İçeriğe geç
Anasayfa » Mustafa İzzet Efendi

Mustafa İzzet Efendi

Bir Cuma günü, 2. Mahmut İstanbul Bahçekapı’da, kendi yaptırdığı hidayet camiine namazı eda etmek için gider. Kamet getiren genç delikanlıyı dinleyen 2. Mahmut : “kamet alan kimdir?” diye sorar. Bunun üzerine : “Tosyalı bir genç, kömüruüzade hafız efendi’nin talebesidir “ diye arz ederler. Mustafa izzet’in sesini çok beğenen padişah, derhal galata sarayına alınmasını emreder. İşte bu olay Mustafa izzet’in hayatında bir dönüm noktası olur. Burada gösterdiği üstün başarılar ve olağanüstü güzel sesi, mükemmel bir okuyuş üslubuna sahip olması sayesinde şöhreti gittikçe artar ve padişah huzurunda yapılan fasıllarda artık boy göstermeye başlar. Bu arada aldığı ney dersleri neticesinde neyzen olarak da büyük bir başarıya ulaşır hatta virtüöz derecesinde bir neyzen olur.

Hanende ve sazendeliğinin yanı sıra ebediyen adını yaşatacak olan marifeti hat ustalığını, talik hocası ve adaşı olan kazasker Mustafa izzet efendi’den (yesarizade), sülüh ve nesih hocası vasıf efendi’den öğrenir. Meşhur hattat Mustafa rakım efendi’ye büyük bir hayranlık besleyen Mustafa izzet efendi, onun “basmasa mübarek kademin rûy-i zemine, pâk etmez idi kimseyi hak ile teyemmüm” yazılı levhası yatağını başucuna asılı durur ve onu seyretmekten büyük haz duyardı. Bu hayranlık sebebiyle kendisi de aynı yazıyı takliden yazmıştır ve ne kadar cehdolunsa yazıda râkım’ın derecesine varmanın mümkün olunmayacağını belirtmiştir.

  1. mahmut’un ölümünden sonra eyüp sultan camiinin hatipliğine tayin edilen Mustafa izzet efendi, 1845 yılında 2. imam olarak saraya alınır ve kısa bir süre sonra baş imam olur. Bu esnada da veliaht şehzade Abdülaziz efendiye yazı öğretmenliği de yapar.

Meclisi valay-ı adliye üyesi, Anadolu kazaskeri, Rumeli kazaskeri, tekrar meclisi vala üyesi, yine Rumeli kazaskeri, nakiybu’l eşraf, meclisi aliyye’ye memur (devlet bakanı) ve en kıdemli kazasker olarak reisul-ulema olan, iyi bir devlet adamı, harika sesli bir hanende, virtüöz bir neyzen, dahi derecesinde hattat, mükemmel bir bestekâr, şair, nüktedan Mustafa izzet efendi, yedi padişah devrinde yaşamış, çok bereketli bir ömür sürmüş ve kendinden sonraki nesillere çok kıymetli eserler bırakmıştır. Orta boylu, şişmanca, mavi gözlü, kırçal sakallı, daima güler yüzlü, son derece nazik, terbiyeli bir kişi idi.

Kazasker Mustafa izzet efendi’nin en meşhur hat eserleri şunlardır: ayasofya’daki 7,5 metre çapındaki dev hulefa-i raşidin levhaları, yine ayasofya’da kubbe kuşağındaki nûr ayeti kerimesi, İstanbul üniversitesi kapısını üstünde ve bahçeye bakan taraftaki talîk kîtabe, bursa ulu camide iki büyük levha, hırka-i şerif ve Kasımpaşa camilerindeki levhalar, Yahya efendi türbesindeki nûr ayeti kerimesi, mısır’da Mehmet ali paşa türbesinde süre-i dehr ve talik tarih, 16 kur’an-ı kerim, 15 delailu’l-hayrat, 30 enam ve kasaid, 250’den fazla hilye ve daha bir hayli sayıda levhalar.. keşful arâb ve avamil-i muârrebi adlı iki eseri ve İstanbul üniversitesi kütüphanesinde kendi el yazısı ile bir güfte mecmuası bulunmaktadır.