İçeriğe geç
Anasayfa » ŞEMÂİL-İ ŞERÎF

ŞEMÂİL-İ ŞERÎF

Muhabbetullahın yegâne miyarı, Rasûlullah’a (s.a.v) tâbî olmaktır. Allah’a yaklaşma, Onun rızasına mazhar olabilme yolu, ancak Rasûlullah’a (s.a.v)  olan muhabbet ve bağlılıktan geçer. Hiçbir kul, kendisini, Allah Teâlâ’ya başka türlü sevdiremez. Binaenaleyh hayatımızın ve gönlümüzün merkezinde daima Peygamber (s.a.v) Efendimiz bulunmalıdır. Bu da Onu (s.a.v) daha yakından tanımakla mümkün olabilir. Ashâb-ı kirâm efendilerimiz de bu hakikatin farkında olarak Rasûlullah Efendimiz’ in kıymetini takdir etmeye çalışmışlardır. Peygamber (s.a.v) Efendimiz’e olan imanları ve sevgileri iliklerine kadar işlemiş olan bu en hayırlı nesil, Onu (s.a.v) her dakika bir gölge gibi takip etmiş; Onun (s.a.v) her adımını izlemiş, her yaptığını merak etmiş, Onun gibi olmaya çalışmışlardır. Hatta Ona (s.a.v) duydukları muhabbetten dolayı saçının-sakalının telinden dahi haberdar olmak istemiş, fizikî-cismanî özelliklerine kadar her türlü bilginin peşinde olmuşlardır. Dolayısıyla hiçbir ayrıntıyı atlamamış, her bir vasfını zikretmişlerdir:

“Boyu ne aşırı derecede uzun, ne de göze batacak kadar kısaydı; saçları ne kıvırcık ne de düzdü. Yürürken ayaklarını yerden kuvvetlice kaldırır, yere sert şekilde basmaz, adımlarını genişçe atar, meyilli bir yerden iniyormuş gibi yürürdü. Bir tarafa döneceği zaman bütün vücuduyla dönerdi. Saçlarını kulak memesine kadar uzatırdı. Sakalını fırsat buldukça tarardı. En çok gömlek giymeyi severdi. Saç ve sakalını tararken, ayakkabı giyerken ve abdest alırken mümkün olduğunca sağ tarafından başlamayı severdi.”

Bu ve bunun gibi yüzlerce haber, hadislerin bir araya getirilmeye başlandığı, kayda geçirildiği ilk dönemlerde hadis eserlerinin menâkıb, libas, fezâil, zikir gibi başlıkları altında ele alınmış,  yavaş yavaş ayrı bir bölüm hatta ayrı bir kitap haline gelmiştir. Mâlik b. Enes’in hadislerini derlediği Muvatta’ isimli eserinin Sıfatü’n-Nebî’si, Tirmizî’nin el-Câmiu’s-sahîh’inin Menâkıb’ı bu hadislerin bir araya getirildiği ilk örneklerdir. Tirmizî Menâkıb babında Efendimizin vasıflarına dair hadisleri toplamakla yetinmemiş, bu hadislere benzerlerini de ekleyerek eş-Şemailü’n-Nebeviyye eserini meydana getirmiştir. Tam ismi eş-Şemâilü’l-Muhammediyye ve’l-Hasâilü’l-Mustafaviyye olan eser bu tarz telif türünün ilk örneği kabul edilmektedir.

Bu eserin müellifi İmam Tirmizî bu gün Özbekistan sınırları içerisinde bulunan Tirmiz’de doğmuştur. Yirmi beşli yaşlarda hadis öğrenmeye başlamış, Horasan, Irak ve Hicaz bölgelerindeki âlimlerden ders almış; İmam Buhârî, İmam Müslim ve Ebû Dâvûd gibi büyük muhaddislerin meclislerinde bulunmuştur. En önemli eseri Kütüb-i Sitte’den biri olan ve Sünen-i Tirmizî diye de bilinen el-Câmi‘u’s-Sahîh’i ile yukarda değindiğimiz Şemail-i Şerîf’idir. “Kimin evinde bu kitap varsa, onun evinde konuşan Peygamber var demektir.” sözünü müellifimizin kendisi Sünen-i Tirmizî ismiyle meşhur olan eseri hakkında söylemiştir. el-ʿİlelü’l-Kebîr, el-ʿİlelü’s-Sağîr, Tesmiyetü Ashâbi’n-Nebî, Kitâbü’t-Târîh, Kitâbü’l-Esmâ’ ve’l-Künâ gibi birçok eser kaleme alan İmam Tirmizî hicri 279 senesinde vefat etmiştir.

