İçeriğe geç
Anasayfa » SEYAHAT ÂDÂBI

SEYAHAT ÂDÂBI

İnsanın bu dünyadaki hayatı ahirete doğru bir yolculuktan ibarettir. Bu yolculuk esnasında bulunduğu ortamlarda takınmış olduğu tutum ve davranışları, karakteri ve ahlakı dolayısıyla yolculuğunun son durağı olan ahiret yurdunda hesaba çekilecektir. Buna insanın büyük seferi denilebilir. Bir de insan, bazı maksatlarla, hayat yolculuğu içerisinde bedenen veya kalben seyahate çıkma isteği duyar bazen. Hayatın her safhasında olduğu gibi yolculuk esnasında da dikkat edilmesi gereken bazı kurallar vardır:

1. Yolculuğa çıkacak kişinin; muttaki kullar için ahiret yurdunun daha hayırlı olduğu[1] bilinciyle, yolculuğun bu şart ve kurallarına riayet etmesi, ahireti kazanmasının yanında dünyasını da imar etmesine vesile olur. Sadece dünyevî bir kazanç için yapılan yolculuk ahiretten hiçbir nasip alamama[2] gibi büyük bir hüsranla sonuçlanabilir. Yani seyahat etmedeki gaye seyahatin ahiretteki hükmünü belirler.

Binaenaleyh yolculuğun öncelikli kuralı seyahat için ahirette de fayda sağlayacak bir amaç belirlemektir. Mesela; hac, imkân sahibi mü’min için farz olmasına rağmen riya amacıyla yola çıkılmışsa bu yolculuk ahiret amellerinin dışında kalır. Fakat mal kazanmak için çıkılan yolculuğun hükmü mubah olmasına rağmen, gaye; dilenecek duruma düşmemek, bakmakla yükümlü olduğu kişileri muhtaç olmaktan kurtarmak ve kazandığının fazlasını tasadduk etmek olursa bu seyahat ahirete yararlı işe dönüşür.

 Aslında Kur’an-ı Kerim’de de Allah’ın birliğine ve kudretine şahit olmak, daha önceki toplumların akıbetlerinden ibret almak için kullara yeryüzünde gezip dolaşmaya teşvikte bulunulmuştur.[3] Amacı bu minvalde belirlenmiş bir seyahat her ne kadar özünde meşakkat barındırsa da insana pek çok kapı aralar. Amacı ahiret olmaksızın dünyayı fersah fersah dolaşanlar ise ahiret yolcularının ilk menzilinden bile çok uzaktadırlar.

2. Hiç kimseye yük olmamak ve zor duruma düşmemek için seyahat süresince ihtiyaç duyulan şeylerin yanına alınması mühimdir.[4] Normal hayatta olduğu gibi insanlara yük olmak, şahsî ihtiyaçları ihmal etmek sıkıntıları beraberinde getireceği için tedariksiz yolculuğa çıkmak uygun değildir. Temizlik ve kişisel bakım ihtiyaçları buna örnek olabilir. Nitekim Hz. Âişe’den 6 rivayet edildiğine göre Rasûlullah ﷺ yola çıkacağı zaman yanına altı şey alırdı: Ayna, koku takımı, tarak, makas, misvak ve sürmelik.[5] 

3. Yola çıkacak kimse; seferilik müddeti ve mesafesi, farz namazların kısaltılması, Ramazan orucuyla alakalı muhayyerlik, mest üzerine mesh, kadınların uzun yolculukla ilgili durumu gibi yolculukla alakalı ahkâmı bilmelidir. Yerleşik hayatta kişinin muhatap olduğu yükümlülüklerin bazıları, seyahat süresince yolculuğun özünde barındırmış olduğu meşakkati hafifleten birtakım değişikliklere uğrar. Bu ahkâmın iyi bilinmemesi kişiyi zor duruma düşürebilir.

