Bismillahirrahmanirrahim
Kuvvet ve kudreti ile toprağı, insan sûretine koyan, onda gören göz, işiten kulak, söyleyen dil var eden Allah-u Teâlâ’ya hamd ve senâlar, iki cihan saâdetine ermemize vesile olan Peygamber’imiz Muhammet Mustafa’ya (s.a.v), O’nun temiz âl ve seçkin ashabına sâlât ve selâmlar olsun
Esas itibariyle ehli kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler dinlerinin son din, kitaplarının son kitap, peygamberlerinin son peygamber olmayışı sebebiyle, Kur’an’ın hakikati onları rahat bırakmaz, gönüllerini perişan eder, vicdanlarını tırmalar durur.
“…Bu gün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı beğendim.” (Mâide Süresi 3) âyeti kerimesi hakkında bir Yahudi Hz. Ömer’e (r.a); “Eğer bize Tevrat’ta, böyle bir ayet inseydi, o günü bayram ilân ederdik.” Der. Onların mensup oldukları din hususunda kafaları şartlı olsa da vicdanları rahatsızdır
Yahudi ve hristiyan din âlimleri cemaatlerini ve kendilerini bu vicdani rahatsızlıktan kurtarmak ve Müslümanları şüpheye düşürmek için bin bir türlü desise ve hileye saparlar aşağıdaki ayette ifade edildiği gibi:
“Ehl-i kitaptan çoğu hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra sırf içlerindeki hasetten ötürü sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler.” (Bakara Süresi 209)
Üzülerek ifade edelim ki, Müslümanların bir kısmı kendi dinleri hususunda yeterli bilgiye sahip olamadıklarından Hıristiyan misyonerleri tarafından satın alınan, İslam’dan çok küfre yakın duran, Müslümanlara karşı Hakk’tan yana görünüp esas itibariyle bunların emeline hizmet eden bir takım insanların oyunlarına geliyorlar. Bu gibi maşalar, Müslümanların inancını sulandırmaya, onları dinleri, kitapları ve peygamberleri hususunda şüpheye düşürmeye gayret ediyorlar
Hz. Muhammet (s.a.v) peygamberlerin, İslam dini, dinlerin, ona gönderilen Kur’an-ı Kerim de kitapların sonuncusudur. İnanların acık delile inanmaları, inkâr edenlerinde, acık delili gördükten sonra karar vermeleri için, yukarıda başlıklarını verdiğimiz hususlarla ilgili delilleri burada arz edeceğiz. İşleyeceğimiz konu risalet ve nübüvvet meselesidir.
“Muhammet sizin erkeklerinizden hiç birini babası değildir. Fakat o, Allah’ın resulu ve nebilerin sonuncusudur.” (Ahzap Süresi 3)
Ebu Hureyre’den (r.a) şöyle rivayet edilmiştir.
Resulullah (s.a.v) Efendimiz buyurmuştur:
“Diğer peygamberler üzerine altı şeyle üstün tutuldum; maksadı en iyi anlatan söz, düşmanın kalbine korku salmak, ganimetlerin bana helal kılınması, toprağın bana temiz, temizleyici ve her yerin mescit kılınması, bütün insanlara ve cinlere peygamber olarak gönderilmekle ve benimle peygamberlerin sona ermesiyle.[1]
Ebu Hureyre Resulullah (s.a.v) Efendimizden rivayet etmiştir.
Resûlullah (s.a.v) buyurdu ki:
“Benimle, benden önceki peygamberlerin durumu, güzel bir bina yapıp kubbesinde bir taşı eksik bırakılan bina gibidir. İnsanlar bu sarayı gezer, beğenir ve keşke şu taşta yerine konulsaydı derler. İşte ben o son taşım. Ben peygamberlerin sonuncusuyum’[2]
Enes’den (r.a) Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu “Risalet ve nübüvvet kesildi. Benden sonra resul de nebide yoktur” deyince bu insanlara çok ağır geldi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v), “Ancak mübeşşirat (müjdeleyenler) kaldı.” Buyurdu. Sahabe “Mübeşşirat nedir?” diye sorunca, Resûlullah (s.a.v); “Nübüvvetin cüzlerinden bir cüz olan, Müslüman adamın (Kur’an ve sünnete uygun olan rüyalardır) gördüğü rüyalardır buyurdu.[3]
“Risalet ve nübüvvet kesildi” ifadesiyle bu makamların her ikisinin de son bulduğunu. “Benden sonra nebi ve resul yoktur.” ifadesiyle de; kendisinden sonra nebi ve resul gönderilmeyeceğini kesin bir dille beyan etmiştir.
“Kendilerine kitap geldiğinde onu inkâr edenler (şüphesiz bunun sonucuna katlanacaklardır) hâlbuki o, eşsiz bir kitaptır. Ona önünden de ardında batıl gelmez. O, hikmet sahibi, çok övülen Allah’tan indirilmiştir.” (Fussilet 41-42 )
Kur’an-ı Kerim’den önce veya daha sonra Kur’an’ı iptal edecek bir kitap gelmemiş ve gelmeyecektir de. Kur’an’ın gelmesi ile önceki kitapların hükmü kaldırıldığından ve daha sonra da Kur’an’ı iptal edecek bir kitap da gelmeyeceğine göre; Ahir zamanda geleceği duyurulan Hz. İsa’da (a.s); Hz. Muhammet’in (s.a.v) şeriatına tâbi, Kur’an’la amel eden bir müçtehid sıfatıyla gelecektir.
Resulullah (s.a.v) “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.’[4] Buyurmuştur. İnsanlık âlemi için lâzım olan güzel ahlâk kendisiyle tamamlanmıştır. Bu durumda her hangi bir noksan kalmamıştır ki, bir nebi daha gelsin de o noksanlıkları tamamlasın.
Malumdur ki peygamberlerin gönderilmesinin sebebi noksan kalan ahkâmı tamamlamak içindir. İnsanlığın ihtiyacı olan ahkâm, Hz. Muhammet (s.a.v) tarafından tamamlanınca, başka bir peygamberin gelmesine de ihtiyaç kalmamıştır.
Velhamdü lillâhi Rabbil âlemin.
[1] Muslim ve Tirmizi’den Ramuzul e-Hadis sayfa 323
[2] Buhari, muslim ve Tirmizi’dien Tac Camiul usul c.3 s.,229
[3] Tirmizi c.4 s.533
[4] Müstedrek ve Beyhaki’den,Ramuzul ehadıs