İçeriğe geç

SABREDEN DERVİŞ MURADINA ERMİŞ

Sabır mevzuubahis olduğunda gayriiradi aklımıza gelen,  gencinden yaşlısına dilimizden düşürmediğimiz sözlerden birisidir; sabreden derviş…  Bu söz günümüzde sabırla alakalı, insanoğlunun karşılaştığı her durumda zikredilse de esasen bir dervişin sabrını icab eden hususlar ile günümüz insanının sabır kelimesine sığındığı hususlar yan yana getirilse dervişe haksızlık edildiği düşünülebilir. Belki de bu sözü sarf ederken ne kadar cömert olduğumuzu anlar, lüzumsuz yere sarf etmekten ictinab ederiz.

Derviş kelimesi Farsça olmakla birlikte Müslüman milletlerin diline de geçmiş olup “muhtaç, yoksul, dilenci” gibi anlamlara gelmektedir. Derviş kelimesinin köküyle ilgili farklı görüşler bulunmakta ve bu görüşler nispetinde kelimeye farklı anlamlar yüklenmiş olsa da eski zamanlardan bu yana dilencilik anlamında kullanıldığında ihtilaf yoktur.

Derviş;  zahidi, zühdü ve sûfîyi ifade eden Arapça “fakr-fakîr” kelimelerinin yerine kullanılmış olup tarikata girip bir şeyhe bağlanan, onun izinden Hakk yolunda yürüyüp nefsini ıslah eden, varlık iddiasından vazgeçip Allah’ın vahdetini bütün kâinatta görerek kendini Hakk’a adayan tarikat müntesibine denir.

Derviş bu yola girmekle beraber yeme-içmeyi, uykuyu, konuşmayı en aza indirir. Buna mukabil ibadetini tefekkürünü zikrini arttırır. Bu şekilde nefsin arzularına hâkim olmaya, disiplinli yaşamaya ve manevi olgunluğa erişmeye çalışır. Çile hırkasını giyen derviş istediği gibi hareket edemez, bu yolda karşısına çıkan zorluklara tahammül etmek mecburiyetindedir. “Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara 2/153) ayet-i kerimesinde buyrulan beraberlik onun muradı olup bu uğurdaki sabır ve tahammül ise dervişin olmazsa olmaz yol arkadaşlarındandır. Dervişin murad ettiği, bu yüce beraberlik; sabrı ise bu yolda karşısına çıkan engellere gösterdiği metanetten ibarettir.

Derviş bağrı baş gerek

Gözü dolu yaş gerek

Koyundan yavaş gerek

Sen derviş olamazsın.

Yunus Emre