İçeriğe geç
Anasayfa » YARATILIŞ GAYEMİZ ve HACERU’L ESVED

YARATILIŞ GAYEMİZ ve HACERU’L ESVED

Yüce Rabbimiz insanları ve cinleri ancak kendisine kulluk etsinler diye yaratmıştır. Yarattıkları tarafından tanınsın, bilinsin ve yalnız Kendisine ibadet edilsin, diye onları ezel-i ervahta/ruhlar âleminde şu soruya muhatab kıldı: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Ruhların tamamı bu soruya “Belâ/Sen bizim Rabbimizsin” diye karşılık verdi. Bu ikrarla birlikte Rabbu’l Âlemin ruhların tamamından “ahd ü misak” almıştır.

Bu ahd ü misak/sözleşme insanlar ve cinlerin de yaratılış gayesi olan şu üç maddeden oluşur. Biz insanlar bu üç maddeyi hakkıyla yerine getirebilirsek Allah (c.c)’a kulluk ve Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e ümmetlik görevini yerine getirmiş oluruz. Bu üç maddeyi şöyle özetleyebiliriz:

Allah Teâlâ (c.c) buyurur ki;

  1. Bütün emirlerimi tutup yasaklarımdan kaçacaksınız.
  2. Göndereceğim peygamberlerden hangisine ümmet olursanız onun da emirlerini tutup yasakladıklarından kaçacak ve sünnetine tabi olacaksınız.
  3. O peygamberlere göndereceğim kitap ve sahifelerin gereklerini hayatınıza hâkim kılacaksınız.

Bu üç maddeyi Yüce Rabbimiz Haceru’l Esved taşına şifrelemiş ve dosyalamıştır.

“Haceru’l-Esved ve Makam-ı İbrahim, Cennet yakutlarından iki yakuttur. Allah (cc), onların nurunu örtmüştür. Eğer örtülmemiş olsalardı doğu ile batı arasını aydınlatırlardı.”[1]

Bu üç maddenin insan için tatbike geçirilme tarihi “buluğ çağı” dır. O gün çok önemli bir gündür. O günde kızlarımızda ve erkeklerimizde cünüplük hadisesi meydana gelir. Bu çocuklarımız usûlüne göre gusül abdesti aldıktan sonra kıbleye karşı şehadet parmağını kaldırarak kelime-i şehadet getirir. Kişi bugün mükellefiyet çağına girer. Bunu çocuklara iyi öğretmek lazımdır. Lüzumsuz kutlamalar yapılıyor. Asıl kutlanacak gün işte bu gündür. Bugün emirlerin tutulacağı yasakların terk edileceği gündür. Sünnetlere tabi olunacağı ve Kuran’ın hayata hâkim kılınacağı gündür.

Bunları şunun için anlatıyoruz; Allah Teâlâ (c.c) Hz. Âdem (a.s)’ı cennetten çıkardığı zaman “Haceru’l Esved” taşını da beraberinde gönderdi. Allah (c.c) Hz. Âdem (a.s)’ı Hindistan yarım adasında bulunan bugünkü Srilenka sınırları içerisindeki “Serendüp” dağına indirdi. Bu dağda cennet kokusu vardır. Mekke-i Mükerreme’de ve Medine-i Münevvere’de bulunan attarlarda “ud-i hindi” adında bir odun satılır. O dağdan getirilen bu odunun kilosu yirmi beş-otuz bin riyaldir. Bunu Cuma günleri haremlerde harem ağaları minberler önünde buhurdanlıklarda yakarlar, etraftakiler kokusundan istifade ederler.

Âdem (a.s) Hindistan’dan Mekke-i Mükerreme’ye yola çıkar. Yolda Allah (c.c) O’nu üç defa kısaltmıştır. Her kısaltışında ağladı. Havva annemiz ise Cidde’ye indirilmiştir. Cidde/Cedde nine manasındaki bir kelimedir. Oraya indirildiği ve orada defnedildiği için buraya Cidde ismi verilmiştir.

Hz. Âdem ve Havva annemiz Arafat’ta Cebel-i Rahme’de buluşur orada tevbe ve istiğfar ederler. Bir daha isyan etmeyeceklerine dair Allah (c.c)’a söz verirler. Allah (c.c) Teâlâ da onları affeder. Bu afv haberi üzerine Hz. Âdem ve Havva sevinçle Mekke-i Mükerreme istikametinde yola çıkarlar. Yolları üzerinde “Müzdelife’’de Meş’aru’l Haram’da gerdeğe girerler. Burası da kutsal bir yerdir. Arafat’ta affedilmeyen, kul hakkı gibi, bazı günahların, -karşılığında hakkı yenen şahsa bazı makam ve dereceler verilerek- affedileceğine dair âlimlerin görüşleri vardır.

