İçeriğe geç

SIRAT-I MÜSTAKİM

Sıratı müstakim, İslâm’dın1 İstika­met de ona, uymaktır.

İslâm’ın bizatihi kendisi sıratı müstakimdin Diğer dinlerin hükmü­nü kaldıran Allah Teâlâ, bu dini sıratı müstakim olarak göndermiştin “Şüp­hesiz bu benim dosdoğru yolumdun Öyleyse bunu izleyin ve diğer yollar­dan gitmeyin. Zira o yollar sizi Allah’ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti.”2 Burada sıratı müstakim(doğru yol) olarak bil­dirilen İslâmiyet, Diğer yol olarak da bildirilenler de, Yahudilik, Hıristiyanlık, Mecusilik ve diğer bidat ve dalalet yol­larıdır. 3 “işte bu (Kuran) bizim indirdi­ğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun ve Allah’tan korkun ki size merhamet edilsin.”4

“İşte bunun için sen (bütün in­sanlığa) çağrıda bulun ve(Allah tara­fından) emrolunduğun gibi dosdoğ­ru ol: onların heva ve heveslerine uyma.”5 Çünkü o kâfirlerin heva ve hevesleri sıratı müstakimin tam zıddıdır. Biri var iken diğeri olmaz. Bir vadide İslâm, öbür vadide heva ve hevesler. Temelde ilahi, değişmez sa­bit bir kritere dayanmadan, sadece kuvveti, çoğunluğun parmak sayısını, istek ve arzularını, heva ve heves­lerini esas alan, toplumların hayatını şekillendirmeğe, sevk ve idare et­meğe çalışan nizamlar; dünya nok­tasından zayıflara, din noktasından da, bütün bir insanlığa zulümdün insanlık, İslâm’ın zıddı olan bu keşmekeşlikten kurtulmadıkça, toplum olarak da, fert olarak da, hem dün­yada hem de ahirette saadet yüzü göremeyecektir.

Kur’an-ı Kerim’in birinci sure­si olan Fatiha-i Şerifte: “Bizi sıratı müstakime ilet, kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna, Gaza­ba uğrayan (Yahudi)lerin ve (hakkı ararken) sapan (Hıristiyan)ların yo­luna değil.”6 Diye günde beş vakit namazların her rekâtında dua ve niyazda bulunuruz. Ve bizleri nime­te ulaştırmaya vesile olacak sıratı müstakimi, Allah (c.c)’dan ısrarla, devamlı olarak isteriz. Kendilerine nimet verilenler de, bir başka ayeti Kerimede: Nebiler; sıdıklar; şehitler ve Salih kullardır.7 diye duyurulmuş­tur. İşte bu insanlar; bütün nimetleri içerisinde toplayan, İslâm’ın nimeti­ne ulaşabilmek için, bir ömür boyu gecelerini gündüzlerine katmışlar; yılmadan, yorulmadan bütün tehli­kelere ve zorluklara göğüs gererek, bu istikameti elde etmeğe gayret sarf etmişlerdir. Ve sıratı müstakime uymaları sebebiyle kendilerine bu nimet verilmiştir.

