İçeriğe geç
Anasayfa » NAMAZ HALK HAREKATI VE KULLUK

NAMAZ HALK HAREKATI VE KULLUK

Namazın şartları sayılırken hadesten taharet, necasetten taharet, setr-i avret dedikten sonra dördüncü sırada “İstikbâl-i kıble” der ve bu dünyada kendini put yerine koyup bizi kendine ve aklının salgıladığı kurallara uymaya zorlayanlara dönmeyeceğimizi ilan ederiz.  Onlara boyun eğmeden, kanımızı, tenimizi, kalbimizi, kalıbımızı yaratan, yaşatan ve yönetene döner, O’na boyun eğer, O’nun büyüklüğüyle büyümeye çalışırız.

Namazlarımızda; inkar sopasının sağından ve solundan tutan ve yedi milyar insanı sağcı kafir, solcu kafir diye ikiye ayırıp ardından “Bana dönün!” diyenlere ve denilenlere, dönülecek yegane yerin yaratıcı olduğunu, yaratılanların sadece kulluk için yaratıldığını âleme ilan ederiz bizler.

İfade ettiğimiz bu imana sahip müslümanların belirli bir görevi yerine getirmek için toplanmalarına cemaat denir.

Namaz için bir araya gelenler, cemaat oluşturanlar gerçek halk harekatının aslında Hak harekatı olduğunu bilirler.

Leş etrafında toplanan akbabalara cemaat denmediği gibi bu zihniyette olanların hareketlerine de halk hareketi denmez.

Sırtını güneşe dönen kendi gölgesini görür. Yüzünü güneşe dönenin ise gölge arkasında kalır da, yüzü parlar.

Rabbinin emirlerine sırt çevirenin gönlüne benlik gölgesi düşer ve bu durum gönlünü karartır. İmanlı kalp ise gönlünü kainatın yaratıcısına açar. Kara kalpli Nemrut’u gören İbrahim (a.s)’in cevabı bizlere bunu gösterir: “Ben yüzümü gökleri ve yeri Yaratana çevirdim.”[1]

Biz de Nemrut gibilerin yolunda yürüyenleri gördükçe kara kalpliliğin ne olduğunu bilerek; herkese rahmet nazarıyla bakabilecek temiz, aydınlık bir gönüle sahip olmak için Rabbimizin “Yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir.”[2]  ayet-i kerimesine uyarak günde beş defa, hiçbir masum ve mazlumun kanı, gözyaşı veya alınteri heder edilmemiş olan Kabe’ye yönelmekteyiz.

Yuvarlak dünyamızda her saniye dünya Müslümanları Kabe’ye dönerek namaz kılmaya devam ediyorlar.

Kabe etrafında kara tenli, kızıl derili, beyaz tenli, sarı ırkın insanları çiçekler gibi halka oluyor, halk halinde Hakk’ın huzurunda kulluk görevlerini yerine getirken “İyyake Na’büdü/Biz ancak sana kulluk ederiz.” diyorlar.

İnsan Kabe’ye dönerken aslında Rabbinin emrine yöneliyor, O’nun emrini yerine getiriyor.

Bazılarının yazdığı ve söylediği gibi Kabe’ye tapınmıyor. Beytullah’ta bulunanların hacerü’l esvede gösterdikleri ihtiram gibi.

Hz Ömer (r.a)’in “Ben biliyorum ki; sen bir taşsın. Fayda veya zarar veremezsin. Allah’ın Rasûlünü seni öperken görmeseydim seni öpmezdim.” dediği gibi.[3]  Hz. Ömer’in, hacerü’l esvedi öperken “Allah’a iman ettim, tağutu inkar ettim.” dediği rivayet edilir.[4]

Mekke’de bulunanlar Kabe’ye, Mekke dışında bulunanlar ise Kabe tarafına yönelir. Bütün müslümanlar yeryüzünün her noktasından tek merkeze, Kabe’ye yönelir. Yerin merkezinden, yedi kat semanın ötesine kadar yükselen mü’minlerin kıblesi Kabe’ye.

[1]  En’am, 6/79.

[2]  Bakara, 2/144.

[3]  İbn Ebi Şeybe, 1/190; Abdürrazzak, 5/72; Sünen-i   Beyhaki, 5/47.

[4]  İbn Ebi Şeybe, 1/205.