4. Kişi namaz vakitlerine riayet ederek yolculuğunu planlamalıdır. Fakat bugün özellikle seyahat firmalarıyla seyahat eden bazı yolcular namaz hususunda mustarip duruma düşebiliyorlar. Bu itibarla seyahat acenteleri yolcularının namaz kılma zorunluluklarını göz önünde bulundurmalı, rahatça ibadet edebilecekleri imkânı sunmalıdır. Nitekim yolcuları ibadetlerinden alıkoymaya çalışarak yapılan bir yolculuktan elde edilen kazancın ahirette hesabı verilemez. Şöyle ki; bir hac yolcusu yatsı namazını kılmayıp fecirden hemen önce Arafat’ta vakfeye durmak için çıksa, vakit dar olduğu için yatsı namazı veya vakfe arasında tercih yapmak zorunda kalsa, yatsı namazını kılması ve haccını seneye kaza etmesi gerekir. Çoğu insan için ömürde bir kez yakalanan hac fırsatı dahi farz olan vakit namazına tercih edilemezken, hiçbir yolculuk farz olan vakit namazının önüne geçirilmemelidir.

4. Yolculuğa çıkacak kişinin, kul haklarını ve vadesi gelmiş borçlarını ödemesi, bakmakla yükümlü olduğu kişilere dönünceye kadar ihtiyaçlarını karşılayabilecek imkânı sunması, varsa kendisine bırakılan emanetleri sahibine teslim etmesi gerekir.

Büyüklerinin müsaadesini ve duasını aldıktan sonra ailesi ve dostlarıyla vedalaşıp onlara dua etmesi de yolculuğun adabındandır. Ebû Hureyre 4 Rasûlullah’ın ﷺ yolculuğa çıkarken, kendisine “Seni, kendisine emanet edilenlerin hiçbir zarar görmediği Allah’a emanet ediyorum[6] diyerek veda ettiğini söylemiştir.

5. Yola çıkmadan önce istihare namazı, çıkarken de sefer namazı kılınması güzel olur. Evden ayrılırken şöyle dua edilebilir; “Bismillah. Allahım sana tevekkül ettim. Güç ve kuvvet yalnızca Allah’a mahsustur. Ey Rabbim! Sapmaktan, saptırılmaktan, ayağımın kaymasından ve başkasının ayağını kaydırmaktan, haksızlık yapmaktan, haksızlığa uğramaktan, cahilce davranmaktan ve cahillerin davranışlarına muhatap olmaktan Sana sığınırım.

6. Seyahat öncesinde bu hazırlıkları yapan kişinin seyahat esnasında da dikkat etmesi gereken hususlar vardır:

Eğer toplu taşıma ile seyahat ediyorsa başkalarına eziyet veren her türlü davranıştan uzak durması gerekir. Örneğin koku yapan eşyaların içeri alınması, ayakkabıların çıkartılması, yüksek sesle telefonla konuşulması, kişisel temizliğe özen gösterilmemesi, oturuş adabına riayet edilmemesi diğer yolcular için yolculuğu çekilmez hale getirir. Aynı şekilde mola verildiği zaman keyfî bir şekilde otobüse vaktinde dönmemek bütün yolcuların hakkına girmeye neden olur.

Otobüs şoför ve muavinlerinin de aynı hususlara dikkat etmeleri gerekir. Gece yolculuklarında, yolcuların uyuduğu vakitlerde, yolcuları tedirgin etmemek adına muavinin otobüs içerisinde dolaşmaması gerekir. 

7. Toplumla yaşamanın bir çeşidi olan seyahatte, karşılaşılan olumsuzluklara karşı sabırlı olmak, birlikte yolculuk yapılan kişilerle tanışmak, onlara ikramda bulunmak gibi muhabbeti tesis eden tutumlar rahat ve sağlıklı bir yolculuk için önemlidir. Kimseyi rahatsız etmeden Kur’an-ı Kerim ve zikrullah ile meşgul olmak, gidilen yerlerde sağ olan zatları ziyaret edip dua ve nasihatlerine talip olmak, vefat edenlerin kabirlerini ziyaret etmek, seyahati gereğinden fazla uzatmamak, dönüşte aile ve akrabalar için hediyeler almak da yolculuğu daha verimli hale getiren güzelliklerdendir. Ayrıca Peygamber Efendimiz’in ﷺ de buyurduğu gibi; bir kimsenin seyahatten dönerken aile efradını tedirgin etmemek adına onlara gelişini önceden haber vermesi yolculuğun adabındandır.[7]

8. Eğer kişi kendi aracıyla yolculuk yapıyorsa hem kendisinin hem de başkalarının can ve mal güvenliğini gözeterek seyir halinde aşırıya kaçan davranışlardan uzak durmalıdır.  Yapılan hatalara da hoşgörüyle yaklaşıp aşırı tepki vermemelidir. Çünkü güler yüz, müsamaha, diğerkâmlık, saygı, sabır, teennî gibi güzel ahlakımızın meyveleri olan davranışlarımız, yolculukta meydana gelebilecek sıkıntıları hafiflettiği gibi yolculuğun dindarlığa olan bazı kötü etkilerinin de önüne geçer.

