İçeriğe geç
Anasayfa » REFÎK-İ A‘LÂ’YA (Rasûlullah’ın (sav.) Vefatı)

REFÎK-İ A‘LÂ’YA (Rasûlullah’ın (sav.) Vefatı)

Peygamber Efendimiz (sav.) altmış üç senelik hayatında ve hususen yirmi üç senelik tebliğ sürecinde başta Müslümanlar olmak üzere bütün insanlara rehberlik etmiştir. O (sav.), yaşanabilecek en kâmil hayatı yaşamış ve bütün mahlukata rahmet olmuştur. Ancak Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’inde «كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِ» buyurarak her nefsin ölümü tadacağı hakikatini bizlere bildirmiştir. Nihayetin de Efendimiz (sav.) de bu hakikatin bir tezahürü olarak geçici bir yurt olan dünyadan ahirete irtihal buyurmuşlardır. Efendimiz’in (sav.) vefat süreci pek çok hikmete ve ayrıntılı hadiselere mevzu olmuştur. Biz yazımızda bu süreci kısaca sizlere aktaracağız:

Peygamber Efendimiz’in (sav.) vefat zamanı yaklaştığında bunu hissettiren bazı işaretler meydana geldi. Veda Haccı’nda nazil olan Nasr Sûresi, her sene Ramazan ayında Kur’an-ı Kerîm’i Cebrâil aleyhisselâm ile bir defa mukabele eder iken vefat senesinde iki defa mukabele etmeleri, yine Ramazan aylarında on gün itikafa girerken vefat senesinde itikafının yirmi gün sürmesi vefatının yaklaştığının birer işareti gibiydi.

Peygamber Efendimiz (sav.), vefatına sebep olan ateşlenmesi ve baş ağrısı ile zuhur edecek olan hastalığı başlamadan önce, Baki Kabristanı’na giderek Müslümanların mevtalarına mağfiret duasında bulundu. Dirilerle vedalaşacağı gibi ölülerle de vedalaştı sanki. Daha sonra ise Uhud şehitlerini ziyaret ederek cenaze namazı kıldı.

Peygamber Efendimiz’in (sav.) vefatına sebep olacak hastalığı, Safer ayının sonunda h. 11/m. 632 senesinde, hanımı Meymûne annemizin odasında bulunduğu sırada başladı. Efendimiz (sav.) hastalığı sırasında Hz. Aişe 6 annemizin odasında bulunmak istedi. Diğer hanımları O’nun (sav.) bu isteğine razı oldular ve karşı çıkmadılar. Amcası Hz. Abbas 4 ve Hz. Ali T Peygamberimizi (sav.) kolları arasına alarak Hz. Aişe’nin U odasına getirdiler.

Rasûl-i Ekrem (sav.) Efendimiz’in hastalığının bir Perşembe günü şiddetlendiği zikredilir. Hastalığı şiddetlendiği günlerde Hz. Ebubekir’e namaz kıldırması için emir vermiştir. Hz. Ebubekir bu emir sonrası Mescid-i Nebevî’de namazları kıldırmaya başlamış, en az 17 vakit namazı ashab-ı kirama kıldırmıştır. Urve b. Zübeyir T bu namazlardan birinde yaşanan bir hadiseyi şu şekilde nakletmektedir:

“Rasûlullah (sav.) kendisinde bir hafiflik hissetti. Bunun üzerine namaza çıktı, bir de baktı ki Ebubekir halka imamlık ediyor. Ebubekir, Rasûlullah’ı (sav.) görünce geri çekilmek istedi. Rasûlullah (sav.) ona, “Olduğun gibi dur.” diye işaret etti. Sonra Rasûlullah (sav.), Ebubekir’in hizasına, yanına oturdu. Ebubekir, Rasûlullah’ın (sav.) namazına uyarak namaz kılıyor, insanlar da Ebubekir’in namazına uyarak namaz kılıyordu.”

Efendimiz (sav.), dünya hayatında en son, akşam namazını kıldırmıştır. Hz. Abbas’ın hanımı Ümmü’l-Fadl’dan nakledildiğine göre “Rasûlullah (sav.), elbisesini giyinmiş olduğu halde Mürselât Sûresi’ni okuyarak evinde akşam namazını kıldırdı. Bundan sonra ahiret alemine alınıncaya kadar bir daha namaz kıldırmadı.” Efendimiz’in (sav.) dünya hayatında kıldığı son namaz ise Hz. Ebubekir’in T imamlığında kıldığı sabah namazıdır.

Rasûlullah’ın (sav.) rahatsızlığı hafifleyince Hz. Ebubekir T kendisinden izin alarak Sünuh’taki ailesinin yanına gitti. Hz. Ebubekir gittikten bir süre sonra Efendimiz (sav.) 12 Rebiu’l-evvel 11 tarihinde vefat ederek dâr-ı bekâya irtihal buyurdular. Üzerleri Yemen yapısı bir kumaşla örtüldü.

Rasûlullah (sav.) vefat etmeden önce içi su dolu bir bardağa elini daldırıp yüzüne sürer ve şöyle dua ederdi:

«اَلَّلهُمَّ أعِنِّي عَلَى سَكْرةِ الْمَوْتِ»

“Allah’ım ölümün şiddetlerine (sekerâta) karşı bana yardım et.”

Peygamber Efendimiz’in (sav.) vefat etmeden önceki son vasiyeti, “Namaza ve sağ elinizin sahip olduğuna (kölelerinizin hukukuna veya zekâta) dikkat edin.” olmuştur.

