İçeriğe geç
Anasayfa » ŞEKER HASTALARI ORUÇ TUTABİLİR Mİ?

ŞEKER HASTALARI ORUÇ TUTABİLİR Mİ?

Aslında başlığımızdaki soru, bütün hastalıklar için ayrı ayrı sorularak tartışılması gereken bir mesele. Çünkü gerek hastadan, gerekse hekimden kaynaklanan nedenlerle oruç-hastalık ilişkisi çoğu zaman sağlıklı olarak kurulamıyor ve bazen oruç tutabilecek hastalara oruç tutma izni verilmezken bazen ise bu durumun tam tersi görülebiliyor.

Şeker hastalığı ve oruç ilişkisini diğer pek çok hastalığa göre daha önemli kılan husus ise bu hastalığın toplumda çok sık görülen bir hastalık olması. Çünkü son yapılan çalışmalar, toplumumuzda 20 yaş üstündeki her yüz kişiden yaklaşık onbeşinde şeker veya gizli şeker dediğimiz bozuklukların olduğunu gösteriyor. Yani çevremizde gördüğümüz her yedi kişiden biri başlıkta sorduğumuz sorunun bir türlü muhatabı olmuş durumda.

Şeker hastalığının toplumda sık görülmesinin yanında sorumuzla ilgili bir başka önemli hususiyeti ise “heterojen” yani çok farklı şekillerde tezahür edebilen bir hastalık olması. Hastalık tip 1 ve tip 2 diye iki ana başlık altında incelenmekle beraber; süresi, hastanın kilosu, kullandığı ilaçlar, pankreas yedeğinin durumu, eşlik eden diğer hastalıklar v.s. gibi onlarca faktör göz önüne alındığında her hasta karşımıza değişik bir şekilde gelebilmekte. Aslında tıbbın pek çok alanında var olan bu çeşitlilik, klasik olarak “Hastalık yoktur, hasta vardır.” özdeyişiyle ifade edilmekte. Yani hekimlik pratiğinde hastalıklar bir şablon olarak değil her hasta için ayrı ayrı değerlendirilmek zorunda.

Bu genel girişten sonra başlıktaki sorunun cevabı da mutlaka her hasta için bireysel olarak değerlendirilerek ancak verilebilir. Oysa bundan yakın zaman öncesine kadar klasik olarak öğretilen bilgi şeker hastalarının asla oruç tutmaması idi. Öyle ki halk arasında “gizli şeker” tabir edilen ve yalnızca diyet veya egzersizle normal bir şeker düzeyine sahip olanlarda bile pek çok hekim, hastanın oruç tutmamasını tavsiye ediyordu. Bu söylemin altında da şeker hastalarının sık yemek yiyerek insülin düzeylerini arttırmamaları ve uzun süren açlıkları kaldıramayacakları düşüncesi vardı.

Bu düşüncede olanların atladığı gerçek ise oruç sırasındaki niyet olayının tıptaki karşılığıydı. İnsülin salınımı bütün çalışmalara göre sefalik fazda yani hasta yemeği düşününce, görünce başlar. Oysa oruca niyetlenen bireyde -eğer gerçek anlamda niyet ettiyse- bu sefalik faz gerçekleşmeyeceği için fizyolojik olaylar çok daha farklı şekilde gelişebilmektedir. Nitekim normal zamanlarda uzun süre aç kalamayan pek çok insan, oruç tutarken önemli bir problem yaşamadan 16-17 saat aç kalabilmektedir.

Şeker hastalarının oruç tutup tutamayacağını belirleyen bir başka faktör ise hastanın o andaki metabolik kontrol durumudur. Şöyle ki yeni tespit edilmiş ve üç aylık kan şekeri ortalamasını gösteren HbA1c düzeyi yüksek olan bir hastanın oruç tutması zordur. Oysa aynı hasta 3-6 aylık diyet-egzersiz ve ilaç tedavisi üçlüsü ile normal kan şekeri ve HbA1c düzeylerine sahip hale geldiğinde rahat bir şekilde ibadetini yerine getirebilir. Nitekim son zamanlarda uluslararası bilimsel dergilerde oruç tutan diyabet hasta grupları ile yapılan çok sayıda çalışma yayınlanmaya başlamıştır.

Özetlemek gerekirse:

  • Oruç tutmak isteyen şeker hastası öncelikle hâzık (işin ehli/uzman) ve dinî kuralları bilen bir hekime başvurmalıdır.
  • Bu başvuru metabolik kontrolün sağlanması açısından Ramazan’dan hemen önce Şaban ayında değil, yeterli zaman kazanmak açısından tercihen Ramazan’dan hemen sonra Şevval ayında olmalıdır.
  • Yaklaşık 11 aylık dönem içinde diyet-egzersiz-ilaç üçlüsüne uyan hasta Ramazan öncesi kontrolde hekimi ile birlikte tartışarak, oruç tutup tutmama kararını istişare sonucu kendisi vermelidir.
  • Bu karara göre hastanın kullandığı ilaçlar hekim tarafından Ramazan ayına göre düzenlenerek tehlikeli olabilecek hipoglisemi ve hiperglisemiler (kan şekeri oynamaları) engellenmelidir.
  • Oruç sırasında hasta ağır eforlardan (güç sarfiyatından) kaçmalı, iftar sonrası yeterli sıvı almalı ve ilaçlarını düzenlenmiş şekliyle düzgün kullanmalıdır.
  • En önemlisi de beslenme uzmanı ile istişare ederek iftar-sahur arası diyet düzenlenmeli ve hasta, normal şahısların oruç ayında sıklıkla yaptıkları hataları yapmamalıdır. Ben hastalarımın bir kısmına şakayla karışık “Oruç tutabilirsin; ama sakın diğer insanlar gibi iftar etmeye kalkışma!” diyorum.

Bu yazıyı, şeker hastalarımızı bir sonraki Ramazan ayına hazırlamak açısından özellikle Şevval ayında yazıyoruz.

Rabbimiz ibadetlerimizi şimdiden kabul eylesin.