İçeriğe geç
Anasayfa » ŞARLATAN HEKİMLİK VE MEDYA AYAĞI

ŞARLATAN HEKİMLİK VE MEDYA AYAĞI

Arif bir hekim hocamız medyada çok sık görülen bazı hekimler için “pazarlama faaliyeti (PR) yapıyorlar.” derdi. Gerçekten -aynen dini konularda olduğu gibi- sağlık konusunda da gerek yazılı gerekse görsel medyada bilen de konuşuyor, bilmeyen de.

Medyada sık olarak endam edip sağlık konularında ahkâm kesen kişileri sınıflandırarak inceleyelim dilerseniz. İlk grup -ki bu grup en çok zarar verenlerden oluşuyor!- aslında tıp doktoru yani hekim olmadığı halde Prof.Dr. unvanını kullanarak bu konuda bilgiçlik taslayanlardan oluşuyor. Bunların bir kısmı mühendis, hukukçu, vs. Diğerleri ise biyoloji gibi biraz daha yakın dallarda tahsil görmüşler, ancak bu yolla elde ettikleri bilgileri tıp eğitimi almadıkları halde hasta tedavi etme amaçlı kullanıyorlar. Bu grubun alâmet-i fârikası özellikle bitkilerle tedavi konusunda iddialı olmaları. Bunların daha kötü niyetli olanları ellerindeki bitki, taş, v.s. gibi çok düşük maliyeti olan malzemeleri umutsuz hasta sahiplerine yüksek fiyatlardan pazarlıyorlar, yani umut tacirliği yapıyorlar. Bir kısmı ise medya yoluyla kazandıkları bu ünü kitap satımı gibi ekonomik veya sosyal ranta çevirmekle yetiniyorlar. Bunların arasında devlet televizyon ve radyolarında düzenli programlar yapanlardan, devlet büyüklerinin çok yakınına yaklaşanları bile görebiliyoruz. Bu açıdan kişinin profesör veya doktor olmasından önce mutlaka hekim (tıp doktoru) olup olmadığına bakılması gerekiyor.

Medyada sık endam eden ikinci grup ise bitki veya ilaç pazarlayan hekim grubudur. Bunlar da kendi aralarında sınıflandırılabiliyor. Bir kısmı mesela histoloji gibi hastalıklarla hiç ilgisi olmayan bir temel bilimde yardımcı doçent olduğu halde diğer anlattığımız grup gibi bitki pazarlamaya çalışıyor. Diğerleri ise farmakoloji veya aile hekimliği gibi nispeten daha ilgili dallarda çalışsa da edindiği ünü bitki v.s. pazarlayarak ranta çevirme peşinde. Bu grubun en önemli örneklerinden biri ABD’de çalışan bir Türk hekim. Orada bile bir televizyon programcısı olarak çok ünlü olan bu özbeöz Türk hekim son zamanlarda Amerika’nın bu konuda yetkili makamları tarafından ciddi şekilde uyarıldı.

Bu yazımızda bahsedeceğimiz medyatik son grubumuz ise bitki pazarlamayan fakat popülaritesini kitap satımı, televizyon programları veya muayenehane reklamı tarzında ranta çevirmeye çalışan hekim grubu. Bunların bir kısmı bilimsel olarak gerçekten yeterli, bir kısmı ise kendi konularında bilgili olsalar da popüler olma uğruna kendileri ile ilgili olmayan konularda da ahkâm kesmeyi seviyorlar. Yani bir bilim adamına çok yakışan “Bu konuyu bilmiyorum, bu konu ihtisas alanım değil.” cümlesini henüz öğrenmemişler. Büyüklerimiz “İlla edeb, İlla edeb” diye boşuna dememişler. Bilmedikleri konularda konuşmaya çalışınca da ciddi hatalar yapabiliyorlar. Geçen Ramazan ayında iftar programında konuşan bir kalp damar cerrahının, şeker hastalığı olan bir kimse için doğrudan “oruç tutamaz” şeklinde yanlış cevap vermesi örneğinde olduğu gibi.

Bu tür medyatik hekimlerin söylediklerinin çoğu doğru olsa da arada belki de yalnızca popüler olma adına verdikleri {e0a8e66316dc8f5d591ba55bcacf7338a4d87a0882161bf818f1807d6da55e8f}10 hatalı bilgi bir çuval inciri berbat edebiliyor. Çünkü basın için köpeğin insanı ısırması değil, insanın köpeği ısırması her zaman daha ilgi çekicidir. Aslında bu tür medyatik hekimleri ben kısmen yazılı ve görsel medyada çok fazla yer alan din adamlarına benzetiyorum. Hani sistemin, egemenlerin baskılarını, zulümlerini, Müslümanlara yönelik saldırılarını unutup; sürekli özeleştiri, yüzleşme adı altında egemen politikalara haklılık üretecek tezlerle, söylemlerle kamuoyunun karşısına çıkan sözde din âlimleri gibi. Bunların da söylemlerinin bir kısmı doğru olsa bile bunların arasına özellikle sıkıştırılmış yanlış ifadeler bazen -Allah korusun- insanın dinden çıkmasına neden olabiliyor.

İşte aynen bunun gibi ortalıkta çok konuşan ve reklama kaçan hareketleri fazla olan hekim grubuna biraz teenni ile yaklaşılması gerekiyor. Çünkü insan sağlığı, iman sağlığından sonra en önemli konulardan bir tanesi ve bazıları konuştukça batabiliyor.

Siz hiç bir sarrafın bağırdığını duydunuz mu? Kıymetli malı olanlar bağırmaz…

Siz hiç bir sarrafın bağırdığını duydunuz mu?

Kıymetli malı olanlar bağırmaz.

Domatesci, biberci bağırır da kuyumcu bağırmaz.

Eskici bağırır ama antikacı bağırmaz.

İnsan bağırırken düşünemez.

Düşünemeyenler ise hep kavga içindedir.

Popçular, rockçular boğazlarını patlatanakadar bağırıp duruyor.

Ama Dede Efendi’yi okuyanlar bağırmıyor.

İnsanın kazandığı paradan değil, paranın

kazandığı insandan korkulur.

Necip Fazıl Kısakürek