Kainât’ın Efendisi (sav.) sütannesi Halime’nin yanında konuşmaya başladığında ilk sözleri, “Allahu Ekber” olmuş, dünya hayatına veda ederken ise son sözleri,

«اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي وَارْحَمْنِي وَأَلْحِقْنِي بِالرَّفِيقِ الأَعْلَى»

“Allah’ım, bana mağfiret et, merhamet buyur ve refîk-i a‘lâya ilhak eyle.” olmuştur.

Rasûl-i Ekrem (sav.) Efendimiz’in vefatı sonrası ashâb-ı kirâm hayrete düştüler ve bazıları O’nun (sav.) vefatını kabullenemediler. Bu konuda en hassas olanlardan birisi de Hz. Ömer T idi; Rasûlullah’ın vefat ettiğini söyleyenleri öldürmekle tehdit etmişti.

Müslümanların hayrete düştüğü ve şaşırıp kaldığı bu anda Hz. Ebubekir uzunca bir hutbe vermiş ve Müslümanları sakinleştirmiştir. Bu hutbesinin bir kısmında şu ifadeler yer almıştır: “Ey insanlar! Muhammed’e (sav.) kulluk edenler var idiyse bilsin ki Muhammed (sav.) muhakkak ölmüştür. Allah’a tapanlara gelince şüphesiz Allah diridir, ebediyen bakidir.” Hz. Ebubekir’in bu hutbesinde okuduğu ayet-i kerimelerden biri de Al-i İmrân Sûresi’nin 144. ayetidir: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah’a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri mükafatlandıracaktır.” Hz. Ömer, Hz. Ebubekir’den bu ayet-i kerimeyi işittiğinde kendinden geçtiğini, ayaklarının kendisini taşıyamayıp yere yığıldığını ve Efendimiz’in (sav.) gerçekten vefat ettiğini anladığını söylemektedir.

Ashab-ı kiram, Rasûlullah’ın (sav.) vefat ettiği Pazartesi gününün zevalinden sonra ve Salı gününün bir kısmını Hz. Ebubekir’e T biat etme işi ile meşgul oldu. Biat işi tamamlanıp sükûnet sağlanınca Efendimiz’in (sav.) teçhizine başlanıldı. Efendimiz’in (sav.) cenazesinin yıkanması ve benzeri hizmetler, yakın akrabaları; Hz. Ali, Hz. Abbas ve iki oğlu Fadl ve Kusem ile bir de Üsame b. Zeyd V tarafından yapılmıştır. Rasûlullah’ın azatlısı Şukran da yardımcı olmuştur. Ensar da teçhiz esnasında hizmet haklarının olduğunu dillendirince Ensarı temsilen Evs b. Havli’de teçhiz ve tekfine katılmıştır.

Rasûlullah’ın (sav.), üzerinde elbisesi olduğu halde, cenazesi yıkanmıştır. Hz. Ali, yıkanma esnasında O’nu (sav.) kucaklayarak çevirmiştir. Efendimiz (sav.) su ve sidr ile üç defa yıkanmış ve pamuktan dokunan üç parça Yemen bezi ile sarılmıştır. Kefenleme işi Hz. Ali, Hz. Abbas, Fadl b. Abbas ve Şukran V tarafından yapılmıştır. Peygamber Efendimiz’in (sav.) sırtında bulunan peygamberlik mührü yıkanma esnasında artık bulunmadığı da görülmüştür.

Salı gününün sonlarına doğru teçhiz ve tekfin işi tamamlanmış, Peygamberimiz’in (sav.) cenazesi Hz. Aişe’nin hücresindeki sedirin üzerine konulmuştur. O’nun (sav.) cenaze namazında kimse imamlık yapmamış herkes ferdî olarak kılmıştır. İnsanlar peş peşe Fahr-i kâinat (sav.) Efendimiz’in huzuruna girerek cenaze namazını kılmışlardır. İlk önce Cebrail aleyhisselâm meleklerle birlikte; sonra ehl-i beyt, yani Hz. Ali ve Hz. Abbas ile birlikte Haşimoğulları; sonra Muhacirler; sonra Ensar ve daha sonra diğer Müslümanlar cenaze namazını kılmışlardır.

Rasûl-i Ekrem’in cenazesinin defnedileceği yer hususunda ashab-ı kiram istişare ederken Hz. Ebubekir T, Peygamber Efendimiz’den, «مَا قُبِضَ نَبِيٌّ إِلَّا دُفِنَ حَيْثُ يُقْبَضُ» (Her peygamber, mutlaka vefat ettiği yere defnedilmiştir.) ifadelerini işittiğini söylemiştir. Neticede Rasûlullah (sav.), 14 Rebiülevvel 11 çarşamba günü gece yarısı Hz. Aişe’nin U hücresine defnedilmiştir. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer de kendi vefatlarından sonra Rasûlullah’ın (sav.) yanına defnedilmiştir. Hz. Ebubekir, Efendimiz’in (sav.) omuz tarafına, Hz. Ömer’de Hz. Ebubekir’in omuz tarafına gelecek şekilde defnedilmiştir.*


* Prof. Dr. Kasım Şulul’un Ana Hatlarıyla Siyer-i Nebi (Ensar Yayınları, İstanbul, 2017) isimli kitabının ilgili bölümlerinden ihtisar edilmiştir.