İçeriğe geç
Anasayfa » MİSK KOKAN HARFLER ve AHMET ŞEMSETTİN KARAHİSARÎ

MİSK KOKAN HARFLER ve AHMET ŞEMSETTİN KARAHİSARÎ

Bazı sanat eserleri vardır, bir döneme, bir ekole adını vermiş, sanatçılara yeni çığırlar açmıştır. Bazı sanatçılar vardır; eserleriyle, değil dönemlerine, yüzlerce yıl sonraki dönemlere dahi ışık tutup, geleceği yakalamışlardır. Dünya sanat klasikleri arasına giren bu eserler özgünlükleri, farklılıkları ve evrensellikleri ile kendi zamanlarında yarattıkları hayranlığı, aradan geçen asırlara rağmen, ulaşılması güç benzerlikleri ile korumuşlardır. İşte bu sayıda tanıtacağımız Hattatımız, bütün bu özellikleri bünyesinde toplamış olan Ahmet Şemsettin Karahisarî’dir.

  1. yüzyılda yaşamış olan ünlü hattatın, genel bir görüşe göre, 1468 yılında Afyon Karahisarı’nda doğduğu kabul edilir. Daha on sekiz yaşına ulaşmadan Asadullah Kirmanî’den icazet alır. Kanuni Sultan Süleyman döneminin başlarından itibaren 14 akçelik yevmiye karşılığı Saray ehl-i hiref teşkilatı kâtipler bölüğüne kaydolur. Bu tarihten sonra günümüze ulaşan eserlerinin en mükemmellerini meşk eden hattat Kanuni Sultan Süleyman dönemi hat sanatına damgasını vurur ve yaklaşık on yıl yaptığı hatların güzelliği nedeniyle kendisi Şemsü’l-hat (hat güneşi) olarak kabul edilir.

Hat sanatının yalnız üslûbunda değil, tekniğinde de getirdiği yenilikler bakımından Şeyh Hamdullah ve Hafız Osman ile beraber en önemli üç Osmanlı Hattından biri olarak sanat tarihinde yerini alır. Varak akını ezmek suretiyle altını mürekkep gibi kullanarak yazı yazması, altın ile yazdığı harflerin kenarlarına siyah mürekkep ile kontur çekerek yazıyı belirginleştirmesi, harf kalınlıklarının içini çiçek motifleriyle doldurması, elini kaldırmadan çizme yöntemi kullanması ilk kez onun uyguladığı yeniliklerdendir. Ayrıca yazarken kalemin kağıtta daha rahat hareket etmesi için yapılan cilalama işlemi sırasında Ahmet Karahisarî bir ilki gerçekleştirerek, yumurta akı içine misk katar. Böylece yazdığı hatlardan etrafa güzel kokular yayılır.

Misk kokulu harflerle oluşturduğu en önemli eseri, Kanuni’nin isteği üzerine yazmış olduğu ve halen Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Hırka-i Saadet kitapları arasında muhafaza edilen Kur’an-ı Kerim’dir. Osmanlı İmparatorluğu’nda mevcut en büyük boyuttaki Kur’an-ı Kerim olan bu eser 61.5×42.5 cm ebatlarında ve 300 sayfadır. Her sayfası itinayla tezhiplenmiş, Kur’an-ı Kerim’in Fatiha ve Bakara suresinin başlangıcı celi Muhakkak ve reyhanî hatla yazılmıştır. Serlevhadan sonra gelen karşılıklı iki sayfa farklı bir düzenleme gösterir. Burada altta ve üstte birer satır celi yazı, ortada ise yuvarlak bir madalyon içine reyhanî hat kullanılmıştır. Başlangıçtaki bu çeşitlilikten sonra Kur’an-ı Kerim, bir satır celi Muhakkak beş satır nesih, bir satır celi Sülüs, tekrar beş satır nesih ve en altta da celi Muhakkak hat ile devam eder. Nakkaşlar Osmanlı dünyasında yazılmış bu en büyük boyuttaki Kur’an-ı Kerimi tezhiplerken, tüm ustalık ve hünerlerini, dağarcıklarında bulunan tüm motifleri ve bu esere uyabilecek her kompozisyonu denemelerine rağmen, hattın ihtişamından hiçbir şey eksiltememişlerdir. 1562 tarihli İstanbul Yedikule yakınında bulunan bir çeşme üzerine işlenmiş harikulade bir besmele bulunan, kitabe, Piyale paşa Camii yazıları ve Süleymaniye Camii kubbe yazıları ile mihrabın iki yanındaki yazılı madalyonlar Hattatımızın diğer önemli eserleri arasında bulunmaktadır.

Alışılmışın dışındaki ölçüsü, Osmanlı hat sanatında kullanılanlardan farklı yazı türleri, bu yazıların olağan üstü bir grafik düzenleme ile oluşturulan sayfa düzeni, salt yazıyı ön plana çıkaran, ancak bazı harflerin içinde görülen, gözü yormayan, mistik anlamlar çağrıştıran basit süslemesi ile tanınan Ahmet Şemsettin Karahisari 17 Haziran 1556 yılında 87 yaşındayken İstanbul’da vefat etti. II. Beyazıt, Yavuz ve Kanuni devirlerinde yaşamış olan ünlü hattatın kabri Sütlücedeki Caferebat teknesinde bulunmaktadır.