İçeriğe geç

RASÛLULLAH (S.A.V)’I SANATLA SEVMEK HİLYE-İ ŞERİF

Aşk beslendikçe; gönlü ince ince sızılarla yakarak artış gösterir ve gönlü zorlar, dışarı çıkmak ister. İşte o vakit aşk dillenir. Aşkın dillerinden biri de sanattır. Sanat; yaratılmışın aşkının, eserinde şekil ve ifade bulmasıdır. Bu; nakşolmuş çeşit çeşit renklerle, ahenkli nağmelerle, sır misali dizi dizi kelimelerle olabilir. Sanat eserleri, mânânın maddeye yansımasından başka bir şey değildir. Sevgi eserde ifade bulurken, âşık maşukuyla manen irtibat kurar ve çok özel olan o anda; aşk gönlünde yeni bir coşkuyla artışa geçer. Böylece âşık sanatkâr, her eseriyle yeni bir esere yollanır.

Aşkın ifade bulduğu eserlerden biri de hilyelerdir. Hilye, İslâm Edebiyatı ve Hüsn-i Hat sanatında Hz. Muhammed (s.a.v)’in fiziksel özelliklerini, insanî ve ahlâkî niteliklerini, karakterlerini, tavır ve hareketlerini anlatan eserlere verilen genel isimdir. Yani Peygamber Efendimizin, beşer kelamının imkânları nispetinde kelimelerle çizilmiş resmidir. Hilyelerin hat sanatında çok özel bir yeri vardır. Çünkü Hz. Peygamber’in mü’min gönüllerdeki yeri çok özeldir. Hattatlar, hilye-i şerif üzerinde çalışırken sanki Rasûlullah (s.a.v) karşılarında duruyor ve onlara gülümsüyor gibi hissederler ve yazdıkları her hilye-i şerif O’na olan sevgilerinin estetik bir tezahürü-görüntüsüdür, ifadesidir, bir sunumudur. Bu yüzden yaptıkları çalışmada olası eksik ve hatalardan mahcubiyet duyarlar, ama bu durum, O mükemmel insanın her geçen gün daha çok sevilmesini engellemez. Hattat sevgisini eserinde işlerken, o sevgiye mazhar olan Allah Rasûlü o andan manen haberdardır ve o sevgiye kendisi de cevap vermektedir. Sonuç olarak hattatın sevgisi coştukça, yeteneği de coşar ve seyretmekten haz duyduğumuz o mükemmel hilyeler meydana gelir. Hal böyle olunca hilye-i şerif yazılması, hilye-i şeriflerin süslenmesi, evlere ve iş yerlerine asılması da bu duygularla ve ibadet şuuruyla yapılmaktadır.

Hz. Muhammed (s.a.v)’in hilyesi hakkında bilgi sahibi olmanın sağlayacağı faydalara dair teşvik edici rivayetler nedeniyle, Müslümanlar arasında önce bir saygı göstergesi olarak göğüs cebinde taşınmak üzere nesih hattıyla yazıldığı bilinen hilye metinlerinin, ilk defa, 17. yüzyılın en meşhur hattatı Hafız Osman tarafından, levha şeklinde yazıldığı kabul edilmektedir. Hafız Osman tarafından levha şeklinde tasarlanmış olan klasik hilye formu her dönemde vazgeçilmez olmuştur. Zaman zaman hattatlar yeni arayışlar içinde olup farklı tasarımlar yapsalar dahi yeni tasarımların çoğu klasik forma yapılan eklemelerden öteye gidememiştir. Hafız Osman, hilyelerinde; besmele, âyet ve dört halifenin isimlerini sülüs; hilye metnini nesih; imzayı nesih veya icaze-rika hattıyla yazmış, bazen besmele için muhakkak hattını kullanmıştır. Hattatlar hilye yazmaktan onur duymuşlar, müzehhibler hilye tezhiblemeyi şeref kabul etmişler, adeta sanatlarının sınırlarını zorlamışlardır. Hafız Osman’dan sonra güzel hilye yazan hattalar arasında ilk akla gelenler; Yedikuleli Seyid Abdullah, Mahmud Celaleddin, Yesârîzade Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Mehmet Şefik, Mehmet Şevki, Yahya Hilmi, Hasan Rıza, Hâmid Aytaç’tır.

Hilye levhalar her zaman ilgi görmüş ve koleksiyonların vazgeçilmezlerinin başında gelmiştir. Bugün, yukarıda ismini zikrettiğimiz ünlü hattatların yazdığı hilyelere sahip olmak her koleksiyonerin hayalini süsler. Güzel yazılmış ve tezhiblenmiş bir hilye adeta seyredeni büyüler, kendine çeker ve sanatsever ne yapıp ne edip o hilyeyi evinin duvarına asmayı arzular. Bilinen en zengin hilye koleksiyonu Sevgi Gönül’e aittir. Topladığı, yirminin üzerinde hilye-i şerif bugün Sadberg Hanım Müzesinde sergilenmektedir.

Klasik tarzda yazılan hilye tertibine göre hilye-i şerifte şu bölümler vardır:

Başmakam: Besmele ya da besmelenin geçtiği ayet yazılır.

Göbek: Hilye metninin büyük bir kısmının yazıldığı oval ve daire şeklindeki bölmedir.

         Hilal: Hz. Muhammed (s.a.v)’in, nuru ile âlemi aydınlatmasını sembolize eden, ortada güneş, etrafında hilal olan bölgedir.

Hulefâ-i Râşidîn İsimleri: Göbeğin dört köşesinde yer alan yuvarlak boşluklara Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’nin isimlerinin yazılır.

Âyet: Hz. Peygamber ile ilgili bir ayet yazılır. En çok rastlanan ayetler: “Biz seni alemlere ancak rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya 107) “Hiç şüphesiz sen büyük bir ahlâk üzerindesin.” (Kalem 4) “Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna Allah’ın şehadeti yeter.” (Fetih 28-29)

Etek: Metnin devamının, dua bölümünün ve sanatçının imzasının yer aldığı dikdörtgen bölgedir.

         Koltuklar: Etek kısmının iki tarafında ve ayetin altında bulunan boşluklardır. İçleri tezyin edilerek doldurulur.