Elli altı babtan oluşan Şemâil-i Şerîf dört yüz küsur hadisi ihtiva etmektedir. İmam Tirmizî bu kitabını meydana getirirken el-Câmiʿu’s-Sahîh’teki hadisleri esas almakla birlikte ekleme-çıkarma gibi bazı tasarruflarda da bulunmuştur. Daha çok sahih ve hasen hadisleri tercih etmiş, kitabının güvenilirliğine ayrı bir önem vermiştir. Kitap, Rasûl-i Ekrem’in dış görünüşüne dair hadislerle başlamaktadır. Hat tabloları haline getirilip evlere, okullara, iş yerlerine asılması adet haline gelmiş kültürümüzün önemli bir parçası hilye-i şerifler bu babta yer alan hadislerin istif haline getirilmesi ile ortaya çıkmışlardır. Efendimiz’in dış görünüşünü vasfeden hilyelerin yazımına hattatlar çok önem vermiştir. Hatta hilye yazmak hattatlar için ustalıklarının nişanesi sayılmış, aralarında övünç kaynağı kabul edilmiştir. Daha sonra Efendimiz’in giyim-kuşamı, yeme içmesi, insanlarla münasebeti, ibadeti, tevazuu, ahlakı, maişeti, isimleri ve vefatına dair başlıklar yer alır. En sonda da Efendimiz’in mirası ve Onu (s.a.v) rüyada görme ile ilgili hadis-i şeriflere yer verilerek kitap bitirilir.

Bu eseri diğer hadis kitaplarından ayıran önemli özelliklerinden birisi de günlük yaşantımızda sürekli olarak uygulayabileceğimiz, yaşayış tarzı haline getirebileceğimiz hadislere yer vermesidir. Giyim-kuşamdan yeme-içmeye hayatımızda umde edinebileceğimiz birçok kaide barındıran bu hadis-i şerifler ifrat-tefrit dengesinde devamlı olarak savrulan günümüz insanına hiç şüphesiz istikamet verecektir.

Birçok şerhi ve ihtisarı bulunan Şemâil-i Şerîf diğer dillere de tercüme edilmiştir. En meşhur Türkçe tercümeleri arasında Hasan Hüsameddin Nakşibendî’nin Tercüme-i Şemâil’i, Eyüp Sabri Paşa’nın Tercümetü’ş-Şemâil’i, İshak Hocası Şemseddin Ahmed’in Akvemü’l-Vesâil fî Tercemeti’ş-Şemâil’i sayılabilir. Bunlardan Hasan Hüsameddin Nakşibendî ve Eyüp Sabri Paşa’nın tercümeleri Osmanlı döneminde defaatle tab` edilmiştir. Ayrıca Hasan Hüsameddin Nakşibendî’nin tercümesi Cumhuriyet döneminde farklı kimseler tarafından sadeleştirilerek okuyuculara sunulmuştur. İshak Hocası Şemseddin Ahmed’in Akvemü’l-Vesâil’i ise kütüphanelerimizde yazma olarak araştırmacıların himmetini beklemektedir.

Bir diğer tercümesi ise Mehmed Râif Efendi’nin Muhtasar Şemâil-i Şerif Tercümesi’ dir. Hicri 1304 ve 1311’de İstanbul’da basılan eser 1984’te sadeleştirilerek yeniden yayınlanmıştır. Mütercim Mehmed Râif Efendi Şemail-i Şerif’i hem tercüme hem de ihtisar etmiştir. Bunlara ek olarak da hadislerde geçen her bir konuyu sade bir Türkçe ile nazmetmiştir. Gerekli gördüğü yerlerde açıklamalar yapmış; râvîler, ıstılahlar, meseleler hakkında bilgiler vermiştir.

Yazımızı bitirirken alıntılayacağımız Mehmed Râif Efendi’nin şu ifadeleri ise Şemâil-i Şerîf okunmasına niçin önem verilmelidir sorusuna cevap niteliğindedir: “İş bu muhtasar tercüme-i Şemail-i Şerif’i mütalaa eden kimsenin mahbub-i Hüda ve maşuk-ı Cenâb-ı Kibriya Efendimiz’e muhabbeti müzdâd ve hatta Rasûl-i Ekrem  Efendimiz’i kitab-ı letâfetmeâb-ı mezkûrda beyan olunan şemail-i şerif’e muvâfık olarak rüyada müşahede etmekle dilşâd olur. Zira ehl-i Kur’an, ehlullah ve ehl-i hadis ehl-i rasûlillah’tır. Binaenaleyh sahîhü’l-itikad müminînden her birerleri bu kitab-ı müstetâbın her bir nüshasını tedarik ve tevkîr ederek niyet-hâlisa ile okuyup mütalaa etmesi lüzumu âzâde-i kâffe-i tarifdir.”