İstikamet lügatte: Eğrinin zıddı, düz olma, dürüstlük, doğruluk, sami­mi olma demektir.Ehli hakikatin ıstılahında ise: Din ve dünya işlerinin tamamında, hak caddesinden sapmadan, bütün sorumlulukları yerine getirmektin istikamet:“Allah’a koşunuz.. ,”9 Ayeti Kerimesi’ndeki, Allah’a koşma­nın, Allah’a yürüyüşün ikinci adımını teşkil etmektedir. Bu yolculuğun ilk adımı, tevbe adımı veya tevbe te­meli, ikinci adımı ise, bir peygambe­ri bile ihtiyarlatan istikamettir. Pey­gamber Efendimiz (s.a.v)’in “Beni Hud suresi ihtiyarlattı.110 Hadis-i Şerifi’nde bildirilen ve onu ihtiyar­latan: “Emrolunduğun gibi dosdoğ­ru ol.”11 Ayeti Kerimesi’nde geçen, ‘dosdoğru ol’ emridir. İnsan samimi bir tevbe ile yani nasuh tevbesi ile günahlardan kurtulup suçsuz bir hale gelince, işlenecek bir maden halini alın istikamet ile de bu ruh madenini Kur’an’a göre biçimlen­dirip, şekillendirir. Hayatında kar­şılaştığı bütün işlerini Kur’an’a göre ayarlar ve yapar. Nefsine, Kur’an’ın dışında bir tercih tarafı bırakmaz. Tıpkı Rasûlullah (s.a.v) in Risalet dönemi hayatında yaptığı gibi. O al­dığı müstakim ol emri gereği, hangi hadiseyle ve hangi işle karşılaşmışsa onu, Kur’an’a göre yapmış, Kur’an’a canı pahasına da olsa, harfi harfine uymuş, ashabını da, buna göre ter­biye etmiştir.

Bununla anlaşılıyor ki istika­met: Allah Teala’ya karşı mütevazı olmak, itaat ve yasaklardan kaçın­manın bütün şartlarını, rükünlerini, sünnetlerini ihlal etmemek suretiyle İslâm’a uymak, hem de, kıvamında yaşayarak uymaktır. İslâm’ı, hayat ile aynileştirip bütünleştirmek, içi ve dışı, yaşantı ve hareketleri, Kur’an hidayetine uygun hale getirmektir. “Ey iman edenler hepiniz İslâm’ın tamamına giriniz. Şeytanın adımları (yolu)nı izlemeyiniz. Çün­kü o, size apaçık bir düşmandır.”12  Hem İslâm’a öyle giriniz ki; dışınız ve gönül dünyanızda, İslâm’ın hâkim olmadığı, düzenlemesi altına girme­miş bir tarafınız kalmasın. Evet, sıratı müstakim, İslâm’dır İstikamet de ona uymaktır Bir gün Selman-ı Farisi’ye müşrikler “Sizin peygamberiniz size her şeyi, belki de tuvalete gitmeyi bile öğretiyordur” diye sormuşlar. O da, “Evet! O, büyük ve küçük ab- dest bozma halinde, kıbleye karşı durmayı, sağ el ile istinca (temizlik yapmayı), taharet yaparken üçten az taş kullanmayı ve pis olan şeyler­le temizlik yapmayı bize yasakladı.” Demiştir. 13

Bu istikamet kelimesi cevami’ulkelim (çok özlü sözlerdendir Kuran ve sünnetin tamamını yaşamayı içi­ne alır. Kuran ve Sünnet’in tamamı­na, harfi harfine uymayı gerektirdiği gibi, İslâm yaşanırken, bu yaşayış, if­rat (çoğa aşırı) ve tefritten (aza aşı­rı) olmaktan uzak haddi itidal (den­geli bir çizgi) de olması gerekir. Çok hassasiyeti olan bir meseledir Yaşa­dıkça da, hassasiyeti o derecede de­rinleşerek artar Her meselede bü­tün işlerin nizamı buna göredir Bir misal olarak şunu arz edeyim. Sizin elinizde dünyanın en mükemmel ve pahalı bir arabası olsa, eğer onun ayarlarını çok iyi yaptırmamışsanız, onunla yola gidemezsiniz. Bir defa tekerlerin rot ve balans ayarlarını çok iyi yapılması gerekir. Eğer ara­banız arkadan itişli ise, şaft ayarını da çok iyi yaptırmanız lazımdır. Eğer bu işleri yaptırtmazsanız ve yapan usta da bu işin mahir sanatkârı olan bir usta değilse, Allah korusun, ara­banız yolda giderken bir sağa bir sola yılan eğrisi bir yalpa yapar ve sizi de bir uçurumdan aşağıya atan istikametsiz yaşanan İslâm da böyledir. Ona inanırken, onu yaşarken, onunla amel ederken, ifrat ve tefrit­ten uzak müstakim bir çizgide, inan­mamız ve amel etmemiz, Allah’ın bizim için seçtiğini bizim de aynen benimsememiz lazımdır.