Bugünkü Kâbe-i Muazzama’nın yerinde Beytu’l Mamur isimli bir yapı yer almaktaydı. Burası melekler tarafından tavaf ediliyordı. Allah Teâlâ (c.c) Hz. Âdem (a.s)’i, burayı görmeden, göğe çekti. Şu anda da Beytu’l Mamur’u melekler tavaf etmeğe devam etmektedirler. Her meleğe ömründe ancak bir defa sıra gelmektedir. Beytu’l Mamur’un yerinde çadır şeklinde yeşil bir nur kalmıştı. Cebrail (a.s): “Ya Âdem! Bu nuru tavaf edeceğiz.” dedi. Âdem (a.s), Havva validemiz ve Cebrail (a.s) birlikte tavafa başladılar. Cebrail (a.s): “Subhanallah velhamdülillah ve la ilahe illallahu vallahu ekber” diyerek tavaf ederken Hz. Âdem (a.s) de “vela havle vela kuvvete illa billahi’l aliyyi’l azîm” diyerek tavafı bitirir.

Cebrail (a.s) Beytu’l Ma’mûr’un yerini çizdi ve Âdem (a.s)’e “Beytullah’ın temellerini at.” dedi. O da bugünkü beytin temellerini attı. Haceru’l Esved’i Ebu Kubeys dağına sakladı. Ne zaman ki; İbrahim (a.s) ve oğlu İsmail (a.s) o temeller üzerine Beyti yükseltip Haceru’l Esved hizasına geldiklerinde oğluna “Buranın taşını getir, yerine koyalım.” diye emretti. İsmail (a.s) gidip aradı fakat bulamadı. İbrahim (a.s) kendisi taşı bulup yerine yerleştirdi. Kâbe’yi bitirdiğinde Allah Teâlâ (c.c): “Ya İbrahim! Ebu Kubeys’e çık ve kullarımı Beytimi hacca çağır.” buyurdu. İbrahim (a.s): “Ey Rabbim! Beni kim işitir ki?” dedi. Allah Teâlâ (c.c): “Çağırmak senden, duyurmak bendendir.” cevabını verir. İşte Halil İbrahim (a.s)’in çağrısına “Lebbeyk” diye karşılık verenler bugün Beyt’i tavafa gidenlerdir.

Bunları niçin anlatıyoruz? Çünkü Cenab-ı Hak kimimize, hac kimimize umre yapmayı nasip ediyor. Beyti tavafa başlarken Haceru’l Esved’i istilam ederek başlarız. İstilam; tavafa başlarken Haceru’l Esved’e yönelerek namazdaki gibi elleri kaldırıp “Allahu Ekber” demektir.

Yukarıda anlattığımız üzere Allah Teâlâ (c.c)’ın emirlerini tutup yasaklarından kaçabildiysek, Peygamber Efendimiz’in emirlerini tutup yasaklarından kaçıp sünnetine tabi olabildiysek, Kur’an’ı hayatımıza hâkim kılabildiysek ne mutlu bize.

Haceru’l Esved’i istilam etmek şu demektir: Ey Rabbim! Ezel-i Ervahta emirlerini tutup yasaklarından kaçacağıma, Efendimizin emirlerini tutup yasaklarından kaçacağıma ve sünnetine tabi olacağıma, Kur’an’ı hayatıma hâkim kılacağıma söz vermiştim. Ama çeşitli sebeplerden dolayı sözümü tutamadım. Şimdi ahdimi yeniliyorum. Bundan sonra bu üç maddeyi gerçekleştireceğime söz veriyorum.

Bilindiği gibi tavaf dualarında Allah (c.c)’ı tesbih edip Efendimize salât u selamdan sonra “Allahumme îmânen bike (Allah’ım! Sana iman ediyorum. Bundan sonra emirlerini tutup yasaklarından kaçacağım.) ve tasdîkan bi kitabike (kitabın Kur’an’ı tasdik ederek hayatıma hâkim kılacağım.) ve vefâen bi ahdike (Ezel-i Ervah’ta verdiğim ahde vefakâr kalacağıma) vettibaan li sünneti nebiyyike (Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in sünnetine tabi olacağıma)” diyerek ahdimizi yenileriz.

[1] Tirmizi, Hacc 40.