Araç kullanırken düzeni ve güveni sağlamak için belirlenmiş olan kurallara dikkat edilmelidir. Acil durumlar için ayrılmış olan emniyet şeridinin kullanılması, hızlı yol alabilmek için ani bir şekilde şerit değiştirilmesi, hız sınırlarının aşılması can ve mal güvenliğini tehlikeye atan sıkça karşılaşılan kural ihlallerindendir.

9. Şimdiye kadar bahsi geçen seyahat adabının yanı sıra günlük hayatta yapılan şehir içi yolculuklar esnasında da riayet edilmesi gereken önemli hususlar vardır:

Toplu taşıma araçlarında hiç kimseye eziyet etmemek için kişisel temizliğe özen gösterilmeli, koku yapan yiyeceklerin yolculuk öncesi tüketilmemesine dikkat edilmelidir.

Yaşlılara ve hastalara hürmet edilmeli; ayakta yolculuk yapmalarına göz yumulmamalı ve yardıma ihtiyacı olanlar görmezden gelinmemelidir.  Efendimiz ﷺ, küçüklere merhamet edip büyüklere saygı gösterilmesini tavsiye etmiş ve bu tavsiyeye uyanların bahtiyar olacağını “Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşından dolayı hürmet ederse, Allah da ona yaşlılığında kendisine hürmet edecek birisini hazırlar.” [8]buyurarak müjdelemiştir. Ayrıca şoförlerin de bu konularda dikkatli davranması gerekmektedir.

10. İnsan; yolculuğu, yolculuk esnasında karşılaştığı stres ve sıkıntıları ahlâkî zaaflarını tespit etme, kendini daha iyi tanıma noktasında bir fırsat olarak değerlendirmelidir. Mesela; normal şartlarda yumuşak huylu olduğu düşünülen bir kişi eğer trafikte öfkesine hâkim olamıyorsa bu durum o kimsenin kalbindeki arıza(lar)ın sinyalini verir. Dolayısıyla yolculuk, mü’min için ahlâkî zaaflarının farkına varması adına güzel bir vesiledir.

Bir manası da “gizli olanın açığa çıkması” olan “sefer” kelimesinin yolculuk için kullanılması da manidardır. Zira kişi yolculukta hem kendini hem de dostunu daha iyi tanıma imkânı bulur. Hz. Ömer 4, mahkemede şahitlik yapacak bir kişi hakkında övgüyle bahseden adama “(Onun) ahlakının iyi olduğuna şahitlik edecek kadar onunla bir yolculuk yaptın mı?” diye sormuş, “Hayır.” cevabını alınca da  “O zaman onu tanıdığını nereden bileceğim!?” demiştir.

Asıl gaye özüne güzel ahlakı tavır olarak yerleştirmek olduğu için bir Müslüman, hangi şart ve ortamda bulunursa bulunsun, Allah’ın rızasını gözetmelidir. Bu anlayış bütün hayatımızı imar ettiği gibi seyahatimizi de imar eder. Bu itibarla seyahatimizin de zaaflarımızı, kendimizi tanımaya vesile olmasıyla ahiretimizi imar noktasında yardımı olacaktır. Rabbimizin yolculukta bazı sorumluluklarımızı hafifletmesinin hikmetlerinden birinin de özümüzde yerleştirmeye çalıştığımız güzel ahlâkı muhafaza etmek olduğunu söyleyebiliriz.


[1] Yûsuf, 12/109.

[2] Şûrâ, 42/20.

[3] Ankebut, 29/20; Yusuf 12/109; Fâtır, 35/44; Rûm, 30/9-10.

[4] “Azık edinin, azıkların en hayırlısı başkalarına yük olmamaktır.” Bakara, 2/197.

[5] Taberânî, Mu’cemü’l- Evsat, V, 255.

[6] İbn. Mâce, es-Sünen, IV, 97.

[7] Müslim, es-Sahih, III, 1719.

[8] Tirmizî, Birr, 75.