Allah (c.c)’ın koyduğu hüküm­ler; hep haddi itidal merkezlidir.” Ve onlar ki, başkaları için harcadıkların­da, ne saçıp savururlar; ne de cim­rilik yaparlar. Bu ikisi arasında orta bir yol tutarlar.”14 Sıratı müstakim, bütün işlerde; Harcamada, adalette, yemede, içmede, giymede, nikâhta, savaşta, barışta, İslâm ümmetini ida­rede, hülasa; insanlığın din ve dün­yaya ait bütün işlerinde, haddi itidal üzere olmasıdır. Fertlerin, toplumların saadeti, milletlerin ve devletlerin bekası bu hassas mizana ve ölçüye bağlıdır İki kere ikinin dört eder Başka neticeler hep yanlıştır.

İstikametle ilgili bazı Ayet-i Kerimelerde:” Öyleyse seninle be­raber tevbe edenlerle, emrolunduğun gibi dosdoğru ol (hidayet çizgisini tut). Gurura kapılıp aşın da gitmeyin. Çünkü O, sizin yap­tıklarınızı çok iyi gönendir”15 ibn-i Abbas; Kuran’ın tamamında, Rasûlullah (s.a.v)’e, Emrolunduğun gibi dosdoğru ol ayetinden daha zor ve çetin gelen bir ayet nazil olmamış­tır Bu sebepten dolayı Rasûlullah (s.a.v),beni Hud, Vakıa ve kardeşleri ihtiyarlattı buyurmuştur 16 Ve yine: “Böylece Allah, senin geçmiş ve ge­lecek günahını bağışlar Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola (sıratı müstakime)iletir”17 Diye buyurmuştur “Şüphesiz, Rabbimiz Allah’tır diyen ve sebatla doğ­ru yolu izleyenlere gelince, onlatın üzerine sık sık melekler iner onlara (şöyle derler:) korkmayın ve üzül­meyin, işte alın size vaad edilmiş cennet müjdesini!”18 Allah Teala tarafından gönderilen melekler; is­tikametini tamamlayanlara, dünya hayatını yaşarken, daha sonra ölüm anında, kabirlerinde, kabirlerinden mahşer meydanına kalktıklarında, bu müjdeyi onlara verirler. 19

İstikametle ilgili bir Hadis-i Şe­rifte: “Abdullah’ın oğlu Süfyan der ki: Rasûlullah (s.a.v)’a: İslâm’da bana öyle bir söz söyle ki, onu senden başka kimseye sorma ihtiyacı duy­mayayım dedim. O da, ‘Amentü billâh de. Sonra dosdoğru ol’ dedi.”20 istikamet emrinin Kur’an’da verilmesi ile Rasûlullah’ın şahsında kıyamete kadar gelecek olan üm­mete, İslâm’ı yozlaştırmadan yaşa- malan, onu nesilden nesile asıl çeh­resiyle ulaştırmaları istenmiştir. Allah’ım, bizi sevdiğin, razı ol­duğun hidayet yolu, niyeti, ameli, işi ve sözüne muvaffak kıl! Çünkü senin her şeye gücün yeter Ve ahiru da’vana, enil hamdü lillahi rabbil âlemin.

 

1 – Te’vilatu Ehli’s-sunne; 1/10

2-En’am, 6/153

3- Keşşaf; 2/ 62

4-En’am, 6/155

5-Şura, 42/15

6-Fatiha, 1/6-7

7-Nisa,4/69

8-Camiul usul, 79. Keşşaf; 2/319,

9- Zariyat, 51 ISO

10-Tirmizî,Tefsîru Sûre 56;6

11-Hud, 11/112

12- Bakara, 2/208

13 Ebu Davut; 1/49

14-Furkan, 25/67

15-Hud, 11/112

16-Keşşaf; 27 239

17-Fetih, 48/2

18-Fussİlet,41/30

19-Ruhu’l-Beyan; 8/ 282

20-Riyazu’s-Salihin; 35