Gıybet, Müslümanların tarih boyunca en çok işlediği günahlardan olmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’deki en ağır ifadelerden biri, gıybet için kullanılmıştır. Peygamber Efendimiz’in en çok uyardığı ve ikaz ettiği, içeriğini net bir şekilde ifade ettiği hataların başında gıybet gelmiştir. Fakat tüm bunlara rağmen Müslümanlar bu günahın çekim alanından kendilerini bir türlü kurtaramamışlardır.
Televizyonun icadına kadar dedikodu, fısıltı gazetesi dediğimiz cinsten, kulaktan kulağa yayılan, iki veya üç kişilik çapta olan gıybet lokal tarzda belirli kişilerle sınırlı bir günahtı. Ama televizyonun icadıyla gıybet bir meslek haline geldi. Kimin, kiminle, nerede, ne yaptığı, ne yediği, ne giydiği, ne dediği gibi ana konusu gıybet olan özel programlar yapıldı. Televizyonu olan her ev bu gıybet etkinliğine katıldı ve dar alanda yapılan gıybetin etki gücü artık ev, okul, iş gibi sosyal hayatın olduğu her alana sıçradı.
Bundan daha beteri olmaz herhalde diye düşünüyorduk ki cep telefonu ve internetin bütün insanlığı etki altına almasıyla gıybet çok farklı bir boyut kazandı. Sadece sözle işlenen bir günah olmaktan çıkıp yazı ve resim şekline de büründü. Kadın-erkek ayrımı olmadan hatta yaş farkı bile bulunmadan herkesi kuşatan, saran, yiyip bitiren bir günah olup çıktı.
Gıybetin bu form değiştirmiş hali çok daha tehlikeli ve çok daha sinsi bir şekilde kendini göstermektedir. Çünkü insanlardaki gıybet mantığı farklı çalışıyordu. Normalde başkasının arkasından konuşmayan, din kardeşinin hoşlanmayacağı şekilde ondan bahsetmeyen, kaş göz hareketi yapmayan kişilerin, sosyal medyada insanların resimleri üzerinde çeşitli oynamalar yaparak onlarla alay etmek, emoji denilen kaş göz hareketi yapmak, kişilerin zor ve utandırıcı anları ile ilgili fotoğraf ve video paylaşmak, korkutucu ve telaşlandırıcı mail ve mesajlar yollamak, sahte isim ve profiller kullanarak insanlara hakaret etmek, onur ve haysiyet kırıcı, incitici yalan yanlış şeyler yazmak gibi gıybetin alanına giren şeyleri çok rahat yapmakta olduğunu görüyoruz. Ellerin ve parmakların da konuştuğunu, gıybet ve iftiraya bulaştığını Rabbimiz bize şu ayetiyle hatırlatmaktadır: “O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder.”[1] Teknoloji çağında yaşayan ve günde ortalama (We Are Social 2018) 7 saatini internette geçiren insanlar için ahirette klavye dökümü yapılacaktır. İnsanlarla çok fazla görüşmeyebiliriz, nüfusu çok az bir yerde yaşıyor olabiliriz ancak internet aracılığıyla milyonlarca insana ulaşılmaktadır. Ellerin ve parmakların konuşmalarından hangi sitelere kaç kere girildiği, hangi sosyal medya platformunda nelerin yazıldığı, hangi hayır ve şerlerin işlendiği, kimin hakkında nelerin ifade edildiği başımıza bela olabilir. Zerrelerin bile hesabını vereceğimiz bir günde sanal âlemde yaşadıklarımız bunun dışında kalabilir mi?
[1] Yâsîn, 36/65.