hakkı  vardır ve fesh etmeleri de vacipdir. El ihtiyar sahibi ise “Bey-i Fasid” ile elde edilen, kazanılan mal ve mülkün milki habis olduğunu söyler bundan dolayı tarafların bu habasetin ve fesadin son bulması için Bey-i fesh etmeleri gerekir. Netice olarak deriz ki böyle bir kurban satışının bir çok mahsurları vardır. Şayet o kurbanlık müşterinin elinde iken ölecek olsa nasıl ve neye göre ödeme yapılacak? Veya kurban kesildikten sonra satıcı olan mal sahibinin beklentisinden daha az et çıktığı takdirde  bir kısım münakaşa ve huzursuzluğa sebebiyet vermez mi? Böyle bir satış kurbanlık alımından ziyade et satın alma görüntüsünü sergilemiyormu? Bütün bu ve benzeri ihtimalleri göz önünde bulunduracak olursak böyle bir hayali ve tahmini bir satışın doğru olduğuna neye göre hüküm edeceğiz?

DİPNOTLAR

1-Fethul Kadir 9/504-505

Elihtiyar 5/16-19

Nimet-ül İslam

Ellüba c.3/232-233

2-Mecmu-ul enhur c.1/31

3-Mebsutusserahsi c.12/8

El beda-i c.5/62

4-Nimet-ül İslam c.2/126-127

5-Fıkhul İslami vedilletühüm c.3/597

6-Hac sur./s.37

7-El beda-i 5/133-134

Fethuk kadir c.6 /401

El ihtiyar c.2/22