İçeriğe geç
Anasayfa » SANAL DÜNYADAKİ GERÇEKLİK: KİBİR

SANAL DÜNYADAKİ GERÇEKLİK: KİBİR

Kibir; şeytanın en sevdiği günah… Aynı zamanda onu cennetten kovdurtan, aziz durumdan zelil duruma düşmesine sebep olan en büyük hata… Fabrika ayarlarını bozan, hissettirmeden bünyeye giren, zevk verdikçe insanı tüketen bir virüs.

Bu kadar tehlikeli bir silah, görünür ve görünmez şeytanlar tarafından elbette insanlığı yoldan çıkartmak için, her alanda kullanılacaktır. Nitekim sosyal medya da bu anlamda bulunmaz bir fırsat. İnsanları gerçek dünyadan koparıp farklı bir boyuta çekmektedir. Yapay bir gerçeklik oluşturarak bütün dünyanın kendi etrafında oluştuğu imajını vermektedir.

Kişiler ismine, resmine varıncaya kadar kimliğini kendisi oluşturmakta, hatalarını ve eksikliklerini gizleyebilmekte, fiziksel kusurlarını giderebilmektedir. Yani sanal dünyada her şeyiyle mükemmel olmayı istemekte, kendi dünyasında ne iyiyse onu kendine uydurmaktadır. Bu durum kişilerin zihinlerine “Ben” merkeziyetçiliğini yerleştirmektedir.

Önceki nesiller, ön plana çıkmayan, toplum içinde kaybolan (toplumla bütünleşen), farklı olmayı ayıp karşılayan bir yapıdaydı. Haliyle böyle bir yapıda olan nesiller de daha mütevazı, kıymet bilen, hayâ sahibi ve başkasını düşünen (diğerkâm) bir karakter kazanıyordu.

Sosyal hayat da buna göre kurulmuştu. Fotoğraf makinesinin kadrajına başkalarını çekmek için basılırdı. Hatıra defterleri vardı; arkadaşlarla yaşanmış gerçek anılar bu defterlere kaydedilirdi. Beraber oyunlar oynanır, beraber eğlenilirdi. Bayramlar, kandiller birlikteliğin en güzel anlarıydı.

Ama şimdi insana gerçek dünyanın ötesinde bir dünya oluşturulmakta ve insan artık zaman, hız, mekân gibi algılarda farklılaşmaktadır. Sanal dünyada her şey normal dünyaya göre daha hızlı ve geçicidir. Görmenin, görünür olmanın ve göstermenin oldukça önemli olduğu bir dünya… Doğal veya olağan değil, olmak istediği veya olduğunu düşündüğü şekilde kendisini tanıttığı veya sunduğu bir dünya…

Kişi sosyal medya kanallarıyla bu dünyanın içinde “Ben en iyiyim, harikayım. Kendimi seviyorum.” gibi söylemlerle kendine yer ediniyor. Tabii olarak bu durum kibirli bir nesli de beraberinde getiriyor. Selfie denilen öz çekimle kendini hayatın merkezine oturtuyor. Sosyal paylaşım ağları vasıtasıyla aldığı beğeni ve yorumlarla egosu kabarıyor. Neyin veya kimin ne kadar çok beğenildiğiyle kişiler birbirlerini değerlendiriyor. Daha çok sayıda arkadaşa sahip olmak bir statü sembolü oluyor. Sosyal medyada yalnızca beş arkadaşın olması bir utanç vesilesi sayılıyor. Yüzlerce arkadaşı olmasına ve her gün onlarla konuşmasına rağmen neredeyse hiç birini gerçek manada tanımıyor.

Her şey yapay bir dünyada gerçekleşiyor; herkesin kendi oluşturduğu, kendini merkeze alan bir dünya… Ego, kibir ve kendini pazarlama dünyası. Sosyal medya kanallarının çoğu benliği beslemekte ve kişilere kendi inandıkları veya olmak istedikleri sahte kendiliklerini oluşturma imkânı sunmaktadır.

Sosyal medya ün, beden, güzellik, popülerlik, takipçi sayısı gibi pek çok kavramı kullanarak kibirli bir neslin hamurunun yoğrulduğu bir mecra haline dönüşmüştür. Sanal dünyada ilim artık sadece başkasına hava atmak için vardır. Cafcaflı cümleler kurup altına ismini ya da baş harflerini yazmak, konuşmanın bir yerinden çarpıcı bir kesiti alıp video şeklinde paylaşmak, bir yeri gezerken en iyi görüntü nerde yakalanırı araştırmak bu neslin artık belirgin özellikleri arasına girdi.